Türkiye’deki döviz manevrasına Avrupalı sosyalist analistin bakışı: Sefaletin sırtından canlanma
Alman finans gazeteciliğinin en usta imzaları arasında yer alan Lucas Zeise, Erdoğan rejiminin devlet rezervlerinin heba edilmesinden oluşan cüretli bir manevrayla her şeyin haraç mezat satılacağı bir ülke yarattığını, Türkiye’deki yeni kapitalizmin bu büyük yoksullaşmanın sırtından canlandırılması için hesaplar yapıldığını yazdı.
Federal Almanya’da finans gazeteciliğinin önde gelen muhalif isimlerinden yazar ve gazeteci Lucas Zeise, Türkiye’de oldukça riskli bir manevranın gündemde olduğunu, büyük bir yoksullaştırma manevrasının sırtından ekonominin yeniden büyüme moduna geçmesi için cüretli manevralar yapıldığını ileri sürdü.
Geçmişte, sosyalistliğini öne çıkarmadan ana akım medyada da uzun süre çalışan ve yerleşik iktisat çevrelerinin de ülkedeki en iyi finans analistlerinden biri olarak değerlendirdiği Zeise, günlük sosyalist eğilimli Junge Welt gazetesindeki haftalık değerlendirmesinde, Erdoğan yönetiminin dövizdeki “cüretli manevrasının” tüm ülkeyi olağanüstü ucuzlatacağını, her şeyin ucuza kapatılacağını, bu korkunç yoksullaşma ve değer yitirme sonrasında da Türkiye’de “yeni kapitalizmin” canlandırılabileceğini belirtti, hesapların bu yönde yapıldığını ileri sürdü.
Türkiye’nin küçük bir ülke değil, dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biri olduğunu hatırlatan yazara göre, Türkiye’den yoğun bir sermaye kaçışı yaşanıyor. Dövizdeki düşüşe “ortodoks yanıtın” faizleri yükseltmek, büyümeyi frenlemek, şirketlere devlet desteğini kesmek, kemerleri iyice sıkmak, işsizlik ve kitlesel yoksulluk olması gerektiğini kaydeden Zeise, bütün bunların uzun vadede enflasyonu dizginlemek için çare olabileceğini, çünkü ülkedeki halk kitlelelerinin parasının kalmayacağını, kriz sürerken çalışanların ise zaten yüksek ücret talebinde bulunamayacağını yazdı. Zeise, “Sonunda tüm ülke (emek gücü, fabrikalar, topraklar) o kadar ucuzlar ki, tekrar buraya girmek kârlı hale gelir ve sefaletin gücüyle tazelenen yeni kapitalizm tekrar canlanır” ifadesini kullandı.
Deneyimli sosyalist analist Lucas Zeise’nin Türkiye değerlendirmelerinde şu saptamalar da dikkat çekti:
SEFALETİN SIRTINDAN EKONOMİK BÜYÜME ARAYIŞI
“Döviz piyasasında bir paranın değer yitirmesi, o ülkenin rakiplerinden daha yüksek olan enflasyon oranıyla ilişkilidir. Türkiye’de enflasyon, sonbahar aylarına kadar, yıllık yüzde 20’nin üzerine çıkıyordu. Ülkedeki ekonomik büyüme, korona krizinde de, AB üyesi ülkelerin ekonomik büyüme hızından daha iyi durumda olmasına rağmen, TL, 2021 yılı boyunca avro ve dolar karşısında yüzde 30 civarında değer yitirdi. Kasım ayı sonunda ise dövizdeki düşüş bir çöküş biçimi aldı. Bir dövizin sakin dönemlerde döviz piyasasında değer yitirmesi, ülke içindeki mal piyasasında satın alma gücünün erimesini yansıtıyorsa, çöküş de öbür gün karşılaşılacak bir konumu öne çekmiş olur. Çöküş, içerideki enflasyonu olağanüstü hızlandırır. İthal malları dev sıçramalarla pahalanır ve fiyatlar genel düzeyini ateşler. Şirketler ve yurttaşlar yerli paradan kaçarak ellerindeki parayı dolarla, avroyla ve değerli madenlerle değiştirirler.
Geçen pazartesi Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir konuşma yaptı ve o konuşmasında tasarruf sahiplerine 3 aydan 12 aya kadarki TL mevduatlarıyla ilgili bir garanti verdi: Döviz dalgalanmaları nedeniyle oluşan zarar eğer bankaların vaat ettiği faizden yüksek çıkarsa, bu aradaki fark kendilerine ödenecekti. Etkisi, dikkat çekici boyutlarda oldu. Dolar başına 18,4 TL’ye kadar düşen lira, aynı gün 12 TL’ye çıkıverdi. Sonraki günlerde de kendisini bu düzeyde tutabildi.
Uluslararası basın olumlu etkilenmişti, ama Türk hükümetine en sert biçimde serzenişte bulundu. İddiaları, Türk hükümetinin, sadece Merkez Bankası’ndan döviz satışlarıyla bu operasyonu başarıya taşıdığı yolundaydı. Türk hükümeti, zenginlerin tasarrufunu sübvanse etmek için devlet bütçesini rehin veriyordu. Bunların ikisi de doğrudur. Döviz satışlarıyla Merkez Bankası, kendi rezervlerini heba etmiştir. Eğer lira düşmeye devam ederse, mevduata verilecek faiz devlet kasasından çıkacaktır. Ancak bu sert serzeniş, devlet bütçelerinin mali sermaye yararına yağmalanmasını övmelere doyamayan çevrelerden geldiğinden, Erdoğan rejiminin bu cüretli manevrasının liradaki düşüşü sadece 2 haftadan daha uzun bir süre durdurabilmesini umut etmekten başka çare yok.”
YENİ POSTA – FRANKFURT
FOTO: youtube.com