Siyasal İslam: Bumerang “göstere göstere” geri dönüyor
Siyasal İslam ve İslamcı şiddete karşı eylemler yerine Almanya haftanın ilk gününde “Tag X” yıldönümü nedeniyle aşırı sağ karşıtı protestolara sahne oldu.
Oysa daha İslamcı saldırı sonucu hayatını kaybeden 29 yaşındaki polis Rouven L.’nin cansız bedeni dahi soğumadı.
“İslamofobik” görünmemek için kendi topraklarında kendi polislerinin radikal İslamcı tarafından katledilmesi ve 5 kişinin yaralanması dahi Almanları sokağa çıkaramadı.
O topraklarda siyasal İslamcıların kısa bir süre öncesine kadar meydanlara çıkıp “Hilafet istemeleri” de ciddi tepkilere yol açmamıştı zaten.
Almanya’nın başına aşırı sağın bela olduğu elbette gerçek, ancak ondan çok daha tehlikeli bir tehdit olan siyasal İslam ülkede ısrarla görmezden geliniyor, hafife alınıyor.
16 Mart 2023 tarihinde muhafazakâr Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Hıristiyan Sosyal Birlik (CSU) partileri “Almanya’da siyasal İslamcılığın finansmanının ifşa edilmesi ve durdurulması” (20/1012) başlıklı bir önerge vermişti. Bu teklife sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisi de destek vermişti.
Ne oldu? Önerge havada kaldı, başarısız oldu.
Yine AfD’nin “İslamcılığın finansman kaynaklarının kurutulması” (20/1020) başlıklı girişimi diğer tüm parlamento gruplarının oylarıyla reddedildi.
Almanya, Ukrayna savaşı ile 3. Dünya Savaşı’nın eşiğine çekilirken, şimdi de İslamcılarla aşırı sağcıların çarpıştığı bir atmosferde içerinden vuruluyor.
9 Haziran Avrupa Parlamentosu seçimlerine birkaç gün kala şu yaşananlara bakalım:
Mannheim’daki İslamcı saldırıdan kısa bir süre önce bir grup genç, Sylt adasında “Almanya Almanlarındır. Yabancılar dışarı!” şeklindeki yabancı düşmanı sözlerle tempo tuttu. Almanya gündeminde baş köşeye oturan bu olayın hemen ardından 25 yaşındaki fanatik bir genç Afgan Mannheim’da bıçakla havuç doğrar, tavuk boğazlar gibi “sağ popülistlere” saldırdı. Büyük bir şiddetle ve nefretle kafatasına bıçak sapladığı ve bıçağın kemikleri delip geçerek beyne isabet ettiği genç bir polis, böylece herkesin gözleri önünde sadistçe katledildi.
İlk olayda kınamalar, eylemler, siyasi tartışmalar ortalığı kasıp kavururken ikinci olayda daha usturuplu bir dil kullanıldı. Kaale alınacak eylem ya da protesto falan da olmadı.
Avrupa Parlamentosu’nda aşırı sağın elini güçlendirecek bu tablo daha çok su götürür.
Almanya’da faaliyet gösteren Türk STK’ların sokağa çıkıp “Şeriata hayır!”, “Hilafete hayır!”, “Bizim bu adamlarla işimiz yok, siyasal İslam’a geçit vermeyiz!” dediklerini göremedik. Türkçe gazetelerde de haber “Mannheim’da bıçaklı saldırı” başlığı ekseninde döndü.
Galiba “siyasal İslam’ı” telaffuz etmeyi kimse göze alamıyor. Bizimkilerin tek söyleyebildiği, “İslam böyle bir şey değil.” Demekle olmuyor, o zaman çık, köktendincilerle, tarikatlarla, yeşil sermayeyle, şeriatçılarla, siyasal İslamcılarla arana mesafe koyduğunu bildir, protesto et.
Başta da vurguladığımız gibi, Almanya hem dıştan hem de içten vuruluyor. Kendi özdeğerlerine, demokratik ve çağdaş düzenine, kurallarına sahip çıkamayan, dik duramayan Almanya uzun yıllar Türkiye’ye pompaladığı siyasal İslam tarafından bugün bizzat vurulmak üzere. Bumerangı havada yakaladı yakaladı, kuyruğu kaptırdığında ise hafife aldığı siyasal İslam’ın elinde bir gün diz çökebilir.
Mannheim, köprüden son çıkış mı acaba? Mümkündür.
IŞIN ERTÜRK – STUTTGART