Cumhuriyet’in 102’nci yılı: Frankfurt’ta coşkuyla kutlandı
			Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 102’nci yıldönümü, Almanya’nın birçok merkezinde olduğu gibi Frankfurt’ta da coşkuyla kutlandı.
Hessen Eyaleti Avrupa ve Federal İlişkiler Bakanlığı Müsteşarı Karin Müller’in onur konuğu olarak katıldığı törene, Türkiye’nin Frankfurt Başkonsolosluğu’nun görev bölgesinden yüzlerce sivil toplum temsilcisi, politikacı, vatandaş ve çeşitli ülkelerin Frankfurt’taki konsolosluklarından üst düzey diplomatlar katıldı. Bu yılki kutlamaya, Frankfurt ve çevresinde yaşayan Türk doktor ve sağlık çalışanlarının da özel olarak davet edildiği öğrenildi. Frankfurt yakınlarındaki Hanau’daki ırkçı saldırıda yaşamını yitiren Sedat Gürbüz’ün annesi Emiş Gürbüz de törene katıldı.

Kutlama töreni, saygı duruşunun ardından Türkiye ve Almanya milli marşlarının okunmasıyla başladı. Törende Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajı da kürsüden okundu; mesajın Almanca çevirisi sahneye yansıtıldı.
Törenden önce tüm davetlileri tek tek karşılayarak bayramlarını kutlayan Türkiye’nin Frankfurt Başkonsolosu İlknur Akdevelioğlu, konuşmasında şunları söyledi:
“Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde halkımızın verdiği kurtuluş savaşının, tüm umutsuzluklara rağmen büyük bir zaferle taçlandırılmasının sonucudur. Bu eser, halkına güvenen, geleceğe özgüvenle bakan ve büyük bir şevkle çalışan o devlet adamları neslinin bize armağanıdır. Bugün, Atatürk ve yoldaşlarını, ülkemizin bağımsızlığı için canlarını feda eden tüm kadın ve erkekleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin 102’nci kuruluş yıldönümünü kutlayabilmemizi sağlayanları büyük bir minnetle anıyoruz. Önlerinde saygıyla eğiliyorum.
Zorlu bir coğrafyada bulunan ülkemiz, kuruluşundan bu yana geçen 102 yıl içinde seküler ve sosyal bir devlet anlayışı, genç ve dinamik nüfusu, insani ve aktif dış politikası, güçlü ekonomisi ve zengin kültürüyle bölgesinde saygın ve lider bir konuma ulaşmıştır. Bu başarı, yurt içinde ve yurt dışında yaşayan tüm vatandaşlarımızın on yıllardır sürdürdüğü çabaların sonucudur. Belirsizlik ve çatışmaların hâkim olduğu bir dünyada diyalog imkânı her zamankinden daha değerlidir. Basit bir tespitle başlayayım: Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki, özellikle de Almanya ile aramızdaki ortaklık son derece önemlidir.

Geçtiğimiz yıl 55 milyar Avro’yu aşan ikili ticaret hacmimiz, Almanya’yı yeniden en büyük ticaret ortağımız haline getirdi. Bugün Türkiye’de 8 binden fazla Alman şirketi faaliyet göstermektedir. 2024 yılında 6,5 milyondan fazla Alman turist ülkemizi ziyaret etti ve bu sayı 2025 yılı Ekim ayı itibarıyla 6 milyonun üzerindedir. Bu ortaklık yalnızca ekonomik istatistiklerle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda iki toplum arasındaki güçlü insani bağları da kapsamaktadır. Almanya’da yaşayan üç milyondan fazla Türk kökenli insan, Alman tarihinin ve başarısının bir parçasıdır. Ekonomik ve sosyal açıdan yaptıkları katkı, iki ulusu birbirine bağlayan bir köprü işlevi görmektedir.
Dileğimiz; çalışkan, başarılı ve ülkedeki temel düzene saygılı bireylerden oluşan Türk toplumunun, burada çoğulcu Alman toplumunu her alanda zenginleştirmesi ve bunu kimliğini, kültürel köklerini ve Türkiye ile bağlarını kaybetmeden yapmasıdır. Bu, Türk toplumunun hem kendisine hem Türkiye’ye hem de Almanya’ya yapabileceği en büyük ve en anlamlı katkıdır.
Bu noktada, kültürel kimliğin gelecek nesillere aktarılmasında ana dilin önemini özellikle vurgulamak istiyorum. Çocuklarımızın, Hessen’deki birçok okulda Başkonsolosluğumuz tarafından sunulan Türkçe derslerine ve çeşitli sivil toplum kuruluşları tarafından düzenlenen Türk müziği, edebiyatı ve tiyatrosu gibi kültürel etkinliklere katılmalarını arzu ediyorum.”

Hessen Eyaleti ile Türkiye arasındaki ekonomik ve kültürel ilişkilere de değinen Akdevelioğlu, şunları söyledi:
“Türk bankalarının çoğunun merkezi Avrupa’nın finans merkezi olan Frankfurt’ta bulunmaktadır. Hessen ve Türkiye arasındaki ticaret hacmi yaklaşık 3 milyar avrodur. İki ülke arasındaki toplam 55 milyar avroluk ticaret hacmi dikkate alındığında, Hessen ile ekonomik ilişkilerimizde hâlâ büyük bir potansiyel olduğunu görmekteyiz. Son zamanlarda artan temaslar, Hessen Eyaleti ile üniversiteler arası iş birliği, yeni teknolojiler ve inovasyon alanlarında iş birliğimizi geliştirebileceğimizi göstermiştir. Önümüzdeki dönemde ilgili aktörlerle birlikte bu konular üzerinde çalışacağız.”
Özellikle sağlık çalışanlarına teşekkür eden Akdevelioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Almanya’yla ortak hazinemiz olan Türk toplumunu, ülkelerimiz arasındaki ortak geleceğin teminatı haline getirmek, Almanya’daki tüm misyonlarımızın ve elbette Başkonsolosluğumuzun temel çabasıdır. Hessen’deki sivil toplum çalışmalarına ve siyasi hayata katılımınız, öncelikle sizlerin buradaki gücü açısından çok kıymetlidir. Böyle bir toplumun Türkiye-Almanya ilişkilerine katkı sağlayacağı da şüphesizdir.

Bu yılki 29 Ekim resepsiyonumuza, bölgemizdeki doktorlarımızın ve sağlık çalışanlarımızın temsilcilerini davet etmeye özen gösterdik. Bu vesileyle, yıllardır sadece Türk toplumuna değil, Hessen’deki tüm vatandaşlara kaliteli sağlık hizmeti sunan ve zor zamanlarında onların yanında olan sağlıkçılarımıza şükranlarımızı sunuyoruz.”
“ORTAK GELECEĞİMİZ İÇİN BİRLİKTE ÇALIŞALIM!”
Konuşmasında, Almanya’nın Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu yeni başkentinde tanıyan ilk ülkeler arasında yer aldığını vurgulayan Müsteşar Karin Müller, iki ülke arasındaki ilişkilerin derinliğine dikkat çekti ve “Aramızdaki dostluk yeni bir şey değil; köklü bir geçmişi ve güçlü bir geleceği var” dedi. Hessen Eyaleti ile Bursa arasındaki “kardeş şehir” ilişkilerinin, iki ülke arasındaki bağların gelişimi açısından önemli bir rol oynadığını belirten Müller, her iki ülkenin de günümüzde ortak sorunlarla karşı karşıya olduğunu hatırlattı ve bunların çözümü için “barış, istikrar, refah ve ekonomik iş birliği” gibi ortak hedefler temelinde birlikte çalışmak gerektiğini söyledi.

1960’lı yıllardan itibaren çalışmak üzere Almanya’ya gelen ve yerleşen Türklerin ülkeye çok önemli katkılarda bulunduğunu vurgulayan Müller, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ülkemizin bugünkü düzeye gelmesini onlara borçluyuz. Onlarla bugün, öğretmen, mühendis, işveren, hekim ve diğer meslekleri icra ederken; ama daha önemlisi komşularımız ve arkadaşlarımız olarak birlikteyiz. Hep beraber, saygı ve eşitlik temelinde ortak geleceğimiz için çalışalım.”

Selamlama konuşmalarının ardından tören, Frankfurt Operası Orkestrası üyelerinden kemancı Merve Uslu’nun konseriyle devam etti. Genç sanatçı, besteci H. I. Franz Biber’in (1644–1704) solo keman için yazdığı eseri “Passacaglia”yı, salonun uğultusuna rağmen mükemmel bir biçimde seslendirdi. (gk)
YENİ POSTA – FRANKFURT