Almanya’nın Müslümanlar tedirginliği ve asırlık bir siyaset
Farklı kaynaklarda en az 5,6 milyonu bulduğu belirtilen Almanya’daki Müslüman nüfus, Berlin’i tedirgin ediyor. Gerçekten tedirgin mi ediyor, yoksa birileri bir şeyleri mi kullanıyor? Ortada bir bahane mi var?
Cuma Kıvılcımları’nda bu hafta Cemil Fuat Hendek ile Osman Çutsay, İslamcılığın Almanya’daki “işlevi” üzerine sohbet ediyorlar.
Cemil Fuat Hendek, Almanya’nın emperyalist aşamaya geçtiğinden beri özellikle dış pazarlara açılmak için İslam’dan yararlandığını ve bu ilişkileri diğer emperyalist devletlerden farklı bir yaklaşımla geliştirdiğini örneklerle anlatıyor. Ancak Hendek, bunun sadece bir dış politika aracı olarak kullanılmadığını, “içeride de özel bir işlevi olduğunu” ileri sürüyor.
Berlin’in 19’uncu yüzyıl sonlarından itibaren Osmanlı ve sonraları da Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerinde İslam’ı neden özel bir araç olarak kullandığı sorusuna yanıtlar arayan Hendek, Almanya’nın içerideki Türk ağırlıklı Müslüman toplumu İslam ve hatta şeriatçı görüşler üzerinden soldan uzaklaştırma, sola karşı bağışıklık kazandırma hamlelerinin de gözden kaçırılmaması gerektiğini söylüyor. Hendek’e göre, bugün olumsuz bir sonuç olarak biriken enerjiye hiç de şaşırmamak gerekiyor.
Osman Çutsay da İslam ve içerideki Müslüman toplumun Berlin’e birçok olanak sağladığını belirtirken, bu olumluluğun ardından aynı Berlin’e içerideki Müslüman toplumdan faturalar çıkarıldığını iddia ediyor.
Çutsay, son dönemde İslamcılığın Almanya’daki girişimleri üzerine yeni bir kitap (Der neue Kulturkampf / Yeni Kültür Savaşımı) ve art arda makaleler yayımlayan Prof. Dr. Susanne Schröter’in temsili bir nitelik kazanmaya başlayan tepkisel yaklaşımına da dikkat çekerek, tedirginliğin “bir başka bahane” olarak kullanılıp kullanılmadığının sorgulanması gerektiğini tartışmaya açıyor.
010#CumaKivilcimlari: Almanya’nın Müslümanlar tedirginliği ve asırlık bir siyaset – YouTube
YENİ POSTA – FRANKFURT