Halit Çelikbudak: Fransa’nın bir başka yüzü
Bir tespit ile başlayalım. Günlerce süren isyanın, kargaşanın, huzursuzluğun ardından Fransa’da durum büyük ölçüde sakinleşti. Ama bu, Fransa’da ciddi sorunlar olmadığı anlamına gelmez.
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un bu sorunları sorunu sadece iletişimle geçiştiremeyeceği aşikâr. Geçtiğimiz birkaç gün içinde şefkat ile kararlılık arasında hassas bir denge kurmaya çalıştı, ama kapsamlı bir çözüm için adım atılmadıkça tüm çözümlerin geçici, yerel ve temelsiz kalacağı veya sorunları ötelemeye yönelik olacağı gayet açık bir şekilde anlaşılıyor.
Sorunlar aslında iç içe, karmaşık, derin. Yıllardır adeta için için yanan bu sorunların tek sorumlusu olarak sadece mevcut hükümeti veya Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u görmek de haksızlık olur. Ama şimdi bu sorunlara çözüm olabilecek cevaplar bulunması Macron’un ve hükümetinin görevi. Her şeyden önce 2016’da çıkarılan yasa ile Fransız polisine tanınan geniş haklar, uygulamaları eleştirilerin ana hedefi. Amerikan Politico dergisi önceki gün “Fransız polisinin uygulamalarını, güvenlik güçlerindeki ırkçılık iddialarını daha yakından incelemeye yönelik kamuoyu baskısı artıyor,” diyordu.
* * * *
Hatırlayalım. 17 yaşındaki Kuzey Afrika kökenli Nahel, 27 Haziran salı sabahı Paris’in banliyösü Nanterre’de Asayiş ve Trafik Departmanı’ndan iki motosikletli polisten biri tarafından vurularak öldürüldü. 38 yaşındaki polis tutuklandı. Kasten adam öldürmekle suçlanıyor. Nanterre Başsavcısı Pascal Prache, memurun “silahın kullanımına ilişkin yasal koşulları” karşılamadığını söylüyor. Olaydan hemen sonra Fransa’da polis şiddeti tartışması yeni bir tırmanış düzeyine ulaştı.
Cezayir ve Fas köken Nahel’i tanıyanlar, annesi Mounia ile birlikte yaşadığı Nanterre banliyösünde çok sevildiğini söylüyorlar. Nahel’in öldürülmesinden sonra öfke sokağa taştı. Özellikle göçmen gençleri sokağa döken öfkeyle birlikte Türkçede “varoş”, Fransızca da ise “banlieue” denilen kenardaki/çeperdeki mahalleler gündeme geldi.
Banliyö kökü Orta Çağ avam Latincesindeki “banleuca” sözcüğüne dayanır. Ban (ferman) ve leuca (3 millik mesafe) sözcüklerinden oluşan bu kavram, şehir merkezinden uzak ancak yine de bir efendinin otoritesine bağlı anlamına geliyor.
* * * *
1981 gibi erken bir tarihte, Lyon’un doğusundaki Les Minguettes semtinde ve diğer banliyölerde haftalarca süren isyanlar çıkmıştı. Bu ilk banliyö isyanlarından bu yana, kırk yıl sonra durumun temelde değişmediği anlaşılıyor. Banliyölerde yaşayanların çoğunun Mağrip ülkelerinden ve Afrika’daki diğer eski kolonilerden gelen göçmenler olduğu biliniyor. İmkânı olanların buralardan uzaklaştığı, geriye yoksulların kaldığı da biliniyor. Banliyö sakinlerinin çoğu devlet tarafından ihmal edildiğini düşünüyor.
* * * *
Bu olaylar Fransa’daki şimdi pek çok kişiyi, şehirlerinin çevresinde göçmenlerin yoğun olduğu banliyölerde ayrımcılık, entegrasyon konularında vicdan muhasebesi yapmaya da zorladığını sanıyorum. Haksızlık da etmemek gerekir. Banliyölerdeki kasvetli toplu konut sitelerindeki umut eksikliği ile mücadele için “Banliyö Planı”nı denemeyen hükümet yok gibi. Macron da banliyöleri daha güvenli hale getirme, oradaki insanlara daha iyi umutlar sunma sözü vermişti. Çok şey oldu, çok para aktı. Ancak başarıların nedense hep sınırlı kaldığı görülüyor.
* * * *
Fransız Devrimi’nden bu yana her okul binasına asılan Cumhuriyet’in eşitlik vaadi de yeterli olmuyor. Buralarda geri bırakılmış duygusu, genel güven kaybı gibi sorunları açığa çıkarıyor. Sosyolojik araştırmalar banliyö sakinlerinin, kendilerini unutulmuş, ayrımcılığa uğramış hissettiklerini gösteriyor. Özellikle banliyölerdeki göçmen asıllı gençler için umut eksikliğine ve aynı zamanda artan polis şiddetine bir cevap bulunması gerekiyor.
* * * *
Fransa’nın günlerdir süren huzursuzluğun ardından yavaş yavaş nefes aldığı doğru. Ancak asıl zorluk şimdi başlıyor. Emeklilik reformlarıyla ilgili derin bir siyasi krizden zar zor çıkan Macron ve hükümeti şimdi sanki daha fazla kargaşayla karşı karşıya. Geçen yıl parlamento çoğunluğunu kaybettikten sonra Cumhurbaşkanı Macron’un manevra imkânı da sınırlı.
Cumhurbaşkanlığı ofisi Elysee Sarayı’ndan yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Macron “bu olaylara yol açan nedenleri tam olarak anlamak için dikkatli ve uzun vadeli bir çalışma” başlatmak istiyor.
Fransa’yı yönetmek zor mu kolay mı bilmiyorum ama Fransa’nın zor günleri geçirdiği aşikâr. Olaylar, Fransa’nın bir başka yüzünü de dünyaya göstermiş oldu.
HALİT ÇELİKBUDAK – FRANKFURT
KAYNAK: facebook.com/halit.celikbudak
FOTO: Toufik-de-Planoise / commons.wikimedia.org