AB 2025’i kapatırken: Silahlanma için milyarlar, sabotaj yetkisi, özgürlüğün tasfiyesi

AB 2025’i kapatırken: Silahlanma için milyarlar, sabotaj yetkisi, özgürlüğün tasfiyesi
Yayınlama: 28.12.2025
Düzenleme: 28.12.2025 03:21
10
A+
A-

Berlin ve AB 2025’i askeri tırmanma ve baskının yeni bir evresiyle kapatıyor

Almanya Federal Hükümeti, 2025 yılını Avrupa Birliği düzeyinde yaşadığı ciddi siyasi yenilgiler, benzeri görülmemiş bir askeri yığınak ve temel demokratik ilkeleri zorlayan yeni bir baskı dalgasıyla kapatıyor. Almanya merkezli dış politika analiz platformu German Foreign Policy’nin aralık ayının son günlerinde yayımladığı kapsamlı değerlendirmeler, Berlin ve Brüksel’de alınan kararların Avrupa içi güç dengelerini köklü biçimde sarsacak bir sürece işaret ettiğini ortaya koyuyor.

German Foreign Policy’nin 23 Aralık tarihli analizine göre, Berlin yönetimi Brüksel’de düzenlenen son AB Zirvesi’nde iki temel stratejik hedefinde başarısız oldu. Bunlardan ilki, Güney Amerika ülkelerini kapsayan Mercosur Serbest Ticaret Anlaşması’nın nihai olarak imzalanmasıydı. İkincisi ise Avrupa Birliği sınırları içinde dondurulmuş Rus devlet varlıklarının Ukrayna’ya yönelik bir “onarım kredisi” için kullanılmasına izin verilmesiydi. Her iki girişim de Fransa ve İtalya’nın ortak direnciyle engellendi.

Diplomatik alandaki bu gerilemelere rağmen Almanya, askeri ve güvenlik politikalarında sert bir hızlanma sürecine girdi. German Foreign Policy’nin aktardığına göre Federal Meclis Bütçe Komisyonu, yaklaşık 50 milyar avro tutarındaki silahlanma projelerine onay verirken, Federal Hükümet aynı zamanda Alman dış istihbarat servisi BND’ye yurtdışında sabotaj dahil suç teşkil eden eylemler yürütme yetkisi tanımayı öngören yeni bir yasal düzenleme hazırlığına başladı. Aynı dönemde Avrupa Birliği, resmi çizginin dışına çıkan gazetecilere yönelik yaptırımları genişleterek, yargı süreci işletilmeksizin fiili susturma mekanizmalarını devreye soktu.

MERCOSUR ANLAŞMASI ASKIDA

German Foreign Policy’nin aktardığına göre Berlin’in ilk büyük yenilgisi, AB–Mercosur Serbest Ticaret Anlaşması konusunda yaşandı. ABD’nin son dönemde uygulamaya koyduğu yeni gümrük tarifeleri nedeniyle alternatif pazarlara yönelmek zorunda kalan Alman sanayisi, bu anlaşmaya büyük önem atfediyordu. Buna karşın Fransa ve İtalya’da çiftçi örgütlerinin yoğun protestoları, söz konusu ülkelerin hükümetlerini geri adım atmaya zorladı.

Bu nedenle AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, planlandığı gibi Brezilya’nın Foz de Iguazú kentinde düzenlenen Mercosur Zirvesi’ne giderek anlaşmayı imzalayamadı. German Foreign Policy, aynı gün Mercosur ülkeleri ile Japonya arasında stratejik bir ortaklık anlaşmasının imzalandığını ve tarafların ticaretin genişletilmesi konusunda mutabakata vardığını hatırlatıyor. Berlin yönetimi şimdi özellikle İtalya’nın tutumunu yumuşatmasını ve anlaşmanın 2026 Ocak ayında imzalanmasını umut ediyor. Ancak platformun değerlendirmesine göre, AB’nin Mercosur ile 26 yılı aşkın süredir sürdürdüğü müzakereler dikkate alındığında, Güney Amerika bloğunun daha ne kadar bekleyeceği belirsizliğini koruyor.

RUS DEVLET VARLIKLARINA EL KONULAMADI

German Foreign Policy’nin analizine göre Berlin’in ikinci stratejik yenilgisi, Avrupa Birliği sınırları içindeki Rus devlet varlıklarının Ukrayna lehine kullanılmasına yönelik girişimin başarısızlığa uğraması oldu. Bu plan, özellikle Federal Başbakan Friedrich Merz ile AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından destekleniyordu. Ancak Fransa ve İtalya başta olmak üzere birçok AB üyesi, bunun uluslararası hukukun temel ilkelerini ihlal edeceği gerekçesiyle itiraz etti.

Platform, yabancı bir devletin varlıklarına el konulmasının mülkiyet dokunulmazlığı ilkesini fiilen ortadan kaldıracağını, Rusya’nın misilleme olarak AB ülkelerine ait varlıklara el koymasına zemin hazırlayacağını ve Çin ile Arap ülkeleri gibi üçüncü taraf yatırımcıların sermayelerini Avrupa’dan çekmesine yol açabileceğini vurguluyor. Bu girişimin başarısızlığı Berlin açısından ayrıca sancılı oldu; zira alternatif olarak kabul edilen çözüm, Ukrayna için 90 milyar avroluk ortak AB borcu çıkarılmasını öngörüyor. Bu durum, Almanya’nın yıllardır savunduğu ortak AB borcuna karşı tutumundan fiilen vazgeçilmesi anlamına geliyor.

TOPLUMA BEDEL ÖDETİLEN DEV SİLAHLANMA

German Foreign Policy, diplomatik yenilgilerin Almanya’nın askeri hedeflerini frenlemediğine dikkat çekiyor. Federal Meclis Bütçe Komisyonu, 30 ayrı silahlanma projesine onay vererek yaklaşık 50 milyar avroluk bir askeri yatırım paketini yürürlüğe soktu. Aynı gün Maliye Bakanı Lars Klingbeil, 2028 yılı için 60 milyar avroyu bulan kapsamlı kemer sıkma önlemlerini duyurdu ve “Herkes tasarrufu hissedecek, insanlardan fedakârlık isteyeceğiz” açıklamasını yaptı.

Silahlanma kapsamında IRIS-T SLM hava savunma sistemleri, RCH 155 kundağı motorlu obüsler, yeni nesil zırhlı personel taşıyıcılar, Taurus Neo seyir füzeleri ve büyük miktarda mühimmat bulunuyor. German Foreign Policy’ye göre Berlin’in hedefi, 2029 yılına kadar savunma bütçesini 150 milyar avronun üzerine çıkarmak. Bu rakam, Fransa’nın 2030 yılı için öngördüğü 80 milyar avroluk bütçenin neredeyse iki katı. Avrupa içinde uzun süredir geçerli olan “Almanya finansmanı, Fransa askeri gücü üstlenir” dengesi bu süreçte bozuluyor ve Paris başta olmak üzere birçok başkentte Almanya’nın askeri ve siyasi üstünlüğüne dair endişeler giderek artıyor.

BND’YE SABOTAJ YETKİSİ

German Foreign Policy’nin haberine göre askeri yığınak, istihbarat alanında da radikal bir yetki genişlemesiyle tamamlanıyor. Hükümetin hazırladığı yeni BND Yasası, istihbarat servisinin yüz tanıma teknolojileri kullanmasını, konutlara gizlice girerek casus yazılım yerleştirmesini ve 16 yaşından itibaren reşit olmayanları muhbir olarak kullanmasını mümkün kılıyor.

Daha da çarpıcı olan ise BND’ye yurtdışında bilinçli olarak suç işleme, sabotaj düzenleme ve “operatif takip eylemleri” yürütme yetkisi tanınmasının planlanması. German Foreign Policy, bu yetkilerin belirli koşullar altında Almanya topraklarında da kullanılabileceğini ve özellikle polis ya da askeri yardımın zamanında sağlanamadığı ya da eylemin yabancı bir devletin egemenlik alanında gerçekleştiği durumları kapsadığını aktarıyor. Sabotaj yetkilerinin insan hayatını tehlikeye atan eylemleri içerip içermediği ise belirsizliğini koruyor.

ELEŞTİRİYE SIFIR TOLERANS

German Foreign Policy’nin dikkat çektiği bir diğer gelişme ise askeri hazırlık sürecine eşlik eden iç baskı uygulamaları. Freiburg’da görülen bir davada eski bir öğrenci olan Bentik S., okuluna davet edilen bir Bundeswehr gençlik subayını protesto ettiği gerekçesiyle 15 saat kamu hizmeti cezasına çarptırıldı. Öğrenci, sosyal medyada paylaştığı görsellerde Bundeswehr’in öğrenciler arasında asker devşirmesini ve ordu içindeki aşırı sağcı unsurları eleştirmişti. Platforma göre bu karar, Bundeswehr’in artık bu tür eleştirileri hukuki yaptırımlarla bastırdığını gösteriyor.

GAZETECİLERE YAPTIRIM, HUKUKUN BAYPAS EDİLMESİ

German Foreign Policy, Avrupa Birliği’nin kısa süre önce İsviçreli emekli albay ve yazar Jacques Baud hakkında aldığı yaptırım kararını da ayrıntılı biçimde ele alıyor. Baud’un Ukrayna savaşı konusunda AB’nin resmi anlatısına katılmaması ve farklı analizler yayımlaması yaptırım gerekçesi olarak gösterildi. AB, kendisine yönelik herhangi bir ceza davası açamamasına rağmen, onu “komplo teorileri yaymak” ve “Rusya yanlısı yayınlara katılmakla” suçladı.

Yaptırımlar Baud’un banka hesabına erişimini, alışveriş yapmasını ve sağlık hizmeti almasını dahi engelliyor. Belçika’da yaşayan Baud’a maddi yardım eden herkes suç işlemiş sayılıyor. German Foreign Policy, daha önce Almanya’da yaşayan gazeteci Hüseyin Doğru hakkında da aynı tür yaptırımların uygulandığını ve Alman hükümetinin bu sürece açık destek verdiğini hatırlatıyor.

KUVVETLER AYRILIĞI FİİLEN ASKIDA

German Foreign Policy’nin vardığı sonuca göre Avrupa Birliği, bu yaptırımlarla yargı denetimini devre dışı bırakarak, yürütmenin tek kararıyla muhalif gazetecileri kamusal ve ekonomik hayattan tamamen dışlayabilecek bir mekanizma oluşturmuş oldu. Böylece kuvvetler ayrılığı ilkesi, somut ve emsal teşkil eden bir örnek üzerinden fiilen aşındırıldı.

UKRAYNA’DA SAVAŞIN EŞİĞİNDE

German Foreign Policy’nin 18 Aralık tarihli ikinci analizinde ise Almanya ve AB’nin Ukrayna konusunda doğrudan askeri çatışma riskine hızla yaklaştığı vurgulanıyor. Federal Başbakan Friedrich Merz, olası bir ateşkes sonrasında Alman askerlerinin Ukrayna’da konuşlandırılmasını dışlamadığını açıkladı. Platforma göre AB liderleri, Rusya’nın NATO askerlerini meşru hedef sayacağını bilmesine rağmen, Avrupa öncülüğünde çok uluslu bir Ukrayna gücü kurulması konusunda uzlaştı.

Bu gücün Ukrayna hava sahasını ve Karadeniz’i denetlemesi, ayrıca Ukrayna topraklarında konuşlanması öngörülüyor. Bundestag Savunma Komisyonu Başkanı Thomas Röwekamp, Almanya’nın bu misyona personel ve teçhizatla katılması gerektiğini belirtirken, SPD Meclis Grup Başkanı Matthias Miersch, hiçbir seçeneğin dışlanmadığını ifade etti. Merz ise planın “tarafsız bir bölgenin güvence altına alınmasını” hedeflediğini, ancak gerekirse Rus saldırılarına karşılık verileceğini dile getirdi. German Foreign Policy, böyle bir senaryonun Almanya ve Avrupa’yı fiilen nükleer güç Rusya ile savaşa sürükleyebileceği uyarısında bulunuyor.

ALMAN–UKRAYNA SİLAH SANAYİ EKSENİ

Platformun aktardığına göre Berlin, Ukrayna ile silah sanayi işbirliğini sistematik biçimde genişletmeyi hedefliyor. Hükümetin açıkladığı on maddelik plan, ortak silah geliştirme projelerini, savunma sanayi ortak girişimlerini ve Ukrayna’nın AB silah pazarına entegrasyonunu içeriyor. Alman firmalarının cephe deneyimlerinden elde edilen dijital savaş verilerine erişimi de bu işbirliğinin bir parçası.

Berlin’de kurulması planlanan koordinasyon merkezinin “Ukraine Freedom House” adını taşıması öngörülüyor. German Foreign Policy, Ukrayna’nın savaş sırasında edindiği deneyimler sayesinde Alman savunma sanayiine ciddi bir rekabet avantajı sağladığını ve sektör çevrelerinde ülkenin artık “silah sanayiinin Silikon Vadisi” olarak tanımlandığını aktarıyor. Bu durum ise Rusya’nın ateşkes sonrası Ukrayna’nın sınırlı silahlanması yönündeki talepleriyle doğrudan çelişiyor.

“CEPHE HER YERDE”

German Foreign Policy’nin değerlendirmesine göre Almanya’daki bu gelişmeler, Fransa ve Birleşik Krallık’ta artan savaş söylemleriyle paralellik gösteriyor. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Berlin’de yaptığı konuşmada toplumların “büyükannelerimizin ve büyükbabalarımızın yaşadığı ölçekte bir savaşa” hazır olması gerektiğini söyledi. Fransa Genelkurmay Başkanı Fabien Mandon, halkın “çocuklarını kaybetmeye hazır olması” gerektiğini dile getirdi. İngiliz dış istihbaratı MI6’nın yeni başkanı Blaise Metreweli ise toplumun ideolojik olarak seferber edilmesini savundu ve bu süreci tek cümleyle özetledi: “Cephe her yerde.”

YENİ POSTA – BERLİN / BRÜKSEL

FOTO: Kelly Sikkema – Unsplash