“Woke” akımı orduya ve NATO’ya nasıl çekildi: Her şey böyle başlamış

Son dönemde yalnızca bazı solcular değil, kendini bu şekilde tanımlayanlar da savaşın cazibesine kapılmaya başladı. Uyanık yaşam tarzına sahip solcular, artık askeri kışlaların kapılarının ardına kadar açık olduğunu keşfetmiş durumda.
Yeşiller ve transatlantik düşünce kuruluşları, yıllar önce bu gelişmeye zemin hazırlamıştı. Almanya’nın önemli eleştirel haber analiz sitesi NachDenkSeiten’da Leo Ensel’in yazısında, bu değişimin planlı bir şekilde nasıl işletildiği şöyle aktarılıyor:
“UYANIK VE SAVUNMACI” ASKERİ BİRLİKLER
Bir zamanlar Almanya’nın askeri birlikleri, homoseksüellik gibi olguları ya hoş görüyor ya da olumsuz bir durum olarak görüyordu. Kadın askerlerden, trans veya çeşitli kimliklerden oluşan askerlerin sayıları çok düşüktü. Almanya’da göçmen kökenli bireylerin silah taşıyıp, vatanlarını savunmaları ise düşünülemezdi. Ancak zaman değişti. Artık, “woke” yani uyanık yaşam tarzını benimseyen solcuların bile askeri alanda yer edindiği bir dönemdeyiz.
Almanya’nın bu dönüşümü, birdenbire yaşanmış bir gelişme değil. Dönemin geri planda yapılan hazırlıkları, özellikle de Yeşiller’in liderliğinde planlanmıştı. Dört yıl önce, Annalena Baerbock’un “gece görüşlü tüfekler” ile kurguladığı “bakanlık hayalleri” sırasında atılan adımlar, bugünkü durumun temelini atmıştı.
“TRANSATLANTİK Mİ? CESARET EDİN!” ADLI STRATEJİK BELGE
Joe Biden’ın yemin töreniyle paralel olarak, Heinrich Böll Vakfı ve birçok transatlantik düşünce kuruluşu, yeni başkan için bir strateji belgesi sundu. “Transatlantik mi? Cesaret Edin!” başlıklı metin, 60 bin kelimelik bir stratejik belgeyi içeriyordu ve içeriği, Almanya ile ABD arasındaki ilişkilerin yeni bir yön kazanması gerektiğini vurguluyordu. Bu metin, daha önceki Başkan Trump dönemindeki “belirsizliği” geride bırakıp, daha güçlü bir transatlantik bağ kurma amacını taşıyordu.
“YENİ ANLAŞMA” İLE WOKE YAŞAM TARZI
Yazının önemli bir kısmı, yeni toplumsal gelişmeleri ve genç kuşakları nasıl etkileyeceğini ele alıyor. LGBTI bireyler, Black Lives Matter ve iklim değişikliği gibi hareketlerle gençlerin politikaya ve askeri alana olan etkisi vurgulanıyordu. Bu hareketler, transatlantik iş birliğinin yeniden şekillendirilmesine olanak tanıyordu.
“Yeni Anlaşma”nın önemli noktalarından biri de NATO’ya duyulan daha fazla sorumluluk ve yükümlülüklerdi. NATO’nun transatlantik ortaklık bağlamındaki rolü, dildeki coşkulu anlatımda kendini gösteriyordu. Özellikle Rusya’nın artan askeri gücü ve küresel tehditler, bu yeni güvenlik stratejisinin temelini atıyordu.
NÜKLEER KATILIM VE YENİ GÜVENLİK STRATEJİLERİ
Yeni belgede Almanya’nın NATO çerçevesinde, savunma yeteneklerini artırması gerektiği ve ABD’nin Avrupa’daki askeri gücünü destekleyerek, Hindistan-Pasifik bölgesindeki güvenliği de sağlaması gerektiği vurgulandı. Bu, Almanya’nın nükleer katılımı kabul ederek ABD ile daha yakın bir işbirliğine gitmesi gerektiğini de içeriyordu.
“UYANIK ASKERLER” VE YENİ ASKERİ YAPILANMA
Sonuç olarak, savaşın artık daha geniş bir kesime hitap ettiği, sadece geleneksel askerlerin değil, uyanık yaşam tarzını benimseyen bireylerin de askeri hizmete dahil olduğu bir döneme girildi. Homoseksüeller, trans bireyler, kadınlar ve diğer azınlıklar, artık Almanya’nın askeri birliklerinde görev almakta ve bu, toplumsal bir değişimi simgeliyor.
Wolfgang Niedecken gibi sanatçılar bile bu dönüşümü fark etmiş durumda. Savaş, artık modern bir yaşam tarzı haline gelmişken, bu gelişmeler yalnızca askeri yapıları değil, toplumun genel yapısını da şekillendiriyor.
YENİ POSTA – BERLİN
KAYNAK: https://www.nachdenkseiten.de/?p=128382