Savaşta durum: Avrupa’da barış için mücadele sürüyor

Savaşta durum: Avrupa’da barış için mücadele sürüyor
Yayınlama: 04.09.2023
60
A+
A-

Dünya çapında çatışmaların önlenmesi ve barışın tesisi yolunda bilinci geliştirmek amacıyla uzun yıllardır 1 Eylül günü, “Dünya Barış Günü” olarak kutlanıyor.

Dünya Barış Günü olarak 1 Eylül’ün seçilmesinin nedeni, Hitler’in liderliğindeki faşist Almanya’nın 1939 yılında Polonya’yı işgal ederek İkinci Dünya Savaşı’nı başlattığı tarihi unutmamak ve barışın önemini hatırlamaktı.

Hitlerci Almanya, dönemin sosyalist güçleriyle ittifaka giren kapitalist ülkelerin ortak mücadelesiyle tarihin derinliklerine gömüldü. Ama bugün dünyada halen savaşlar var ve daha büyükleri de olabilir. Dünya halklarına savaşa karşı barış mücadelesini sürekli hatırlatmak gerekiyor.

Bir de 21 Eylül var…

Onun adı da Dünya Barış Günü ya da Uluslararası Barış Günü.

Bu da Birleşmiş Milletler’in resmen ilan ettiği barış bayramı…

Bu durumun nedenleri üzerine çok kafa yormaya gerek yok.

Ne kadar çok barış günü olursa o kadar iyidir…

Çünkü insanlığın barış için mücadele edecek insanlara tüm zamanlardan daha fazla ihtiyacı var.

Çünkü insanlığın en çok silahı olan kesimleri barışı değil, savaşı istiyorlar.

Bu tespit en azından Ukrayna’daki savaş için geçerli.

Bir tarafta bütün Transatlantik Dünya’nın desteğini almış olan Ukrayna, diğer taraftan da Putin’in liderliğindeki Rusya.

Savaşın başından beri gündeme gelen tüm barış ve ateşkes girişimleri engellendi.

Başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde, geride kalan iki büyük dünya savaşının en önemli derslerinden biri “sıcak savaşta taraf olan ülkelere silah satışı ve yardımını yasaklayan kuralların” yürürlükte olmasıydı. Buna her zaman uyulduğunu iddia edecek değiliz. Ancak yine de şimdiki gibi büyük ve çok uzun yıllar süreceği belli olan, her an bir dünya savaşına dönüşme potansiyeli taşıyan savaşların önünde önemli bir engeldi.

Artık böyle bir engel yok.

PUTİN’İ ANLAYANLAR

İki dünya savaşında büyük yıkımlara neden olduğu Rusya’yla uzun yıllardır yoğun ekonomik, kültürel ve siyasal ilişkiler içinde olan ve bu savaşlardaki tarihi sorumluluğu (yani suçu) nedeniyle bir tarafında Rusya’nın olduğu bir çatışmanın asla tarafı olmamaya uzun yıllar kararlı görünen Almanya, artık neredeyse ABD’den sonra Ukrayna’ya en çok ağır silah ve savaş malzemesi tedarik eden ülke haline geldi.

Ve bu duruma itiraz eden herkes “Putin yanlısı“ olarak yaftalanıp sesi kesiliyor. Savaşın hemen başında ortaya atılan bir kavram var “Putin’i anlayan kişi“ ya da “Putin’i mazur gören“ anlamına geliyor (Putinversteher). NATO’nun 1990’lı yıllardan beri tüm anlaşmaları çiğneyerek sürdürdüğü kışkırtıcı politikalarına, Ukrayna’da ezilen Rus azınlığın haklarına, Ukrayna’daki nazi işbirlikçisi faşistlerin güçlenmesine işaret etmeye kalkan herkes “Putin‘i anlamaya çalışmak“, “mazur görmek“le suçlanıyor, alaya alınıyor…

Devam eden ve daha uzun yıllar boyunca devam edeceği görülen savaşa karşı çıkıp, “karşılıklı görüşmeler yoluyla ateşkes ve barış“ çağrısı yapanlar ana akım medyadan neredeyse tamamen uzaklaştırıldı. İşin ilginci sosyalist örgütlerin içinde, örneğin sosyal demokrasinin solundaki en önemli güçlerden “Sol Parti“ yönetimi bile ana akımın baskısına teslim olmuş durumda.

Dolayısıyla “Savaşa Karşı Gün“ (Antikriegstag) adı altında kutlanan 1 Eylül etkinlikleri de medyaya yansıtılmadı.

Ama güç kaybetmiş olsa da “barış hareketi“ halen ayakta.

Almanya’nın birçok yerinde “Barışı isteyen herkes barış için mücadele etmeli!“ çağrısını dile getiren etkinlikler düzenlediler.

Barışla ilgili 2000 yıllık Roma felsefesinin, yani “Barış istiyorsan, savaşa hazır olmalısın!“ tespitinin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra geçerli olmadığını bu vesileyle yeniden dile getirdiler.

Ne kadar büyük bir alana yayılmış olursa olsun, bundan önceki savaşların günün birinde sona ereceği ve tüm yıkımlara rağmen insanlığın yeni bir savaşa kadar yaşamını sürdüreceği biliniyordu. Nitekim öyle oldu.

Ancak artık nükleer silahlar var.

Artık bundan sonraki dünya savaşı, insanlığın göreceği en son savaş olacak.

Çünkü ondan sonra savaşacak kimse kalmayacak!

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra insanlık birçok kez nükleer savaşın eşiğine geldi. O dönemlerde sorumluluk almış politikacıların, askerlerin anılarından öğreniyoruz. Bu savaşlar “ateş“ emri alan Amerikan ya da (özellikle) Sovyet askerlerinin “emre itaatsizlik“ yapması ya da emri yanlış anlaması sonucu son anda önlenmiş.

Amerikalılar Rusya karşısında başarılı olamayan Ukrayna’ya, insanlık tarihinin ürettiği en iğrenç silahlardan “misket bombası“ vermeye karar verdiler.

Bu bombalar “savaşın, savaştan sonra da devam etmesi“ anlamına geliyor. Çünkü daha önce kullanıldığı yerlerde yaşananlardan biliyoruz. Patlamamış olarak arazide kalan bombalar, savaştan sonraki yıllarda çok sayıda insanın yaşamını yitirmesine, sakat kalmasına neden oluyor.

Ukrayna bu bombaları kullanarak Rusya’ya karşı kısmi başarılar kazanabilir. Hatta Rusya’yı geriletebilir belki.

Ama nereye kadar?

Putin’in sıkıştığı an kaybetmektense elindeki nükleer silahları kullanabileceği ortada.

O nedenle bir an önce karşılıklı ödünler vermeyi de göze alarak barış görüşmelerine başlanması gerekiyor.

AVRUPA KULAK TIKIYOR

İnsanlık tarihinden ilk kez Afrika ülkelerinin liderleri Avrupa’ya gelip, “Birbirinizle savaşmayın, oturun anlaşın!“ çağırısında bulundu.

Aynı çağrılar Latin Amerika’dan, Çin’den, Hindistan’dan ve hatta Türkiye’den de geldi.

Ama Avrupa başkentleri bunları duymazlıktan geldi.

Bu çağrıları yapanları da “Putin yanlısı“ ya da “Putin’i anlamaya çalışanlar“ olarak yaftaladılar.

İnsanlık büyük bir felaketin eşiğinde…

Başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa ülkelerinde “Putin’i anlayan“ (ondan yana olan, onu haklı ya da mazur gören değil, tabii ki) insanların sayısının artması gerekiyor.

Putin’e “Rusya’nın güvenlik endişelerini dikkate alıyoruz!“ mesajı içeren garantiler verilmedikçe bu savaş devam edecek.

Kimse Amerikan emperyalizminin akıl babası Kissinger’in “Putin yanlısı“ olduğunu söyleyemez. 100 yaşını aştığı için beyninin sulandığını da iddia edemez. Halen tuğla kalınlığında kitaplar yazıyor.

Ve “Putin’i anlıyor“…

1 Eylül Dünya Barış Günü’nde, “Putin’i anlayanlar“ Almanya’da seslerini yükselttiler.

21 Eylül Dünya Barış Günü’nde de yapacaklar bunu.

Barış için mücadele bunu gerektiriyor.

GÜRSEL KÖKSAL – FRANKFURT

KAYNAK: birgun.net

FOTO: HIZIR KAYA  Unsplash