Orta Doğu işgali ve Avrupa: En mantıklı uyarı ne yazık ki aşırı sağdan geliyor

Orta Doğu işgali ve Avrupa: En mantıklı uyarı ne yazık ki aşırı sağdan geliyor
Yayınlama: 06.10.2024
Düzenleme: 06.10.2024 20:45
7
A+
A-

Avrupa gündeminde bu hafta, Ukrayna-Rusya çatışmaları, İsrail’in Lübnan, İran ve Gazze’ye yönelik saldırıları, iki Almanya’nın Birleşme Günü kutlamaları ve Almanya’da erken seçim tartışmaları öne çıkıyor. Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde barış gösterileri düzenlenirken, jeopolitik gelişmeler ve siyasi tepkiler gündemi şekillendiriyor.

Orta Doğu’da Gerginlik ve Avrupa’nın Tutumu

Avrupa’nın göbeğinde tam üç yıldan bu yana süren bir Ukrayna savaşı var: Bu, Avrupa halklarının giderek daha da yoksullaşmasına, AB’nin ekonomideki lokomotif ülkesi Almanya’nın sanayisizleşmesine ve istikrarsızlaşmasına yol açıyor. Avrupa şimdi de İsrail’in saldırıları ile Ortadoğu’daki gerginliğin paniğini yaşamaya başladı. Rusya’nın askeri müdahalesi ile başlayan Ukrayna savaşının Avrupa için hemen göze çarpan yan etkileri şunlar: Enflasyon, işsizlik, alım gücünün düşmesi, AB ülkelerindeki hükümetlerin tek tek aşırı sağa teslim olması, ekonomideki daralma, enerji krizi ve mülteci sorunu. Kimilerinin pek beklemediği şöyle bir şey oldu: Bu savaşla birlikte Avrupa’daki ana akım medya ve siyaset, açıkça savaş kışkırtıcısı diyebileceğimiz bir role büründü. Barış talep edenlerin şeytanlaştırıldığı, “Rus yanlısı ve hain” olmakla suçlandığı günlerdeyiz. Savaşın geri planına baktığımızda ise Avrupa’nın ABD’nin eteklerine yapıştığını görüyoruz. Avrupa ülkeleri, geleceklerini adeta savaş ekonomisi, savaş sağlık sistemleri, savaş eğitimi, savaş bütçeleri ve siyaseti üzerine kurmaya çalışıyor. Bu konuda yarışıyorlar. Diğer yandan Avrupalının enerjisine makas atan Kuzey Akım boru hattının patlatılmasına ilişkin suikastin arkasında ABD’nin olduğu, destekçileri arasında Avrupa’daki vasallarının yer aldığı da konuşulanlar arasında. Ukrayna cephesinde Batı istediği başarıyı elde edememiş görünüyor. Buna rağmen yeni cepheler açılıyor. Nitekim önce Gazze’de işlediği insanlık suçlarıyla anılan İsrail, ardından Büyük İsrail hayalini gerçekleştirmek üzere Lübnan’ı işgal etti. İran’la savaşın da eli kulağında gözüküyor. İşte Avrupa’da tüm bu gidişata ne sosyal demokratlar ne Yeşiller ne de sol partiler “Dur!” diyebiliyor. Ne yazık ki en mantıklı uyarıları aşırı sağ çevreler yapıyor.

Almanya örneğine bakalım: Ülkede en güçlü ikinci parti konumunda bulunan sağ popülist AfD’nin teorisyenlerinin tespitleri, hiç istemeden söylemek zorunda kalsak da, tam isabet. Bunlar, İsrail’in işgalinin, uluslararası hukukun ihlali olduğunu belirtiyorlar.

İsrail’in hem Hizbullah hem de Lübnan hükümetiyle müzakereleri reddettiğini belirterek, şunları sıralıyorlar: “Bu 1982 ve 2006’dan sonra İsrail’in Lübnan’a yönelik üçüncü saldırı savaşıdır. 1982’de FKÖ başarıyla tasfiye edildi ve yerine Hizbullah geldi. 2006’da İsrail başarılı olamadan geri çekilmek zorunda kaldı. İsrail cihatçılara karşı savaşmıyor aksine cihatçılarla iş birliği yapıyor. Yüzlerce masum insanın hayatını kaybettiği Hizbullah Genel Sekreteri Nasrallah suikastı IŞİD tarafından alkışlandı. IŞİD ve El Kaide/El Nusra, Hizbullah’ı düşman olarak görüyor çünkü Suriye’deki savaşçıları dini açıdan hoşgörülü Esad rejimini ve ayrıca Hıristiyan köylerini cihatçılara karşı askeri olarak savundu. Hizbullah bir terör örgütü değildir ancak Lübnan’daki en büyük parlamento partisidir ve hükümetin bir parçasıdır. Hizbullah onlarca yıldır Batı’da herhangi bir terör operasyonu gerçekleştirmedi; bunu yapanlar ise yalnızca IŞİD ve El Kaide’dir. Örneğin Federal Almanya Cumhuriyeti’nde işlenen bıçaklı saldırılarla, cinayetlerle dikkat çeken Suriyeliler Şii değil, Esad ve Hizbullah’ı reddeden Sünni Selefi ve cihatçılardır.” Alman halkının İsrail’in savaş politikasından uzak durmasını istiyor bu çevreler. Mülteci akınının kapıda olduğunu belirterek, milliyetçi bir tepkiyi de kışkırtmış oluyorlar. Halkın aklı iyice karışmış durumda.

Almanya’da Birleşme Günü ve Siyasi Gösteriler

İki Almanya’nın birleşmesinin 34. yıldönümününde Başbakan Olaf Scholz, Schwerin’deki kutlamada, Doğu ve Batı Almanya’nın birleşme sürecinin hala tamamlanmadığını belirtti. Almanya’nın doğusundaki eyaletlerde aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin yükselişi de bu süreçte dikkate alınması gereken önemli bir gelişme olarak öne çıktı.

Erken Seçim ve Alman hükümeti

Almanya’da erken seçim ihtimali açıkça gündemde. Federal Maliye Bakanı Christian Lindner, mevcut trafik ışığı koalisyonunun erken sonlanabileceğini dile getirdi. Bu durum, Almanya’da siyasi belirsizliği artırırken, hükümetin istikrarı koruma çabaları dikkat çekiyor. Avrupa gündemindeki bu gelişmeler, Orta Doğu’daki çatışmalar, Ukrayna savaşı ve Almanya’daki siyasi dalgalanmalar ekseninde şekillenirken, barışın sağlanması ve diplomatik çözümler ön plana çıkıyor. Avrupa’da istikrarın korunması adına daha fazla diyalog ve müzakerenin gerektiği açıkça görülüyor.

YENİ POSTA – STUTTGART