Ukrayna’da savaş, Avrupa’da “demokratik faşizm”? Dostoyevski yasak!
Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahelesi sürerken, “özgür ve demokratik” Avrupa’da Rus kültür ve sanatına karşı faşist histeri çok güçlü. Rus medyası RT ve Sputnik yasaklandı. Milano Üniversitesi’nde Dostoyevski üzerine dersler kaldırıldı. Bologna Çocuk Kitapları Fuarı, Rus kitaplarına kapılarını kapadı. Dünyaca ünlü Soprano Anna Netrebko La Scala’daki gösterisinden vazgeçmek zorunda bırakıldı. Liste uzun…
“Demokrasinin beşiği” Avrupa’da cadı avı tüm şiddetiyle devam ediyor… Türlü gerekçelerle Türkiye’yi yıllarca kapısında süründüren Avrupa Birliği, Donbas’taki Rus kökenli sivil halka karşı savaş suçları işlemiş neo-Nazi Azov taburunu bünyesinde barındıran Ukrayna’yı birliğe üye etmeye hazır olduğunu duyururken, Covid aşısı olma oranı yüzde 35 olan Ukraynalı mültecilere de kapılarını sonuna kadar açtı. Oysa ki, koronavirüs gerekçesiyle aşılanma oranı yüzde 90’lara varan Avrupa, aşı olmayı kabul etmeyen kendi azınlığına İkinci Dünya Savaşı yıllarında Yahudilere reva gördüğü tecrit yasalarını uyguluyor.
“No-vax” olarak etiketlediği aşı olmayan kendi halkına bir yıl boyunca ortaçağ türü cadı avı gerçekleştirmiş olan Avrupa (İtalya’da hâlâ devam ediyor), aynı karalama ve sansürleme politikasını iyi-kötü ikilemi üzerinden uluslararası siyasette de uygulamaya başladı. Ukrayna-Rusya savaşını kışkırtan Batı, ana akım medyadaki propagandayla “iyi” etiketini ABD-NATO kontrolündeki Ukrayna’ya, “kötü” etiketini ise Rusya’ya yapıştırdı. Bu bağlamda, “demokratik Avrupa” aynı şiddetteki cadı avını bu sefer savaşı gerekçe göstererek Rusya’ya, Rus kültür ve sanatına karşı başlattı.
BATI MEDYASINDA YALAN HABERLER
Öncelikle, “demokratik ve özgür” Avrupa’da Rus medyası, Russia Today (RT) ve Sputnik haber ajansı yasaklandı; artık Avrupa halkları tek yanlı ABD-NATO propagandası altında. Hatta bu demokratik ve özgür Batı, savaşa ilişkin sahte haberler de yayıyor. Birkaç gün önce CNN, RAI, TRT gibi çeşitli ülkelerin tv kanallarında Rus bombardımanı diye video oyunlarından alınma görüntülerin televizyon haberlerinde kullanıldığı ortaya çıktı.
“Rus yanlısı” oldukları iddiasıyla farklı görüş belirten muhabirler, gazeteciler cezalandırılıyor, uzmanlar susturuluyor. RAİ’ın Moskova muhabiri Marc İnnaro, canlı haber bağlantısında “haritaya bakılırsa son 30 yılda yayılan ülkenin Rusya olmadığı tersine NATO’nun olduğu görülür,” dediği için İtalyan Devlet Televizyonu RAİ yönetimi tarafından hakkında “araştırma”-soruşturma başlatıldı. RAİ’ın İnnaro üzerinden diğer muhabirlerine “gözdağı” operasyonudur bu. Kanalın diğer gazetecileri artık “otosünsür” uygulayacaklardır.
Bir diğer Avrupa ülkesi Çekya’da ise, sansür işi hapis cezasına kadar vardırıldı. Çekya, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması üzerine “ifade özgürlüğü”nde kısıtlamaya gittiğini duyurdu. Buna göre, sosyal medya da dahil olmak üzere Rus saldırılarını alenen onaylayanlar ya da inkâr edenler 3 yıl hapis cezasına çarptırılacaklar.
MİLANO, DOSTOYEVSKİ’Yİ YASAKLADI
Avrupa’nın demokratik faşizmi kültür ve sanatta da tüm şiddetiyle devam ediyor. Münih Filarmoni Orkestrası’nın Rus şefi Valery Gergiev savaşı kınamadığı gerekçesiyle görevden alındı. Soprano Anna Netrebko La Scala’daki gösteriden vazgeçmek zorunda bırakıldı… Rus müzisyenler ile sporcuların Avrupa’daki kariyerlerine son verilmeye başlandı. Hatta okullar Rus öğrencilere kapatıldı.
Sansür, Rus edebiyatına kadar uzandı. Milano’daki Bicocca Üniversitesi, Fëdor Dostoevsky üzerine verilen dersleri iptal ettiğini duyurdu. (Tepkilerin büyümesiyle bu üniversite dersleri yeniden programa aldığını açıkladı.) Avrupa’nın en önemli çocuk kitapları fuarı olan Uluslararası Bologna Fuarı da, Rus kitaplarını bu sene standlarında konuk etmeyeceğini ve Rusya ile her türlü işbirliğini sonlandırdığını duyurdu.
Demokratik sistemlerde “güç”, kamuoyunu kontrol etmekle oluşur. Bilginin doğru aktığı demokratik sistemlerde, kamuoyu özgür biçimde oluşur. Bu, Avrupa dahil hiçbir Batı ülkesinde tam olarak gerçekleşmiyordu aslında, ancak içinde bulunduğumuz yeni yüzyılda durum daha da kötüleşti. Batı genelinde bilgi akışını dolayısıyla medyayı ve üniversiteler de dahil eğitimi, kültür-sanat etkinliklerini kontrol eden mekanizma daha baskıcı, daha manipüle edici, daha tasfiye edici boyutlara ulaştı, “halk egemenliği” ortadan kaldırıldı, sadece görünümde var. Kabul ettirilen genel görüşün karşısında farklı fikirler ortaya koyan herkese “komplocu” etiketi yapıştırılarak ötekileştiriliyor, cezalandırılıyor. Genel görüşü kabul edenler ise “ödüllendiriliyor”…
Bu sorunun sadece Türkiye’de olduğunu düşünenler büyük bir yanılgı içindeler. Batı’da da yaygın ve güçlü. ABD liderliğindeki tek kutuplu dünya düzeninin bilinçli kullandığı kontrol mekanizmasının sonucu… İçinde bulunduğumuz bu yeni tarihi dönemde ifade ve düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü, birbirinden farklı fikirlerin halka doğru ulaşabilmesi için safları sıkılaştırmak gerek.
BİRGÜL GÖKER PERDİSA -BOLOGNA
KAYNAK: www.serbestada.com