Irkçı terör hücresi NSU davasında kritik süreç: Alman Yargıtay’ı kararı bozacak mı?
Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) ırkçı terör hücresi sanıklarına yönelik gerekçeli kararın açıklanmasının ardından tam 3 yıl geçti. NSU’nun hayattaki tek üyesi Beate Zschäpe hakkındaki 3 bin 25 sayfalık gerekçeli kararın ardından 19 Ağustos’ta yargıtay temyizle ilgili değerlendirmesini açıklayacak. Daha önce NSU terör örgütüne destek ve cinayete yardım yataklık etmekten hüküm giyen diğer üç davalı ve federal başsavcılık da temyize gitmişti.
NSU davasının baş sanığı neonazi Beate Zschäpe, 11 Temmuz 2018 tarihinde, Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi tarafından 10 cinayet, 2 bombalı saldırı ve soygun gibi birçok suçtan müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi‘nin kararı açıklamasından 93 hafta sonra yargıçlar yazılı gerekçelerini sundular. Şimdi Federal Yargıtay’ın 19 Ağustos’ta değerlendirme yapması bekleniyor.
OLAYIN TAKILDIĞI NOKTA: “SUÇ MAHALLİNDE DEĞİLDİ“
“Nazi Gelin” olarak da ün salan Zschäpe’nin avukatı Matthias Grasel, o tarihte yaptığı açıklamada müvekkilinin “suç ortaklığı”ndan hüküm giymesinin hukuki bir dayanağının olmadığına işaret etmişti.
Zschäpe’nin avukatı Matthias Grasel iddiasını şu temele dayandırıyor: 8’i Türk toplam 10 kişinin katili neonazi terör hücresi Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) üyesi olan davanın baş sanığı Zschäpe hakkındaki gerekçeli kararda “İşbirliği içerisinde ve kasıtlı olarak, 10 kişiyi sinsice ve canavarca hisle öldürmüştür” ifadesi yer alıyor. Ancak Zschäpe’nin bugün yaşamayan neonazi suç ortakları Uwe Böhnhardt ve Uwe Mundlos cinayetleri işlerken, Zschäpe olay yerinde bulunmuyordu.
ZSCHÄPE, FAİLLERLE BİRLİKTE KURBANLARI BELİRLEDİ Mİ?
Ancak, mahkeme, DW Türkçe’nin mayıs 2020 tarihli haberine göre, farklı görüşte. Gerekçeli karara göre, mahkeme, Zschäpe’nin suç mahalini seçtiğine ve “faillerle birlikte saldırıların kurbanlarını belirlediğine” kanaat getirmişti. Dolayısıyla Zschäpe’nin herhangi bir suç mahalinde hazır bulunmaması, bunun yerine örgütün Zwickau’daki hücre evinde veya yakınlarında olması, mahkemenin kanaatine göre, kendisinin suçsuz olduğu anlamına gelmiyor. Hatta bunun aksine, Zschäpe’nin, suç mahalinde bulunmayarak arkadaşlarının yokluğunu “gizlemeyi” ve “güvenli bir geri çekilmenin” önkoşullarını sağlamayı amaçladığı sonucuna varılmıştı.
Dolayısıyla mahkeme, NSU üçlüsünün cinayetleri işlerken akıllıca bir işbölümü yaptığı kanısına varmıştı. Mahkemeye göre, Zschäpe, ideolojik nedenlerle işlenen tüm suçlara büyük bir ilgi duyuyordu. Bunlara NSU’nun bombalı saldırıları da dahildi. Mahkeme kararında, “Nasyonal sosyalist ve ırkçı tahayyüllerinden ötürü, Yahudiler ve yabancıların yurtiçindeki varlıkları, sanık Zschäpe’yi tiksindiriyordu” ifadeleri dikkat çekiyor.
ARD TERÖR UZMANI SCHMİDT’DEN OLASI SENARYOLAR
Alman kamu televizyonu ARD’nin Tagesschau programının haber portalında ARD terör uzmanı Holger Schmidt imzalı bir analizde, Beate Zschäpe dışındaki diğer dört sanığın suç ortağı oldukları kabul edildiği, 2011 yılından bu yana ise NSU ile bağlantılı diğer kadın ve erkek sanıklara yönelik soruşturmaların devam ettiğine işaret edilerek, muhtemel ancak henüz bilinmeyen suç ortaklarıyla yardımcılarının hâlâ araştırıldığı kaydedildi. Analizde şu vurgular dikkat çekti:
“Cinayetlerin işlendiği ve saldırıların olduğu yerlerde henüz suç ortakları saptanamasa da kurbanların yakınları suç ortakları konusundaki iddialarını sürdürüyorlar. Ancak temel tartışmalı konu, Zschäpe’nin kendisinin suç ortağı mı, yoksa sadece yardımcı mı olduğu konusu. Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi (OLG) ve Federal Başsavcı, her iki seçeneği de, yani olay yerinde olmadığını ancak tam olarak sorumlu olduğunu varsayıyor. Böhnhardt ve Mundlos’la birlikte planlama ve uygulamanın temel noktaları üzerinde çalıştığı konusunda ikna olursa Zschäpe de her iki Uwe gibi asıl suçlu varsayılacak.”
TEMYİZ BAŞVURUSU REDDEDİLİRSE TUTUKLULUK MAHKÛMİYETE DÖNÜŞECEK
Öte yandan Ceza Senatosu’nun beş yargıcının tamamı sanığın temyizini kabul edilemez bulur veya temelsiz olduğunu düşünürse, başka bir duruşma yapılmaksızın temyiz başvuruları reddedilebilir. Böylece OLG’nin kararı da geçerli olur.
Davanın diğer sanıkları Ralf Wohlleben, André Eminger ve Holger G., tutukluluk süreleri hükmedilen cezalardan düşük olduğu için hapis cezasına çarptırılabilirler. Zschäpe ise cezaevinde kalmaya devam edecek. Temyiz başvurusu reddedilirse, tutukluluk durumu mahkûmiyete dönüşecek.
Suçun özel ağırlığının tespit durumu devam ederse, 15 yıl hapis yattıktan sonra şartlı tahliye ile de salıverilmeyecek. Yargıtay, Münih kararını devam ettirebilir, değiştirebilir veya tamamen ya da kısmen mahkemeye geri gönderebilir.
YENİ BİR DURUŞMA OLURSA İZDİHAM YAŞANBİLİR
Bununla birlikte, terör uzmanı Holger Schmidt’e göre, teorik olarak, BGH’nin sözlü bir duruşma olmaksızın oybirliğiyle, ciddi yasal hatalar olduğu için yargılamanın bazı bölümlerinin yeniden açılması gerektiğine karar vermesi de mümkün. Böyle bir durumda, muhtemelen yine OLG Münih sorumlu mahkeme olacaktır, ancak başka bir senato yer alacak. Sanıkların BGH’den önce sözlü olarak dinlenip dinlenmeyeceği ve ne kadarının görüşüleceği ise belirsiz olacak. Çünkü muhtemelen korona zamanlarında lojistik bir zorluk söz konusu.
Schmidt’e göre, teorik olarak, sadece tüm savunma avukatları (sadece Zschäpe davasında dört kamu avukatı ve bir seçim savunma avukatı) değil, muhtemelen sanıkların kendileri, müdahil davacılar ve avukatları da duruşmaya gelebilir. BGH’deki sözlü temyiz müzakerelerinde nadiren izdiham olduğuna da işaret eden Schmidt “Ancak bu kesinlikle NSU davasında beklenebilir” dedi.
KURBANLARIN 19 AVUKATI: “KARAR HUKUK DEVLETİNİN İFLASININ BELGESİ”
Diğer taraftan NSU kurbanlarının 19 avukatı tarafından yapılan ortak açıklamada, mahkemenin gerekçeli kararı ”hukuk devletinin iflasının belgesi” olarak nitelendirilmişti. DW Türkçe’nin haberine göre, açıklamada avukatlar, delil toplama sürecinin sonuçlarının “tanınamayacak biçimde kısaltıldığını veya metinde bunlara küstah bir biçimde yer verilmediğini” savunmuşlardı. Üç sayfalık açıklamayı imzalayanlar arasında, babası cinayete kurban giden Gamze Kubaşık’ı temsil eden müdahil avukat Sebastian Scharmer de yer alıyor. Kubaşık’ın babası Mehmet Kubaşık, 2006 yılında terör örgütü NSU tarafından Dortmund’da öldürülmüştü.
YENİ POSTA – BERLİN
FOTO: A.A.