Mülteci akını, göçmen akını, Hollanda ve Türkiye: Düşünceler
Yazar-çizer Yakup Karahan, Türkiye’nin üzerindeki yeni bir karabasanın alacağı boyutları Hollanda üzerinden tahmin etmeye çalışıyor: İki ülkenin olanakları arasındaki büyük fark, sadece o bile, Karahan’a göre, Türkiye üzerinde nasıl tehlikeli bir oyun kurulduğunu açık ediyor.
Gerçi Amsterdam’dayız, ama buradan Türkiye’ye “orayı unutarak” bakamıyoruz, nerede olursak olalım, Türkiye’ye hep sanki Türkiye’nin içindeymişiz gibi bakabiliyoruz.
Mülteci ve göçmen sorununun ne boyutlar aldığını Hollanda’dan biliyoruz.
Ancak Türkiye’deki durum gerçekten çok farklı ve çok daha netameli.
Kapasiteleri çok farklı iki ülke sonuçta.
Önemli olan ne mi?
Şu: Benim vatandaş olarak mülteci isteyip istemememden çok, ülkenin kapasitesinin ve kaynaklarının mülteci ağırlamaya yeterli olup olmamasıdır önemli olan.
Sanki bizim iyi niyetimiz sorunu çözecekmiş ve sorun çok basitmiş gibi fedakârlıklar bekleniyor bizden.
Her konuda bölündüğümüz için bu konuda da ortadan ikiye ayrıldık.
Bir kısmı “Ay canım, yazık, o da insan!” diyor, diğer bir kısmı “Gelmesin o pisler!” diyerek mülteci göçüne karşı çıkıyor.
Diyelim ki, gelenlerin tamamı gerçekten mülteci ve savaş mağduru, göçe zorlanmış insanlar. Peki, savaş travması yaşamış bu insanları getirip Türkiye’nin şehirlerinin ortasına bırakarak, “Misafirperver olun!” diyerek bu konu çözülebilir mi?
Bu durum bir çözüm değil, çok uzun yıllar sürecek bir sorunun başlangıcı olacaktır.
Gelenler savaş travması yaşadıklarından, bunlarla ülkenin başa çıkabilmesi mümkün değildir.
Türkiye’nin bu konuda hazırlıkları olduğunu düşünmüyorum.
İnsanları getirip Türkiye’nin şehirlerine salıvermek de ev sahipliği veya misafirperverlik değildir.
Bizim yakından tanıdığımız başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın çeşitli ülkelerine yönelik yaşanan Türk işçi göçüne bakalım.
1960 yıllarda başlayan işçi göçünün travmalarını, kültür şokunu, uyum sorununu, Avrupa bugün hâlâ çözebilmiş değildir.
Avrupa ülkeleri yabancı işçi göçüyle oluşan uyum sorununu çözebilmek için şimdiye kadar çok ciddi kaynak ayırdı, hâlâ da uğraşmakta.
Oysa ki mesela Hollanda’daki göçmenlerin hepsi iş bulup gelen, evi kapısı olan insanlardı ve ailelerini sorunsuz yanlarına alabildiler.
Geldikleri yerlere göre daha iyi paralar kazandılar, daha iyi hizmetlerden yararlanabildiler.
Tek sorun, kültürel farklılıklar ve ülkelerine olan özlemdi.
Buna rağmen çok ciddi travmalar, uyum sorunları yaşadılar ve bu sorunları kendilerinden sonraki kuşaklara aktardılar.
İyi niyetle yapılmış ve planlanmış işçi göçünün sorunları dahi hâlâ çözülememişken, kayıtsız yığınları ülkenin içine getirip bırakarak “Bunlar bizim kardeşlerimiz” demek ancak çok uzun süreli problemlerin başlangıcı olacaktır…
Karşılaştırılamayacak kadar büyük olanaklarına rağmen, mülteci ve göçmen sorununun Hollanda’da, Belçika’da Avusturya ve Almanya’da ne gibi sonuçlara yol açtığını yakından izledik; olabilecekleri tahmin etmek zor değil.
Ciddi travmalara hazır olalım da, nasıl?
YAKUP KARAHAN – AMSTERDAM
FOTO: A.A.