Oskar Lafontaine uyardı: “Almanya demokrasi egemenliğine veda ediyor”

Oskar Lafontaine uyardı: “Almanya demokrasi egemenliğine veda ediyor”
Yayınlama: 11.07.2023
Düzenleme: 14.07.2023 14:17
99
A+
A-


Almanya’daki “sol sosyal demokrasinin” yalnız fakat etkili isimlerinden Oskar Lafontaine Almanya’nın demokrasi egemenliğine veda etmek üzere olduğuna işaret etti.

Sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisi ile mücadele etmenin giderek daha da zor hale geldiğini belirten SPD’nin ve Sol Parti’nin eski başkanlarından Oskar Lafontaine bunun nedenlerinden birinin de rakibi partilerin çoktan sağ kampa geçmiş durumda olduğunu vurguladı.

Almanya’daki eleştirel haber ve analiz portalı NachDenkSeiten’da konuya ilişkin kaleme aldığı yazıda Lafontaine izlenen neoliberal ekonomik politikaların, halkın yoksullaşmasının, muhalif sese tahammülsüzlüğün, artan savaş coşkusu ve yasaklama kültürünün, basın ve ifade özgürlüğünün aldığı yaraların demokratik egemenlikten uzaklaşıldığını işaretleri olduğunu dile getirdi.

“İKTİDAR GENİŞ KESİMLERİN İHTİYAÇLARINI GÖZDEN KAÇIRDI”

Lafontaine’in analizinde öne çıkan başlıklar ise şöyle:

“AfD güçleniyor çünkü rakipleri sağ kampa geçti. Yerleşik partiler ve medya perişan durumda. AfD ile gümbür gümbür mücadele edilse de AfD güçleniyor. Güney Thüringen’deki Sonneberg’de, avukat ve AfD’li siyasetçi Robert Stuhlmann kaymakam seçildi. AfD, ‘Yakıt daha pahalı, elektrik daha pahalı, gaz daha pahalı, gıda daha pahalı – sadece bahaneler daha ucuz hale geliyor’ pankartını astı ve ‘silah yerine diplomasi’ çağrısında bulundu. Bu tür afişlerle veya taleplerle Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD), Birlik’90 / Yeşiller veya Sol geçmişte seçim kampanyaları yürütürdü. Bu partiler artık nüfusun daha geniş kesimlerinin çıkarlarını gözden kaçırdılar. Bu da neden giderek daha fazla seçmen kaybettiklerini gösteriyor.

“İŞÇİLER YEŞİLLER’DEN NEFRET EDİYOR”

Sosyal bilimci Klaus Dörre, işçilerin Yeşiller’den düpedüz nefret ettiğini söylüyor. Almanya’nın hiçbir yerinde Sonneberg’deki kadar çok sayıda işçi, asgari ücretle çalışmıyor. üşük bir asgari ücret aynı zamanda daha az emekli maaşı ve daha az güvenlik anlamına geliyor.

“HANİ SAYGI DUYUYORDUN?”

AfD’li siyasetçinin kaymakam seçilmesinin ertesi günü asgari ücret komisyonu, asgari ücretin gelecek yıl 12 avrodan 12,41 avroya ve 2025’te 12,82 avroya çıkacağını açıkladı. Yeterli asgari ücrete ilişkin AB yönergesi, medyan gelirin yüzde 60’ını öneriyor. Bu Almanya için 13.50 avro demek.

2021 federal seçimlerinde SPD, daha sonra Şansölye seçilecek olan Olaf Scholz’un ‘size saygıyla’ vaadi sloganının ve vaadinin yer aldığı posterler asmıştı. Sonneberg semtindeki asgari ücretliler, gıda fiyatlarının yüzde 20 artmasının ve enerji fiyatlarının tırmanmasının ardından, ücretlerinin önümüzdeki yıl yüzde 3,4 ve 25 Ocak’ta yüzde 3,3 artacağını duyduklarında ne düşündüklerini tahmin edebilirsiniz.

İşçilerin bırakın saygı görmelerini bu asgari ücret düzenlenmesi ile daha çok aşağılandılar ve hor görüldüler.

Öte yandan yerleşik partilerin egemen olduğu kamu yayıncılığı AfD’yi orantısız bir şekilde dezavantajlı bir duruma soktuğu için AfD’nin güçlenmesine de katkıda bulunuyor. Hepsi ‘bire’ karşı, insanlar böyle bir şey istemiyor.

Sağcı AfD ile mücadele etmek giderek daha zor hale geliyor, çünkü rakipleri çoktan sağ kampa geçmiş durumda.

‘İptal kültürü’ ile etkinliklerin yasaklanmasının, iptallerin ve farklı düşünenlerin dışlanmasından bu yana, otoriter devletlerle paralellikler artık göz ardı edilemez. Hiçbir kitabın yakılmadığı ve ana akıma karşı çıkan herkesin devlet tarafından yayın yasağı almadığı doğrudur, ancak önde gelen medya kuruluşları tarafından bunlardan kaçınılıyor ve talk şovlarda yalnızca azarlanabilineceklerse söz sahibi olabiliyorlar.

MİLİTARİZM VE DÜŞMAN İMAJI

Ana akım medyanın dezenformasyon ve komplo teorilerinin yayıcısı olarak dışladığı sosyal medya olmasaydı, aynı fikirde olanlar veya uyanlar kendi aralarında olacaktı. Korona krizi sırasında bunun ne kadar yıkıcı ve demokrasi için bir tehdit olabileceğini gördük. Yeni aşıların etkisine dair hemen hemen tüm açıklamaların yanlış olduğu birkaç ay sonra anlaşılsa da yalanın ortaya çıkması iki yıl sürdü.

Zaman zaman ortam o kadar gergindi ki, Alman Federal Meclisi’nin aşılanmamış tüm insanları kamplara kapatmaya veya onları sınır dışı etmeye karar vereceğinden korkuluyordu.

NATO’YA SADIK POLİTİKACILAR

Ukrayna savaşından bu yana militarizm ve düşman imajı yaratma zafer kazandı. Federal Meclis’teki savaş yanlısı partilerin hiçbiri, AfD gibi, sol partiler bile, ‘silah yerine diplomasi’ pankartını havaya kaldıramadı, çünkü Berlin, Thüringen ve Bremen’deki önde gelen politikacılar, siyasetleri aracılığıyla NATO’ya sadık olarak yetiştirildiler.

Nazi işbirlikçisi ve Yahudileri binlerce kez katleden Stepan Bandera’nın hayranlarıyla işbirliği yapan ve onlara koşulsuz destek vaat eden herkes, Björn Höcke gibi “faşistlerle” savaşmak istiyorsa, güvenilirlik sorunları yaşar.”

YENİ POSTA – BERLİN

KAYNAK: NachDenkSeiten