Wagenknecht ve arkadaşları istifa etti: Sadece kafalar değil ortalık da karıştı
Kimilerine göre “Güçlü Almanya için nihayet sol tarafta güneş doğuyor”, kimilerine göre ise “Böyle bir kaosun ortasında ego tatmininden başka bir şey değil” ya da “Sağ sahneye yeni bir parti daha eklendi”.
Son eyalet meclisleri seçimlerinde dibi görerek parlamento dışında kalan Sol Parti (Die Linke) içinden beklendiği gibi yeni bir sol partinin doğuşu müjdelendi.
İşte toplumu ve siyaset sahnesini ikiye bölen “BSW-Akıl ve Adalet İçin Sahra Wagenknecht İttifakı” ile son yıllarda parti yönetimini “gerçeklikten kopmakla ve sol liberal bir grup olmakla” suçlayan Sahra Wagenknecht yeni bir “sol” kurulduğunu ilan etti.
KURTARICI MI SAĞ YARDAKÇISI MI?
Bir yandan Ukrayna-Rusya diğer taraftan İsrail-Filistin gerilim hattında sıkışıp kalan, sosyal demokrat iddiası bulunan koalisyon hükümetinin başarısız ekonomi, enerji, iklim, göç ve sosyal politikaları altında nefesi daralan ve sesine hükümetin kulaklarını tıkadığı seçmen için bu yepyeni oluşum “BSW” bir “kurtarıcı mı” gerçekten?
Ya da öfkeden gözü dönmüş Sol Parti liderlerinin dediği gibi “sol muhafazakâr mı?”
Yeşil ve SPD’li siyasetçilerin ileri sürdüğü gibi “Sağ popülistlerin, AfD’nin yardakçısı” da olabilirler mi?
Şimdi tüm bu sorular, suçlamalar ya da zafer çığlıkları havada uçuşuyor.
Sadece kafalar karışık değil…
Sahra Wagenknecht ve arkadaşları partiden ayrıldıklarını ve yeni bir sol parti kuracaklarını açıklar açıklamaz Alman siyasetinde de ortalık daha bir fena karıştı.
SEVİM DAĞDELEN VE FADİME AŞÇI DA İSTİFA ETTİ
Aralarında Sevim Dağdelen ve Fadime Aşçı’nın da yer aldığı milletvekilleri ve siyasetçiler olmak üzere toplam 16 üye partiden istifasını açıklayınca sert tepki verenler arasında Sol Parti milletvekili Gökay Akbulut da vardı. Akbulut X’te yaptığı paylaşımda bunun parti için bir fırsat olduğunu ve parlamento grubundan ayrılanların derhal vekillikten de ayrılmaları gerektiğini, çünkü vekil sandalyelerinin Sol Parti’nin mücadelesi sonucu kazanıldığı yorumunu yaptı.
Parti dışından bir isim ise son derece dikkat çekiciydi. Kendisi de Neonazi terörünün ( NSU 2.0) hedefindeki avukat Seda Başay Yıldız. Sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Sahra Wagenknecht ve arkadaşlarını “egoist” olmakla suçladı ve “Egoları toplumun çıkarlarının önünde geliyor. Bu hepimize zarar verir” ifadesine yer verdi.
EN ACINASI TEPKİ ESKİ SOL LİDERDEN: “AMA BİZ SOSYALİSTİZ”
Almanya’yı sanayisizleştirmenin eşiğine getiren koalisyon hükümetinin güçlü ortağı ve artık tam bir savaş çığırtkanları partisine dönüşen Yeşiller’e özenen Sol Parti’den en acınası tepkiyi Bernd Riexinger gösterdi. X’te uzunca bir paylaşımla tepkisini dile getiren Sol Parti’nin 2012-2021 yılları arasında liderliğini yapmış olan Riexinger Sol Parti’den yeni bir sol partinin doğmasından öyle korkmuş olmalı ki, işte o paylaşımında “sosyalist” olduklarını hatırlayıverdi.
Bu arada Sol Parti lideri Martin Schirdewan’dan da Wagenknecht partisine sert eleştiri gecikmedi.
“Kendini sağda konumlandırmalı” diyen Schirdewan Wagenknecht partisinin başkaları için bir rekabet anlamına gelebileceğini ancak Sol Parti için bir rakip olmadığını da dile getirdi.
SOL PARTİNİN MECLİS GRUBUNDA DEPREM
Wagenknecht ve partideki destekçilerinin istifasına ve basın açıklamasına dönelim:
Sahra Wagenknecht ve partili arkadaşları beklendiği gibi yeni bir parti kurmak üzere Sol Parti’den ayrıldıklarını Berlin’de düzenledikleri bir basın toplantısı le duyurdular.
Önceki Meclis Grubu Başkanı Amira Mohamed Ali, bugünkü basın toplantısında kendisi ve Wagenknecht’in yanı sıra yedi milletvekilinin daha sabah saatlerinde Sol Meclis Grubu’ndan ve partiden istifa ettiklerini açıkladı. Böylece Federal Meclis’teki Sol Parti Meclis Grubu bir çırpıda dokuz milletvekilini de kaybetmiş oldu. Vekil sayısı parlamentoda grup kurmak için gerekli 37’nin çok altına düşen Sol Parti böylece parlamentoda grubu olmayan bir partiye dönüştü ve iyice önemsizleşti.
Sol Parti yönetiminin Wagenknecht’in destekçilerine karşı harekete geçmek istediği ve BSW derneğine dahil olanlara karşı partiden ihraç işlemleri başlatmaya hazırlandığı konuşuluyor.
Evet bir yandan “BSW – Akıl ve Adalet İçin Sahra Wagenknecht İttifakı” derneğini kuran yönetim kurulu üyeleri Lukas Schön, Amira Mohamed Ali, Sahra Wagenknecht, Ralf Suikat ve Christian Leye yeni bir parti hazırlamak üzere BWS bünyesinde çalışmalarını sürdürdüklerini dile getirdiler.
Diğer yandan da Wagenknecht ve partili arkadaşları bir istifa deklarasyonu yayınlayarak “Neden Sol Parti’den (Die Linke) ayrıldıklarını” uzun bir metinle detaylı bir şekilde aktardılar.
Sahra Wagenknecht, Amira Mohamed Ali, Christian Leye, Lukas Schön, Jonas Christopher Höpken, Fadime Aşçı, Ali Al-Dailami, Sevim Dağdelen, John Lucas Dittrich, Klaus Ernst, Andrej Hunko, Zaklin Nastic, Amid Rabieh, Jessica Tatti, Alexander Ulrich, Sabine Zimmermann’ın imzasının yer aldığı belgeyi yayınlayan Junge Welt haber portalındaki istifa bildirimi, şöyle:
AYRILIK MESAJI
DIE LINKE’den neden ayrılıyoruz?
DIE LINKE partisinin değerli üyeleri,
DIE LINKE’den ayrılmaya ve yeni bir parti kurmaya karar verdik. Bu adım bizim için kolay olmadı. Çünkü DIE LINKE yıllarca hatta on yıllarca siyasi evimiz oldu. Burada, birçok yol arkadaşımız ve bazıları da dostumuz olan mücadele arkadaşlarımızla tanıştık. Onlarla birlikte akşamları ve hafta sonlarını parti etkinliklerinde geçirdik ve seçim kampanyalarında ekstra mesailer yaptık. Tüm bunları siyasi ve kişisel açıdan geride bırakmak bizim için zor. Daha iyi bir yol olsaydı, seve seve kabul ederdik. Birçoğunuza bağlılık duyuyoruz, bu nedenle kararımızı açıklamak istiyoruz.
SOL’UN SİYASİ ROTASI SEÇMENDEN UZAKLAŞTI
Son yıllardaki sürtüşmeler SOL’un siyasi rotasıyla ilgiliydi. Defalarca hatalı önceliklerin ve sosyal adalet ve barışa odaklanılmamasının partinin profilini sulandırdığını savunduk. Kentli, genç, aktivist çevrelere odaklanmanın geleneksel seçmenlerimizi uzaklaştırdığı konusunda defalarca uyarıda bulunduk. Defalarca partinin siyasi rotasını değiştirerek düşüşünü durdurmaya çalıştık. Bunu yapmakta başarısız olduk ve sonuç olarak parti seçmenler nezdinde giderek daha az başarılı oldu.
TARİHİ BAŞARISIZLIK
SOL’un 2019 Avrupa seçimlerinden bu siyasi başarısızlığı ise tarihidir. İlgili parti liderleri ve onları eyalet düzeyinde destekleyen yetkililer, bu başarısızlığı hiçbir koşulda eleştirel bir şekilde tartışmamakta kararlıydı. Bunun için ne sorumluluk alındı ne de bundan önemli bir sonuç çıkarıldı. Aksine, parti liderliğinin izlediği yolu eleştirenler sonuçların sorumlusu olarak tanımlandı ve daha da marjinalleştirildi.
BARIŞ MİTİNGİNDEKİ “SAĞ” SUÇLAMALARI SON DAMLA OLDU
Artık pozisyonlarımızla ilgili partide kendimize herhangi bir yer görmüyoruz. Bir örnek olarak, Şubat 2023’teki ‘Barış için Ayağa Kalk’ çağrımızı hatırlayalım. Bu, neredeyse son 20 yılın en büyük barış mitingiydi.
Brandenburg Kapısı önünde on binlerce kişi toplanmıştı. Toplumun yaklaşık yarısının hükümetin askeri rotasını reddetmesine rağmen tüm siyaset kurumları mitinge karşı çıktı ve onu karaladı. SOL bizi desteklemek yerine diğer partilerle omuz omuza durdu, mitingi başlatanları ‘sağa açık’ olmakla suçladı ve böylece bize yönelik suçlamaların işaret fişeği oldu.
SİYASİ ALAN DARALDI
Parti içinde bizim için siyasi alan o kadar daraldı ki artık sırtımızı dik tutamıyoruz. Bölgesel derneklerimizden biliyoruz ki SOL’un pek çok üyesi de aynı şekilde hissediyor. Yeni parti ile onlar için de yeni bir siyasi yuva yaratmak istiyoruz.
Bunu içten gelen bir inançla yapıyoruz, çünkü bir parti kendi başına bir amaç değildir. Bizi harekete geçiren şey şu:
DIŞ POLİTİKA SAVAŞI KÖRÜKLÜYOR
Artık siyasi gelişmeleri kabul etmek istemiyoruz. Koalisyon hükümrtinin sosyal açıdan felakete yol açan politikaları, nüfusun geniş kesimlerinin gelirine ve yaşam kalitesine mal oluyor. Almanya’nın dış politikası barış için çözümler bulmak yerine savaşları körüklüyor.
MUHALEFET AŞAĞILANIYOR
Uluslararası alanda çatışmalar tırmanıyor, ortaya çıkan bloklaşma dünya barışı için bir tehdit oluşturuyor ve büyük ekonomik çarpıklıkları beraberinde getirecek. Aynı zamanda, bu siyasi gelişmelere paralel muhalefet, giderek daha fazla cezalandırılıyor ve aşağılanıyor.
Ancak demokrasinin fikir çeşitliliğine ve açık tartışmaya ihtiyacı var.
HÜKÜMETİN BECERİKSİZLİĞİ AfD’Yİ ZİRVEYE TAŞIDI
Hükümetin çağımızın krizleriyle baş edememesi ve kabul gören görüş koridorunun daralması AfD’yi zirveye taşıdı. Pek çok insan protesto ve tepkilerini başka türlü nasıl dile getireceklerini bilememektedir.
YUMUŞAK DİLLİ “EVET AMA…” PARTİSİ: DİE LİNKE
Tüm bunlara rağmen DIE LINKE açıkça muhalefet yapmak yerine hâlâ yumuşak dilli bir ‘Evet, ama…’ partisi olarak ortaya çıkıyor. Bu nedenle DIE LINKE halkın algılama eşiğinin altına düşmüş durumdadır.
SOL PARTİ GELECEK SEÇİMLERDE MECLİS’E GİREMEYEBİLİR
Şu anda, AfD yüzde 20’nin üzerinde oy alırken, bir sonraki Federal Meclis’te SOL’un artık temsil edilmeyeceğine dair her türlü gösterge var. Siyasetin yönü ve ülkemizin geleceği için mücadeleyi yeniden ciddiye alma sorumluluğumuz var. Bunun için yeni bir siyasi güç, sosyal adalet, barış, akıl ve özgürlük için demokratik bir ses inşa etmek istiyoruz.
SOL PARTİ BİZİM SİYASİ RAKİBİMİZ DEĞİL
Eski partimize karşı kin ve öfke duymadan ayrılıyoruz. Sürtüşme bizim için sona ermiştir. Biliyoruz: Bazılarınız bu adımı uzun zamandır bekliyordunuz, bazılarınız hayal kırıklığına uğrayacak, bazılarınız da bekleyip gelişmelerin nasıl olacağını görecek. Hepinize şunu söylüyoruz: Yetişkinler gibi ayrılmak istiyoruz. Gül savaşları hepimize zarar verir. DIE LINKE partisi bizim siyasi rakibimiz değildir. Uzun yıllar güven içinde birlikte çalıştığımız birçoğunuza da şunu söylüyoruz: Görüşmelere hazırız ve uygun bir zamanda sizi partimizde ağırlamaktan mutluluk duyarız.”
NEREYE GİDİYORLAR?
Bugün seçimler olsa oyların en az yüzde 27’sini alabileceği yolunda kamuoyu araştırmaları olan BSW’in liberal soldan kopma gerekçeleri üzerinde düşünüp, düzeltmek için Sol Parti yönetiminin çok zamanı vardı. Ama niyeti yoktu tabii…
Yeni kurulacak sol partinin mimarlarının özetle karşı çıktıklarını da listeleyelim:
– Almanya Sosyal Demokrasi Partisi (SPD), Birlik’90 / Yeşiller ve Hür Demokrat Parti’den (FDP) kurulu, parti renklerinden dolayı trafik ışığı koalisyonu olarak da adlandırılan Alman hükümetinin uzun yıllardan bu yana toplumun çoğunluğun isteklerini “by-pass” etmesi.
– Silahlanmaya ve savaşa destek verirken barış müzakerelerinde ısrarcı olmaması.
– Emeği, hizmeti ödüllendirmek yerine, ödülün en tepedeki on bine dağıtılması ve lobilerin arzularına hizmet edilmesi.
– Kamu kasasının boşaltılması.
– Almanya’nın sanayisizleştirilmesi ve orta sınıfın ortadan kalkma tehlikesi.
– Tüm bunları gören halkın ise devlete olan güvenini kaybetmesi ve artık mevcut partilerin hiçbiri tarafından temsil edilmediklerini düşünmesi.
– Otoriter bir siyaset tarzı.
İşte bu tehditkâr maddelerin çözümüne ilişkin parti politikalarında ve söylemlerine yönelik artık bir ışık göremeyenlerin istifalarıyla, bu kritik kopuşla gelecekteki seçimlerde Sol Parti’nin federal meclise girememesi bir yana, seçimlerden önce tarihe karışması da kuvvetle muhtemel.
IŞIN ERTÜRK – STUTTGART
FOTO: Bundespressekonferenz (Federal Basın Konferansu) / YouTube