Vatikan’ın yeni pozisyonu: Avrupa’nın krizinde ahlaki bir kule mi?

Vatikan’ın yeni pozisyonu: Avrupa’nın krizinde ahlaki bir kule mi?
Yayınlama: 09.05.2025
4
A+
A-

“Tanrı’nın barışı hepinizle olsun” – Aziz Petrus Meydanı’ndan yükselen bu ses sadece Katolik dünyasına değil, aynı zamanda krizdeki Avrupa’ya ve küresel üstünlüğü sorgulanan ABD’ye de dönük. Çünkü bu ses, Vatikan’ın yeni lideri Papa Leo XIV.’e ait.

Tarihte ilk kez Amerikan pasaportlu bir Papa seçildi. Ama bu, sadece sembolik bir ilk değil; derin bir jeopolitik kırılmaya da işaret ediyor. Papa Leo XIV., Katolik Kilisesi’nin başına geçerek sadece dini değil, siyasi bir pozisyon da aldı.

AVRUPA’DAN DIŞINDAN PAPA AVRUPA İÇİN

Artık Avrupa dışından gelen bir Papa, Batı’nın en güçlü ülkesi olan ABD’den çıkıyor. Ancak Leo XIV., bu gücü temsil etmiyor; onu sorguluyor. İngilizce konuşmaması bile bu bilinçli mesafenin göstergesi.

Alman Der Spiegel dergisinde yer alan bir analizde, Papa’nın bu tercihİ “uluslararası diplomaside yeni bir denge arayışının sinyali” olarak yorumlandı. Aynı analizde, Avrupa’nın yeniden maneviyatı keşfetme çabasında Papa’nın “kıta için bir ahlaki referans” olabileceği vurgulandı.

Yeni Papa, “Korkmayın” diyerek popülizme, silahlanmaya ve yabancı düşmanlığına karşı ahlaki bir meydan okuma başlattı. Avrupa’nın bugün ihtiyaç duyduğu vicdani liderlik aslında tam da bu.

PAPA’DAN BEYAZ SARAY’A MESAFE, AVRUPA’YA YAKINLIK

Papa Leo XIV., göreve gelmeden önce ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance’e karşı çıkarak “İsa sevgiyi sıralamaz” demişti. Bu çıkış, Amerikan sağının din üzerindeki tahakkümüne karşı açık bir duruştu.

Bugün bu tavrını sürdüren Papa, Vatikan’dan küresel eşitlik ve barış mesajları veriyor. Bu mesajlar, Avrupa’nın yeniden güç kazanmaya çalıştığı dönemde yankı buluyor. Bu da Papa’nın, ABD’yi temsil etmediğini buna karşılık; ona denge getirişi olarak algılanabilir.

Leo XIV., adını sosyal adaletin öncüsü Leo XIII.’ten aldı. O dönemin sanayi devrimine nasıl ses verildiyse, bugün de dijital devrimin doğurduğu işsizlik ve eşitsizliklere karşı bir duruş sergiliyor.

Fransız La Croix gazetesi Papa’nın ilk konuşmasını, “barış için teolojik bir seferberlik çağrısı” olarak tanımladı. Gazete, özellikle “barış silahsızdır” sözünü, Avrupa’daki askeri harcamalara bir eleştiri olarak gördü.

“Barış silahsızdır” sözü, Avrupa’da yükselen savunma bütçeleri ve savaş hazırlıkları karşısında net bir karşı duruş olarak değerlendirilebilir. Bu söylem, Avrupa halklarında derin bir yankı uyandırabilir.

AVRUPA KATOLİKLERİ İÇİN UMUT, ABD İÇİN DENGE UNSURU

Leo XIV., reformcu Papa Francis’in yolundan giderek kilise içi eşitliği savunuyor. Kadınların liderliğine verdiği destek ve sinodal yolu sahiplenmesi, özellikle Almanya ve İsviçre gibi reform yanlısı Katolik çevrelerde büyük bir heyecan yarattı.

İspanyol El País gazetesine göre, “Leo XIV., sinodallik yoluyla Katolikliği merkezsizleştirmeye kararlı.” Yani Roma’nın ahlaki merkeziyetçiliğini sürdürürken, uygulamada daha katılımcı ve yerel açılımlar isteyen bir yönelime işaret ediyor.

Bu adımlar ABD’deki muhafazakâr çevreleri rahatsız etse de, Leo XIV. iki kıta arasında vicdani bir köprü işlevi görüyor.

YENİ PAPA, AVRUPA’YA BİR ALTERNATİF VİCDAN SUNUYOR

Papa Leo XIV., geçmişin emperyal din dilini değil, evrensel bir merhamet ve adalet söylemini benimsiyor. Bu da onu Avrupa’nın ruhsal krizinde benzersiz bir pozisyona yerleştiriyor.

Amerikalı bir Papa, Avrupa’nın vicdanına talip. Ama bu kez Pentagon’un değil, barış isteyen halkların yanından konuşarak. En azından şimdilik öyle görünüyor.

Papa Leo XIV., Atlantik’in iki yakası arasında yeni bir ahlaki köprü olabilir mi?
Bu sorunun yanıtı henüz bilinmiyor. Ama ilk adım, tarihe geçecek kadar güçlüydü.

IŞIN ERTÜRK – STUTTGART

FOTO:  Candice Seplow  Unsplash