Berlin’de Kürt-Yahudi Kongresi düzenlenecek

Dış politikası tam bir sirke dönüşen Almanya, bu kez çıkış yolunu Kürt-Yahudi kombinasyonu üzerinden zorluyor. Berlin, 7 Eylül’de Kürt-Yahudi Kongresi’ne ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Etkinlik, Yahudi-Alman Değerler Girişimi ve Almanya Kürt Toplumu tarafından düzenleniyor.
Filistin’de yaşanan trajedi karşısında sessiz kalmakla suçlanan Almanya, birçok çevreye göre, işlevini şu gündem maddeleri ile perdelemeye çalışıyor: “Yahudi düşmanlığı”, “Kürt düşmanlığı” ve “İslamcı-milliyetçi ideolojilerin güçlenmesi.”
Görünürde bir tartışma platformu olan kongre, ilan edildiği andan itibaren, Alman hükümeti ve İsrail Büyükelçiliği temsilcilerinin de katılımıyla tam bir diplomatik mesaj halini almış durumda. Almanya’da yaşadığı ileri sürülen 4,5 milyon Türkiye kökenli nüfus içindeki Kürt topluluklarının bu tür etkinliklerle yeni kutuplaşmaları tetiklemesinden korkuluyor. Türk tarafının masada olmaması ise, kongrenin politik niyetine dair soru işaretlerini güçlendiriyor.
Konuşmacılardan bazıları şöyle:
– Shila Erlbaum, Almanya Yahudileri Merkez Konseyi (Siyaset ve Din Bölümü).
– Yazar Rebecca Schönebach.
– İsrail Berlin Büyükelçiliği’nden bir temsilci.
– Ali Ertan Toprak, Almanya Kürt Toplumu Başkanı.
– Christoph de Vries, Almanya İçişleri Bakanlığı Parlamenter Müsteşarı.
GAZZE’DE İNSANLIK SUÇU, BERLİN’DE SESSİZLİK
Kongre Berlin’de yapılırken, Avrupa Komisyonu Gazze’deki insani felaket gerekçesiyle İsrail’e yaptırım uygulanmasını istiyor. Ancak Almanya, bu süreci bloke ederek yalnızca silah ihracatındaki kısıtlamaları öne çıkarıyor. CDU’lu (Hıristiyan Demokrat Birlik) Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, yaptırımların “İsrail’in siyasi kararlarını veya askeri stratejisini etkilemeyeceğini” savunuyor.
AB raporlarına göre, Gazze’de binlerce sivil hayatını kaybetti. Özellikle çocuklar arasında yetersiz beslenme hızla artıyor. İsrail ise operasyonlarını Hamas’a karşı mücadele ve rehinelerin serbest bırakılmasıyla gerekçelendiriyor.
Berlin uzun süredir Gazze’de yaşanan insanlık suçlarına sessiz kalmakla suçlanıyor. Kürt-Yahudi Kongresi etkinliği ile Berlin’in kendi diplomatik ve toplumsal mesajını sahneye taşımayı amaçladığı ileri sürülüyor. Bu durum, Almanya’nın tarihi soykırım utancını maskeleme ve Avrupa’da yeni etnik-dini kutuplaşmalar sahneleme stratejisi olarak yorumlanıyor.
Bilindiği gibi, Uluslararası Soykırım Araştırmacıları Derneği ISAD, İsrail’in eylemlerinin BM 1948 Soykırım Sözleşmesi kapsamında olduğunu açıklamış, üyelerin yüzde 86’sı da bunu onaylamıştı.
PARÇALANAN AB
AB’de yaptırım planı, 15 ülke ve AB nüfusunun yüzde 65’ini temsil eden nitelikli çoğunluk gerektiriyor. Fransa ve İspanya gibi ülkeler yaptırımlardan yana, ancak Almanya ve İtalya olmadan yeterli çoğunluk sağlanamıyor. Nitekim AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, bu kilitlenmeyi “Avrupa’nın bölünmüşlüğünü gösteriyor” sözleriyle yorumladı.
Hollanda’da ise hükümet, İsrail’e koşulsuz destek vermesinin ağırlığıyla çöktü. Bu durum, Berlin’in ters yöndeki hamlesinin yalnızca iç siyasete malzeme üretmekle kalmayıp Türkiye’ye de dolaylı bir mesaj içerdiğini gösteriyor. Kamu fonlarıyla yürütülen projeler, görünürde diyalog üretirken, gerçekte belirli grupları hedef gösteriyor.
MİLİTARİST PROJE
Sol ve sosyal demokrasinin Avrupa’daki en etkili isimlerinden, Almanya’nın eski Maliye Bakanı Oskar Lafontaine’den ise sert eleştiriler gelmeye devam ediyor. Die Weltwoche’de kaleme aldığı makalesinde Lafontaine, Avrupa’nın savaş propagandasıyla pusulasını kaybettiğini belirtiyor. Silah, yaptırım ve bilgi savaşının araçlarının toplumları manipüle ettiğini ve gerçek düşman yaratıldığını vurguluyor.
Almanya’nın eleştirel haber-analiz platformu NachDenkSeiten’da barış araştırmacısı Leo Ensel, savaş dilinin toplumsal algıyı manipüle ederek militarizmi normalleştirdiğine dikkat çekiyor. Yine aynı platformda Alman yayıncı, yazar ve “müdahaleci filozof” olarak tanınan Werner Rügemer ise ABD ve Trump stratejilerini, Ortadoğu ve Asya’da agresif bir militarist proje olarak yorumluyor.
ETNİK VE DİNİ DENGELERİ KAŞIMAK
Kürt-Yahudi Kongresi’ne dönelim… Görünürde diyalog ve tartışma üretmeyi amaçlasa da, arka planda Almanya’nın diplomasi, tarihi soykırım utancı ve toplumsal kutuplaşma politikalarıyla örtüştüğü bir sahneleme olarak okunuyor. Gazze’deki krize sessiz kalınırken, bu kongrenin, Avrupa’daki etnik-dini dengeleri yeniden kaşımasından korkuluyor. Alman siyaset sınıfı içinde bu tür “hamlelere” meraklı bazı kesimler olduğu biliniyor. Bu arada, kamuoyuna kongre ile ilgili açıklamalarda bulunan ve bu tür etkinliklerin gerekliliğini savunan Ali Ertan Toprak’ın Başbakan Friedrich Merz’in partisi CDU’ya üye olduğunu da belirtelim. Toprak, bir dönem Almanya’daki Alevi örgütlenmesinin önde gelen isimlerindendi. Ayrıca Almanya Kürt Toplumu’nun internet sitesinde, Federal İçişleri Bakanlığı ve Federal Göç ve İltica Dairesi’nin destekçi kurum oldukları özellikle belirtiliyor.
Berlin’deki “kongre”, barış ve eşit yurttaşlık söylemiyle örtülü bir jeopolitik manevra olarak yorumlanabilir: Hem uluslararası diplomasiye mesaj veriyor, hem de toplum içinde yeni çatışma hatları yaratma riski taşıyor. Türkiye kökenli nüfusun bu tür girişimleri nasıl karşılayacağı, kongrenin yeni kutuplaşmalar tetikleyip tetiklemeyeceği henüz bilinmiyor.
Fakat her durumda, Berlin’in bu “kongre hamlesi”, diplomatik performans ile toplumsal manipülasyon arasındaki ince çizgiyi ortaya koyuyor ve izleyenleri sorgulamaya, şüphe etmeye, tarihi sorumluluğu yeniden değerlendirmeye davet ediyor.
Biz de sormadan bırakmayalım o zaman: Tüm bu düzenlemeler gerçekten toplumsal barışı güçlendirmeye mi, yoksa yeni çatışma hatları yaratmaya mı hizmet ediyor? Almanya kendi soykırım utancına makyaj için yeni konu başlıkları aradığını düşünenler de var.
Yanıtı hiç kolay olmayan sorular gündemdedir. Yeni araçlar ve aktörler de…
IŞIN ERTÜRK-STUTTGART
FOTO: Rishabh Dharmani – Unsplash
KAYNAK: https://www.odatv.com/dunya/almanyada-kurt-yahudi-kongresi-duzenlenecek-120113398