Macron, Le Pen’e karşı: Düello zirve noktası olacak
Görevdeki Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile aşırı sağcı rakibi Marine Le Pen, TV düellosunda kozlarını paylaşıyor.
Anketler seçmenin yüzde 70’inden fazlasının artık fikir değiştirmek istemediğini gösterse de düello, pazar günkü ikinci tur oylamadan önceki zirve noktası olacak. Avrupa basınına endişe hâkim görünüyor.
LA STAMPA (İtalya)
ARTIK AYNI ADAYLAR DEĞİLLER
La Stampa, adayların son cumhurbaşkanlığı seçimlerine kıyasla değişen başlangıç pozisyonlarını analiz ediyor:
“Beş yıl önceki adayların aynısı gibi gözükseler de artık öyle değiller. Le Pen, Éric Zemmour’un adaylığının beklenmedik bir şekilde beslemiş olduğu radikal sağcı imajından kurtulmak için ‘gayrişeytanlaşma’ yani ‘normalleşme’ üzerinde çalıştı. Macron ise ardında, öfke dolu sarı yelek protestoları, Covid, Ukrayna’daki savaş ve yüzde 51’lik zafer öngören endişe verici anketlerin de gösterdiği üzere hafife alınmış bir seçim kampanyasının damga vurduğu beş yıllık bir iktidar dönemini bıraktı.”
PÚBLICO (Portekiz)
LE PEN’İN TEHLİKELİ PLANLARI
Portekiz’deki Minho Üniversitesi’nden siyaset bilimci Sandra Fernandes Público’da, Pazar günü Le Pen kazanırsa, Avrupa derin bir krizle tehdidiyle karşı karşıya kalır, diyor:
“Marine, Fransa’nın AB’den ayrılması konulu bir referanduma açık kapı bırakıyor. … Cumhurbaşkanı olarak ilk icraatı, vatandaşlık hakkı sağlayan Jus soli uygulamasını yargıya taşımak ve kaldırmak amacıyla göç ve yabancıların statüsü hakkında bir referandum düzenlemek olacaktır. ‘Mavi tsunami’, Başbakan Orbán’ın Macaristan’da yaptığı türden bir kurumların etrafından dolaşma ve popülizm anlamına gelebilir. Ve bir de Rusya’yla ilişkilerin normalleşmesi ve Fransız-Alman ilişkilerinde yaşanacak derin bir yarılma.”
RZECZPOSPOLITA (Polonya)
FRANSA, POLONYA VE MACARİSTAN’IN YOLUNDAN MI GİDİYOR?
Rzeczpospolita ikna olmuş durumda:
“Le Pen’in kazanması, son nesliyle Polonya’nın güvenliğini ve refahını sağlamış olan Batılı kurumlara güçlü ve belki de kati bir darbe indirecektir. … AB, Macaristan ve Polonya’yla yaşadığı ve uzun yıllar süren anlaşmazlıklar yüzünden zayıfladı. Bu, Putin’in Ukrayna’nın işgal edilmesi durumunda Batı’da bir uzlaşı eksikliğinin yaşanabileceği değerlendirmesini yapmasına sebep olan unsurlardan biri olabilir. Ancak Fransa, Polonya ve Macaristan’ın yolundan gitmesinin sonuçları çok daha büyük olur. Avrupa Birliği’nin Fransa ve Almanya arasındaki uzlaşı temelinde kurulduğunu düşünecek olursak, Paris olmadan yalnızca Berlin’in liderliğine bel bağlanabilir mi? Tarihsel deneyimlerimiz bize bunun aksini söylüyor.”
LIBÉRATION (Fransa)
GENÇ SEÇMENLER KISKAÇTA
Sosyolog Didier Fassin, Libération’da pek çok Fransız gencin sandığa gitmemeye karar vermesinin şaşırtıcı olmadığı yorumunda bulunuyor:
“Son on yılda oy kullanma hakkı kazananların cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hep muhafazakarlar ve aşırı sağcılar arasından bir tercihte bulunması gerekti. Çoğunluğu geleneksel olarak sola oy veren gençler artık böyle bir tercih yapmak istemiyor. … Thatcher’ın meşhur ‘Alternatif yok’ sloganı [onlar için] ekonomiden siyasete kaydı. Bunun ‘Gelecek yok’ şeklinde değişmesi de yakın. … Gençler oy kullanmama ya da geçersiz oy kullanma kararlarından dolayı suçlansa da, kendilerini buna politikacıların zorladığı kanısına sahip.”
RADİO KOMMERSANT FM (Rusya)
LE PEN KREMLİN’İN BAŞINI AĞRITABİLİR
Rusya’nın bu kez Macron’un kazanmasından yana olması daha muhtemel, diyor Radio Kommersant FM:
“Beş yıl önce ikinci tur oylamadaki düelloda Kremlin’in sempatisi daha ziyade Le Pen’e yöneldiyse de (hatta kendisi Putin tarafından ağırlanmıştı), bugün durum o kadar net değil: Le Pen, Rusya’yla bağlantılarını unutmaktan yana. Bucha trajedisinden sonra Fransa büyükelçisinin Moskova’dan geri çağrılmasını istemişti – Macron ise böyle radikal bir adım atmaya hazır değildi. Ayrıca Le Pen, Rusya’ya karşı en sert yaptırımların uygulanmasını savunan sağcı Polonya hükümetiyle de yakın dirsek temasında. Buna karşın Macron, Putin’le diyalog kurma gerekliliği konusunda ısrarcı ve bu yüzden de aynı Polonyalılar tarafından sert bir şekilde eleştiriliyor.”
JUTARNJİ LİST (Hırvatistan)
HAYAT MEMAT MESELESİ
Jutarnji list, ikinci tur oylamanın AB’nin geleceğine yönelik bir referanduma dönüşeceğini söylüyor:
“Tehlikeli bir seçim sonucunu önlemek için geleneksel partilerin güçlerini birleştirmesini dahi beklemek güç. Çünkü AB’nin en büyük iki parti grubuna mensup iki geleneksel parti, yani Sosyalistler ve Cumhuriyetçiler (Halk Partisi ve Sosyal Demokratlar), tam bir hezimete uğradı. Seçim kampanyası desteği almak için gereken yüzde 5’lik barajı bile aşamadılar ve böylece adaylarını kişisel iflas tehlikesi altında bıraktılar. Dolayısıyla 24 Nisan’daki ikinci oylama, AB’nin geleceğine yönelik bir nevi referandum olacak.”
CONTREPOINTS (Fransa)
YENİ BÖLÜNME HALK VE SEÇKİNLER ARASINDA
Seçimden sonra Fransa, Macron, Le Pen ve Mélenchon tarafından temsil edilen üç blok halinde bölünmüş görünüyor. Contrepoints, geleneksel çizgilerin ise anlamını yitirdiğini yazıyor:
“Sağ-sol ayrımının yerini, seçkinci blok ile halk bloku arasındaki bölünme aldı. Halk bloku, milliyetçi ve komünist kanatlardan oluşuyor ki, bu da ilk tur oylamada Emmanuel Macron tarafından temsil edilen seçkinci bloka avantaj sağladı. Eskiden PS [Sosyalist Parti] ve LR [Cumhuriyetçiler] arasında var olan ayrım artık yok. Yüzde 2 oy alan Anne Hidalgo ve yüzde 4,7 oy alan Valérie Pécresse ile eski siyasi sınıf, muhalefette oldukları beş yılı kendilerini yenilemek için kullanamadı.”
L’OBS (Fransa)
ARTIK KLASİK PARTİLER YOK
Ekonomist Daniel Cohen, L’Obs’taki yazısında son beş yıl içinde Fransa’nın siyasi yaşamında köklü değişimler olduğu yorumunda bulunuyor:
“Önce şu net tespiti yapalım: Artık geleneksel siyasi partilerin Fransa’da oynadığı bir rol kalmadı. Macron, Le Pen, Mélenchon ve Zemmour’un ortak noktası, gerçek bir adaylık sürecinden geçmemeleri. Hepsi de kendi kafalarına göre birer parti kurdular (partisi ona miras kalan Le Pen hariç) ve bu partilerin şimdiye kadarki tek adayları kendileriydiler (Jean-Marie Le Pen dahil). Bu dönüşümün önünü açan iki gelişme oldu: Artık yüksek otoritelere tahammülü olmayan bir kamuoyu ve her şeyin bir erkeğin ya da kadının seçilmesi etrafında döndüğü yozlaşmış bir beşinci cumhuriyet.”
HELSINGIN SANOMAT (Finlandiya)
LE PEN’İN RUSYA’YLA YAKINLIĞI UNUTULDU MU?
Helsingin Sanomat, Marine Le Pen’in halen bu kadar taraftar toplaması karşısında şaşkın:
“Finlandiya’dan bakınca, Fransızların Le Pen’in Rusya’yla olan bağlantılarını bu kadar çabuk unutması veya görmezden gelmeyi tercih etmesi şaşırtıcı. Umalım ki bu mesele ikinci tur oylama öncesi tartışma konusu olsun. Ukrayna’da savaşın sebep olduğu dehşetin görüntüleri buradan olduğu gibi Fransa’dan da görülebiliyor ve bunlara kimse kayıtsız kalmamalı. Elbette hür demokrasilerde yurttaşlar nasıl düşünüyorsa o doğrultuda oy kullanır. Ancak oy verme kabinine girdiklerinde, doğru bir karar verebilmek için adaylara ilişkin gerçekçi bir resme sahip olmaları gerekiyor.”
CONTRIBUTORS (Romanya)
SOL SEÇMENİN HAYAL KIRIKLIĞI
Siyaset bilimci Alexandru Gussi, Contributors blogunda, görevdeki cumhurbaşkanının bu kez ikinci tur seçimlerde 2017’de olduğu gibi sol seçmenin oylarına güvenemeyeceğini söylüyor:
“Macron beş yıl önce popülist, ama Avrupa yanlısı, sistem karşıtı ve merkezden çıkıp politikacılara yönelen bir aşırılıkçılıktan söz edilen bir kampanya yürütmüştü. Bunlar bir iz bırakmıştı ve Macron şimdi pek çok kişiyi hayal kırıklığına uğrattı – en başta da vaktiyle soldan ona gelen ve seçmen analizinin bize gösterdiği üzere bugün Mélenchon’a geçen seçmenleri. Bunlardan pek azı 24 Nisan’da Macron’a dönecek. Macron’un solcu seçmenlerinin hayal kırıklığını özellikle büyüten şey, beş yıl önce vaat edilenin tam da aşırı sağın ilerleyişinin durdurulacak olmasıydı.”
TAGESSCHAU.DE (Almanya)
FRANSA’NIN PARLAMENTOYU GÜÇLENDİRMESİ ŞART
ARD Paris muhabiri Julia Borutta tagesschau.de’deki yazısında, Macron’un hayal kırıklığına uğramış seçmenlere sunabileceği en iyi şeyin, seçim yasasında esaslı bir reforma gidilmesi olacağını yazıyor:
“Herkesin arkasında sıralanması gerektiği ve hemen her şeye kadir bir cumhurbaşkanının olduğu başkanlık cumhuriyetinden, seçimlerde nispi temsil sisteminin uygulandığı bir güçlendirilmiş parlamentoya geçiş. Fransızların siyasi kanaatleri bu sayede nihayet Ulusal Meclis’te kâfi oranda temsil edilir hale gelir – parlamenter denetime tabi tutulacak aşırı görüştekiler de buna dahil. Bir zamanlar kendini Jüpiter’e benzeten Macron için bu sancılı bir adım olur. Ancak işin sonunda, Fransa’yı bekleyen düellonun bir daha asla gerçekleşmemesini sağlamanın yegâne yolu bu.”
SLATE (Fransa)
FREXİT Mİ LİDERLİK Mİ?
Slate, ikinci oylamada sandıktan çıkacak adayın Fransa’nın dünyada üstlendiği rol üzerinde etkileri olacağı konusunda uyarıda bulunuyor:
”Asıl mesele şu: Avrupa’da kalmak ve diğer Avrupalıların bize sıklıkla layık gördüğü liderlik rolü için çabalamaya devam etmek mi istiyoruz? Yoksa Fransa’nın yönünü Boris Johnson’ın işaret ettiği acıklı istikamete, hiç olmayacakmış gibi davrandığımız bir Frexit’e doğru çevirmek mi istiyoruz? Diktatör Putin Avrupa’nın göbeğine savaşı getirmişken ve Eski Kıta’daki aşırı sağcı hareketlerini etrafında toplamaya çalışırken biz müttefiklerimize sırt mı dönmek istiyoruz? 24 Nisan’daki ikinci tur oylamada dünyanın geri kalanına ne olmak istediğimizi göstermiş olacağız.”
EL MUNDO (İspanya)
FRANSA, MACARİSTAN OLAMAZ
Seçmenlerin mantıklı davranmasını umut ediyor El Mundo:
“Yüzde 26’lık rekor bir oranda seçmenin sandığa gitmemesi yeniden gündemde ve gözlemciler bunun Le Pen’in şansını artırdığı belirtiyor. Öte yandan, oyların yüzde 20’sini alan sol aday Mélenchon’dan Pécresse, Jadot ve Hidalgo’ya kadar seçimin başlıca kaybedenlerinin, seçmenlere Le Pen’e oy vermeme çağrısında bulunması dikkate değer. Söylemini yumuşatıp ekonomiye odaklanmasına rağmen, öncesinde olduğu gibi onu Avrupa karşıtı ve yabancı düşmanı bir projeyle ilişkilendirmeye devam ediyorlar. Seçmenler ikinci tur oylamada sorumluluk üstlenmeli: Fransa, Macaristan olamaz. Böyle bir deney kesinlikle yapılamaz.”
DOCUMENTO (Yunanistan)
MACRON’UN İŞİ KOLAY OLMAYACAK
Le Pen ile gireceği düelloda görevdeki cumhurbaşkanının şansının 2017’den daha düşük olduğunu yazıyor haftalık Documento gazetesi:
“Macron görev süresi boyunca iletişim bakımından yıprandı, çünkü ortalama bir Fransız’ın gözünde ‘zenginlerin cumhurbaşkanı’ oldu. Dolayısıyla, popülist söylemlerle kenar mahallelerde yaşayan toplumun alt tabakalarına ulaşmaya çalışan Le Pen’in aksine, şehirli orta tabakadan gelecek oylara bel bağlıyor Macron. En basit ifadeyle, Macron şunu diyemez: ‘Le Pen’i durdurmak için beni seçin.’ Diyemez, çünkü Fransızlar Le Pen’in cumhurbaşkanı olmasından korkmuyor.”
SME (Slovakya)
LE PEN YALNIZCA GÖRÜNÜŞTE DEĞİŞTİ
Sme, Marine Le Pen’in cumhurbaşkanlığının Avrupa açısından iyi olmayacağını söylüyor:
“Le Pen hâlâ yıkıcı bir güç olmaya devam ediyor ve kazanırsa demokratik Avrupa’nın şu anda en çok ihtiyaç duyduğu şeyi, Ukrayna’daki çatışmayla, pandemi sonrası ekonomik toparlanmayla veya yeşil ekonomiye geçişle ilgili birlik ve işbirliğini tehlikeye atacak. … Aşırı sağ, daha önce Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmaya hiç bu kadar yakın olmamıştı. Ve bu da kriz zamanlarında hiç hoş bir durum değil. Zira Le Pen’in sahip olduğu Rus yanlısı ve İslam karşıtı politikacı imajını yumuşatmaya çalışması, sahip olduğu siyasi tabiatı değiştiği anlamına gelmiyor.”
YENİ POSTA – PARİS
FOTO: AA
KAYNAK: https://www.eurotopics.net/tr/279684/macron-le-pen-e-karsi-degisen-ne