Ford-Köln: 50 yıl sonra bile unutulmayan “Türk grevi”
Federal Almanya, Türkiye’den gelen ve 10 yıl içinde milyonu aşan sayılarıyla ilginç bir emekçi toplumunun tepkisiyle bundan yarım yüzyıl önce tanıştı.
1973 yılındaki bu “isyan” pek uzun sürmedi gerçi. Hatta ilk bakışta çabucak üstünün örtüldüğü de söylenebilir. Çabuk unutuldu. Ama yine de Batı Almanya’nın tarihine bir biçimde kazınmış oldu.
Türkiye’den gelen işçilerin öncülüğünde bu üretimi durdurma eylemi, “konuk işçilere” hiç de öyle ensesine vurulup elinden ekmeği alınacak bir topluluk gözüyle bakılamayacağın göstermiş oldu. 24 Ağustos’ta başlayan grev bir hafta kadar sürdü. Bu süre içinde Ford fabrikasını işgal eden ve çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu grevciler, “yasaları çiğneyerek” üretimi durdurdular.
Kolektif bir liderlik tarafından örgütlenen grev, sadece Ford yöneticilerini değil, Federal Almanya’daki siyaset sınıfını da şaşkınlığa uğratmıştı.
Grevci Türkler ve diğer yabancı işçiler, saat ücretlerine 1 Alman Markı zam, bantlardaki üretim hızının düşürülmesi ve yıllık iznin uzatılması, ayrıca 13’üncü maaş de denilen bir izin parası talep ettiler. Ayrıca işletme yönetimine katılma hakkı ve disiplin soruşturmalarının da durdurulması istendi.
Almancaya “vahşi grev” (wilder Streik) olarak giren bu “yasadışı greve”, yerleşik sendikalar karşı çıktı. Özellikle bu işkolunda bir dünya devi olan IG-Metall yönetimi Türk grevini desteklemedi. Bu uzaklık dönemin medyasında da yer aldı. Basın ırkçılık kokan bir tepkiyle olayları haberleştirdi. Siyaset sınıfı, kamu yöneticileri ve medya tümüyle işverenden yana çıktı, yasadışı greve destek vermeyeceklerini ilan ettiler.
Ancak bu grevin o dönemdeki ağır ve hakkaniyetsiz çalışma koşullarına yönelik bir tepki olduğu da genel kabul gördü.
TOPLUMU VE YÖNETENLERİ SARSTI
Bu arada “küflenen siyasal örgütler”, hareketsiz parti sistemi ve toplumdaki durağanlık, bu arada “konuk işçilere” yönelik duyarsızlık, bu grevle bir darbe almış oldu. 24 Ağustos’ta başlayan üretimi durdurma eylemi, 30 Ağustos’ta toplum, siyaset sınıfı ve medyadaki grev karşıtı baskı sonucu sona erdi. Bu arada devreye polis de girdi ve grevin öncülerinden bazı isimlerin “paldır küldür” yurtdışı edildiği, zaman içinde ortaya çıktı.
İşçilerin taleplerinden hiçbiri kabul görmedi. Ancak bu kalkışma, daha sonra, özellikle 80’lerden itibaren aralarında “En Alttakiler” yazarı Günter Wallraf’ın da bulunduğu gazeteciler ve yazarlarca toplumun gündemine yeniden sokuldu. Umut, sevinç ve dayanışma günleri, konuk işçilere karşı önce şiddet, kıskançlık ve açık ırkçılık olarak döndü. Fakat yıllar içinde kabul edilenler sayesinde, Alman tarihi konuk işçilerin tüm ülkeyi bir hafta sarsan bir greviyle zenginleşmiş oldu. Gerçekten de söz konusu talepler daha sonraları, gecikerek ve “devlet taviz vermeksizin” adım adım hayata geçirildi.
O taleplerin bugün artık günlük çalışma yaşamının bir parçası olduğunu biliniyor.
YAŞANANLAR ŞARKI OLDU
Ünlü Ford grevi veya Türk grevi, yarım asrı sonra yeni belgesellerin ve bu arada bir de yeni şarkının konusu oldu. Nazım Sabuncu, Benny Ulmer’in desteğiyle sosyal medyadan da tanıttığı “1973 Grevi” şarkısıyla yeni bir deneme gerçekleştirdi. Sabuncu dönemin taleplerinden somut alıntılarla oluşturduğu şarkısını çeşitli akımların bir bileşkesi olarak üretti. Nazım Sabuncu, yarım asır önceki unutulmaz grevin yıldönümünde Youtube’da da yayına giren yapıtını şöyle anlattı:
“’1973 Grevi’ adlı şarkımız tüm dijital platformlara ulaştı. Bu kez biraz daha politik bir eser oldu. Almanya’da 1973 yılında maalesef tanınmış sendikalar bu grevi desteklemedi. Ama onun yerine solcu gruplar greve katılanları baştan beri desteklediler.
Yapımda büyük pay sahibi olan People’s Müzik’ten Benny Ulmer’e teşekkür ediyorum. Yorumlarınızı şimdiden çok merak ediyoruz! Ayrıca burdan şarkıyı şimdiden kendi müzik platformunuzda listelerinize ekleyin: https://ditto.fm/1973-grevi . Şarkının sözleri şöyle:
Birbirimizi tanımıyoruz, tıkadılar bizi ufacık odalara,
Ve vatan üç bin kilometre uzakta, üç günlük yol
Altı hafta izin vermek istemiyorlar,
Saat ücretimizi bir mark bile yükseltmek istemiyorlar,
Korkutuyorlar “eğer çalışmak istemiyorsanız gidin” diyorlar.
Yeter, artık greve başla,
Alman’ın işi bitmez asla,
Hep isterler, daha da fazla,
Hiç mi insaf yok bunlarda?
Bir yabancıya iki veya üç kişilik iş veriyorlar,
Buna rağmen maaşımız daima onlardan düşük.
Yabancı olduğumuz için,
Hakkımızı alamıyoruz, vermiyorlar,
İkinci sınıf insanız onların gözlerinde,
Ya, hastayım hasta, hasta hasta çalıştırıyorlar,
Doktordan rapor olduğu halde,
Devamlı en zor işleri verdiler,
Bitirdiler beni.
Artık yeter, bıçak kemikte,
Dayanamıyoruz artık, biz de insanız.”
YENİ POSTA – KÖLN