“Alamancılar”, görünmeyeni sahnelemek ve işçi bir kadın: Saliha’nın öyküsü

“Alamancılar”, görünmeyeni sahnelemek ve işçi bir kadın: Saliha’nın öyküsü
Yayınlama: 03.05.2022
Düzenleme: 03.05.2022 13:29
55
A+
A-
 

Geride bıraktığımız yıl göçün 60’ıncı yılıydı. Bu nedenle sayısız etkinlik gerçekleştirildi. Yetmedi. Çünkü Almanya gibi her dört kişiden birinin göç arka planına sahip olduğu bir ülkede, göçmen hayatlarında olup bitenlerin sanatsal çalışmalara etkisinin gündemden düşmesi mümkün olmuyor. Tiyatro da böyle bir alan.

 

Büyük zorluklar ve fedakarlıklar yaparak görevi kendinde sonra gelen kuşaklara teslim eden bu ilk kuşaktan her işçinin hayatı bir öykü. İşte bu öykülerden birisi, Sıvas’lı Saliha’nın hayatı, geçtiğimiz günlerde Stuttgart Theaterhaus’da sahnelendi.

İki saate yakın süren oyunun galasında bizler de hazır bulunduk. İki devlet arasında varılan anlaşma ile Almanya yoluna düşen ilk işçiler arasında kadın işçilerin sayısı oldukça azdı. Zira, o yılların Türkiye’sinde bir kadın olarak kendi başına Almanya gibi bir ülkeye gelmek, işçileşme cesareti göstermek, her türden aşağılama, dışlama ve tehditlere de hazır olmayı gerektiriyordu. 

Hayat koşulları işçi kadınları bu ve benzer konularında adeta sınava tutuyor. Tıpkı, Almanya’ya gelirken geçilen zorlu Almanca sınavı gibi.

“HİÇ DEKOR”LU OYUN

Göç konulu çalışmalarımızdan dolayı oyun sahnelenmeden önce emeği geçenlerle sohbetimiz de oldu. Böyle olunca, nasıl bir oyun olacak diye merakla bekliyorduk.

Saliha’nın sahnelendiği salon 200 kişilik. Kapıda karşılaştığımız birçok kişiyle sohbet etme olanağı bulduk. “Saliha, benim nenem” diye gururla belirten gencin gözleri parlıyordu.

Salon tam dolmuştu. Sahnede fazla dekor yoktu. Hatta “hiç dekor” denilebilecek kadardı. Anlatılan öyküyü güçlendirmek için boydan boya bir film perdesi, birkaç valiz, elbise askılığı, uzunca bir ip ve biraz da temizlik malzemeleri vardı.

Sivas’ta hayatın zorluklarıyla boğuşurken, toplumsal ve feodal tehditler ile küçük yaşta yapılan bir evlilik, kocasının katlanılmaz baskıları, çocuklarının elinde alınması Saliha’yı arayışa sürükler.

Saliha Kartag 1962 kışında Sivas’tan Stuttgart’a gelir. Oyunun, Türkiye bölümü en ince detayına kadar verilmekte. Sahneyi bir köşeden diğer köşeye kalınca bir kendir ile ikiye ayrılışı, ışığın profesyonelce verilmesiyle adeta Saliha için umuda giden yol görünümünde olmuş. Anlatılanlar insanı öylesine içine alıyor ki, adeta nefes alamaz duruma geliniyor.

Belirtmek gerekir ki, Saliha karakterini canlandıran, İsviçre doğumlu Esrah Uğurlu’nun büyük bir özgüvenle oyunun hakkını ustalıkla yerine getirmesi kadar, oyun boyunca akordiyonu ve ıslak sesi ile yüreklerimize seslenen müzisyen Haki Kılıç, öyküye başka bir güzellik kattı. Biraz dram, biraz müzik, biraz umut olan oyunun izleyeni yormadığını bir kez daha gözledik.

BİRÇOK KADININ KADERİNE ÖRNEK

Birçok tiyatro oyununda ara verilir. Saliha’da buna gerek görülmemiş. İzleyiciler de bundan rahatsız olmadılar. Herkes yerine çakılı biçimde iki saat dikkatle kendini oyuna verdi. Önümüzde oturan bir Alman çiftten kadın olanı usul usul gözlerinden dökülenleri siliyordu.

Saliha, milyonlarca kadın gibi birçok işte çalışır ama asıl işyeri demiryollarında çalışmak olur. İşçi Saliha çalışır da çalışır. Paraya ihtiyacı var. Üç çocuğunu yanına getirmek için babalarına her biri için 10’ar bin marktan 30 bin mark verir.

Saliha’nın öyküsü  o zamandaki birçok kadının kaderi için örnek teşkil ediyor. Kadınlar, ailelerine ve geride kalan çocuklarına bakmak, onlara daha iyi bir gelecek hazırlamak umuduyla kendi başlarına yola çıkma ve tamamen bilinmeyen, kendileri için garip bir dünyaya seyahat etme gücüne ve cesaretine sahiptiler.

KADINLAR VARDIR!

Oyunun yönetmeni Anina Jendreyko, göçmenlik denildiğinde hep erkeklerden söz edildiğinden hareketle, görülmeyeni ve görülmek istenmeyeni göçmen kadın işçiler konusuna dikkat çekmiş. Oyunun sahnede başarıya ulaşmasının yollarında birisi de anlatılanların hayatın içinden alınıp damıtılarak sergilenmesidir. Yönetmen bu gerçekliğe bağlı hareket etmiş.

Oyunun final sahnesinde, Saliha’nın torunu Abdulvahap Çilhüseyin’nin biraz sitemle dile getirdiği sözleri “Anlatılan, kadınların hikâyesidir. Bizlerin hikâyesini kim dinliyor? Burada doğduk, okuduk, büyüdük. Hâlâ bizi buralı saymıyorlar. Bu toplumun eşit bir üyesi olarak bakmıyorlar” sözleri göçmenlerin dünyasını ifade ediyor.

Saliha oyunu, önümüzdeki günlerde (2 Haziran, 3 Haziran ve 4 Haziran) Stuttgart Theaterhaus’da tekrar sahnelenecek. 

ALİ ÇARMAN – STUTTGART

 

 

 

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.