Kaynayan Çizme’de neler oluyor? İtalya’daki yerel seçimlere boykot gibi “katılım oranı”
İtalya’da yerel yönetimleri belirlemek üzere düzenlenen kısmi yerel seçimlerde, seçmen sandığa gitmemeyi tercih etti: Her iki İtalyan’dan biri oyunu kullanmadı. Sandığa giden seçmen oranı, tarihi bir düşüşle yüzde 40’lara geriledi. Sokaklar da ısınmaya başladı.
İtalya’da 1192 yerleşim yerinde yerel yönetimleri belirlemek üzere düzenlenen kısmi yerel seçimlerde oy verme işlemi, 3 ve 4 Ekim tarihlerinde yapıldı. Yaklaşık 12 milyon seçmenin oy kullanma hakkına sahip olduğu bu yerel seçimlerde, seçmen sandığa gitmeyerek Draghi hükümetini ve siyasi partileri protesto etti. Büyük kentlerde sandığa giden seçmen yüzdesi 40’lara düştü: Trieste yüzde 46, Milano yüzde 47,6, Napoli yüzde 47,19; Torino yüzde 48, başkent Roma yüzde 48,83 veya Bologna yüzde 51,16.
Bu sonuçlar çerçevesinde, merkez sol Partito Democratico’nun (PD) adayları Milano’da Giuseppe Sala, Bologna’da Matteo Lepore ve Napoli’de Gaetano Manfredi, 5 Yıldız Hareketi’nin (M5S) de desteğiyle ilk turda belediye başkanlıklarını aldı. Roma, Trieste ve Torino’da ise en çok oy alan iki aday arasında, 17-18 Ekim’de ikinci tur oylama yapılacak.
Yaşamını İtalya’nın Bologna kentinde sürdüren gazeteci-yazar Birgül Göker Perdisa, ülkedeki gelişmeleri yorumladı.
ÇİZME UZUN SÜREDİR KAYNIYOR
– İtalya, tekrar siyasal rejimde köklü bir dönüşüm yaratmayan o ünlü grevler dönemine mi giriyor? Seçimlere katalım oranı düşük olmanın da altında. Neler oluyor? Salgın ve aşı önlemleri basit birer bahane mi? Sendikal hareket ve işçi sınıfı hareketlenecek gibi mi görünüyor?
BİRGÜL GÖKER PERDİSA – Her ne kadar siyasi iktidar, kontrolündeki medya aracılığıyla, İtalyan kamuoyundan ve dünya kamuoyundan saklamaya çalışsa da Çizme uzun süredir kaynıyor… Huzursuzluk ve siyasi iktidardan memnuniyetsizlik katlanarak artıyor. Gün geçtikçe artan bu huzursuzluğu ve öfkeyi hafta sonlarındaki protesto gösterilerinde görüyoruz. Trieste, Milano, Torino, Bologna, Floransa, Roma, Napoli gibi önemli kentlerde binlerce vatandaş, herhangi bir parti desteği olmadan, kendiliğinden meydanlara inip protesto gösterileri düzenliyor.
Mario Draghi hükümetinin 22 Temmuz’da çıkardığı kanun hükmünde kararnameyle 6 Ağustos’tan itibaren sosyal faaliyetlere girişlerde “yeşil geçiş” (aşı kartı) belgesi zorunlu hale getirildi. Yeşil geçiş kartının özel ve kamu işçilerini kapsayacak şekilde içeriğinin hükümetçe genişletilmesi üzerine, sıradan vatandaşların katıldığı bu gösterilere her sektörden işçiler –özellikle liman ve tır kamyon şoförü gibi lojistik işçileri- üniversite öğrencileri de kitlesel olarak katılmaya başladı. On binlerce vatandaşın katıldığı hükümet karşıtı bu protestolarda, Draghi hükümetinin istifası isteniyor. Sendika liderleri maalesef hükümet kontrolünde, ancak bu yandaş sendikacıları devre dışı bırakarak birlik olabilen güçlü bir işçi sınıfı var hâlâ. Grevler ve protestolarla seslerini bu kış İtalya’da çok duyacağız. Tabanın bu baskısından yeni bir “baş hareketi”nin çıkması ihtimal dahilinde.
TÜRKİYE GİBİ BİR ÜLKE: KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELER
– Sadece ekonomik değil, siyasal bir kriz de var yani…
BİRGÜL GÖKER PERDİSA – Evet, İtalya’da iktidar krizi yaşanıyor. Giuseppe Conte seçilmemiş bir başbakandı, aynı şekilde Mario Draghi de parlamento dışından getirilerek hükümetin başına kondu. Ülke yönetimine ilişkin hiçbir deneyimi olmayan, bankacı geçmişe sahip Draghi bugün, parlamentoyu devre dışı bırakarak, pandemi bahanesiyle oluşturulan Bilimsel Teknik Komite aracılığıyla, kanun hükmünde kararnamelerle otoriter kararlarla İtalya’yı yönetiyor.
Ülkede tüm sol ve sağ partiler, 5 yıldız hareketi de dahil olmak üzere, güvenilirliğini kaybetmiş durumda. Aslında durum bir şekilde Türkiye ile aynı. Türkiye’de olduğu gibi İtalya’da da sol değerleri savunan ve ona göre bir parti programı yaparak siyasi mücadele verecek gerçek bir sol partiye ihtiyaç var. “Merkez sol” damgası vurulmuş sağ vizyonu götüren sahte sol partilerle olacak iş değil bu.
İTALYANLAR, ÇIKMAZIN FARKINDA ASLINDA
– İtalyan toplumu ve siyaset sınıfı, bir çıkışsızlığın içinde olduğunun farkında mı sizce?
BİRGÜL GÖKER PERDİSA – Hem İtalyan toplumu hem de siyaset sınıfı bu çıkışsızlığın, demokrasi kılıfı geçirilmiş otoriter iktidarın farkında. Son ara yerel seçimlerde, sandığa gitme yüzdeleri ve partilerin kendi isimleriyle değil de oluşturdukları bağımsız listelerle seçimlere katılma tercihleri bu durumu apaçık gözler önüne seriyor. Herhangi bir parti, dernek, örgüt desteği ve yönlendirmesi olmadan, hafta sonları aşı kartı dayatması için meydanlara inen on binlerce sıradan vatandaş bu durumun kanıtı.
Siyaset sınıfı, uzunca bir süre, bu durumu görmemeye, dile getirmemeye çalıştı. Kontrollerindeki televizyon kanalları ile basında protestolar “iki-üç çapulcu” olarak verildi. Ancak artık durumu gizleyemiyorlar. Halk, işçi sınıfı son derece kararlı. Seslerini duyuracak bir parti yoksa, kendileri bir araya gelerek seslerini duyurma kararı almış durumdalar. Bu arada, şunu da söylemeliyim: Bağımsız gazetecilerin bir araya gelerek yayına soktukları online gazeteler, sosyal medya hareketleri, gerçeklerin duyulmasında ve yayılmasında çok önemli bir rol oynuyor.
İTALYA: SOSYALİZMSİZ VE SOLSUZ
– İtalyan solu ne durumda? Bir zamanlar Avrupa’nın en büyük ve güçlü komünist partisine sahip İtalya’da ciddiye alınır bir komünist örgütlenmeden veya “sosyalizm tehlikesinden” söz edilebilir mi? Sol olarak gözlenen diğer çevrelerde (sosyal demokratlar, kadın hareketi, çevreci hareket vs.) durum nasıl?
BİRGÜL GÖKER PERDİSA – Maalesef sol açısından durum İtalya’da da iyi değil. ABD ve Sovyetler Birliği liderliğindeki iki kutuplu dünya düzenine son verildiğinde, gerçek sol partiler hemen hemen tüm ülkelerde tasfiye edildi ya da zayıf düşürüldü. Birbirlerinden aslında hiçbir farkları olmayan, neoliberal görüşleri savunan “merkez sol” ve “merkez sağ” iki partinin dönüşümlü olarak iktidarı paylaşacağı bir parti sistemi kurulmaya çalışıldı. Yeni yüzyıla girdiğimiz yaklaşık 20 yıldır İtalya’da da durum bu. Tabanda, halkta karşılığı olmayan bu yapay parti sistemi tekliyor şu anda. Gerçek bir sol partiye ihtiyaç var.
Ama ülkede komünist örgütlenmeden ya da sosyalizmden söz etmek mümkün değil artık. Batı Avrupa’nın en büyük ve güçlü komünist partisi olan İtalyan Komünist Partisi kendisini 1991’de feshetti. Düşünebiliyor musunuz, bugün İtalya’da bir komünist parti yok… Aynı zamanda sosyal demokratlar ve kadın hareketi de neoliberal görüşlerle kirlenmiş durumda.
Ancak sistem dışına itilmiş gerçek sosyalistler, görüşleri ve siyasi programlarıyla birlikte, yeniden aktif siyasete girmeye karar verirlerse bir şeyler değişebilir.
YENİ POSTA – BOLOGNA
FOTOĞRAFLAR: A.A.; Birgül Göker Perdisa