Brüksel İsrail’e silah akışını yasakladı: Avrupa için yeni bir dönem mi başlıyor?

Gazze’de sivillerin üzerine yağan bombalara Avrupa’dan gönderilen silahların katkısı artık cezasız kalmayacak mı? Brüksel’de bir mahkeme, Belçika’nın Flaman bölgesinden İsrail’e yapılan silah sevkiyatlarının derhal durdurulmasına hükmetti. Mahkeme, yalnızca belirli bir askeri ekipmanın sevkini değil, İsrail’e yapılacak tüm silah transferlerini yasakladı. Karar, savaş suçlarına ortaklık eden devletlerin dokunulmazlığını sorgulayan ve Avrupa hukuk tarihinde bir kırılma anı sayılabilecek nitelikte.
Bu kararın önemi yalnızca Belçika sınırlarıyla sınırlı değil. Uluslararası hukukta devletlerin üçüncü taraf olarak dahi sorumluluktan kaçamayacağına dair güçlü bir emsal oluşturuyor. Özellikle Gazze’deki olası soykırıma karşı devletlerin yükümlülükleri ve yaptırım mekanizmaları yeniden gündeme geliyor.
İspanyolca orijinali Rebelión sitesinde yayımlanan Marc Vandepitte imzalı makaleden, Marta Andujo’nun çevirisi aracılığıyla Alman eleştirel haber analiz portalı NachDenkSeiten’de yer alan makaleye göre, bu karar, Flaman hükümetinin İsrail’e askeri sevkiyatlara onay vermekle hem Belçika iç hukuku hem de uluslararası sözleşmeleri ihlal ettiğine hükmediyor. Mahkeme, Antwerp Limanı’ndaki askeri ekipman yüklü bir konteynerin sevkini durdurmanın yanı sıra, gelecekteki tüm silah transferlerini yasaklayan bir karar alarak, uygulanmayan her ihlal için 50 bin avroluk para cezası öngörüyor.
Söz konusu konteyner, Fransız bir yan şirket üzerinden Timken firması tarafından üretilmiş konik makaralı rulmanlar içeriyor. Bu parçalar, İsrail savunma sanayi kuruluşu Ashot Ashkelon Industries’e gönderilecekti. Bu şirket, Gazze’de yoğun şekilde kullanılan Merkava tankları ve Namer zırhlı araçları için parça sağlıyor.
Flaman hükümeti, 2009’dan beri süregelen ve İsrail’in askeri gücünü artırabilecek silah ihracatını engellemeye yönelik anlaşmaya rağmen, pratikte bu yükümlülüğünü sistematik olarak ihlal ediyordu. Mahkeme kararı, bu durumun hukuk önünde cezasız kalmayacağını ortaya koyuyor.
Kararın uygulanmasını sağlamak üzere mahkeme, her ihlal için 50.000 Euro para cezası getirdi. Ayrıca, silah ihracatı ancak ürünlerin sivil amaçlarla kullanılacağının kesin olarak kanıtlanması halinde mümkün olabilecek. PROGRESS Avukatlar Ağı’ndan dava avukatı Lies Michielsen, hükümetin nihai kullanım amacını aktif olarak denetlemekle yükümlü olduğunu belirtiyor.
KARARIN ÖNEMİ
Bu karar, devletlerin savaş suçları ya da soykırım işleyen ülkelere silah sevkiyatını mümkün kılmalarının hukuka aykırı olduğunu net biçimde ortaya koyuyor. İnsan Hakları Ligi’nden Fien De Meyer, “Mahkeme, siyasetçilerin kabul etmek istemediği gerçeği tescilledi” diyor. Artık devletler, silahları üzerinden yaşanan insanlık suçlarına sessiz kalamayacak.
Bu emsal karar, Avrupa’da benzer hukuki mücadelelerin yolunu açıyor ve devletlerin sorumluluğunu yargı önünde sorgulatıyor.
BELÇİKA FEDERAL HÜKÜMETİNE KARŞI BAŞKA BİR DAVA
Neredeyse aynı dönemde, Belçika federal hükümetine karşı da Gazze’deki soykırımda pasif ortaklık suçlamasıyla yeni bir dava açıldı. Bir grup, İsrail’e tüm askeri sevkiyatların durdurulmasını, işgal altındaki Filistin topraklarından yapılan ithalatın engellenmesini ve AB-İsrail Ortaklık Anlaşması’nın askıya alınmasını talep ediyor.
Bu girişim, bir Filistinli vatandaş, bazı Belçikalı STK’lar ve bir avukat tarafından destekleniyor. Sanatçı ve entelektüeller de dava süreci için maddi destek sağlıyor.
AVRUPA BİRLİĞİ KURUMLARINA YÖNELİK HUKUKİ GİRİŞİMLER
Avrupa düzeyinde ise hukuk örgütü JURDI, Avrupa Komisyonu ve AB Konseyi’ni Gazze’de yaşanan şiddete karşı “ihmalkar davranmakla” suçlayarak Avrupa Adalet Divanı’na başvurdu. Bu, AB’nin en güçlü iki kurumuna açılan ilk dava olma özelliği taşıyor.
JURDI, AB-İsrail Ortaklık Anlaşması’nın askıya alınmasını, İsrail’e yönelik sübvansiyonların durdurulmasını ve İsrailli yetkililere yaptırım uygulanmasını talep ediyor. Örgüt, Avrupa kurumlarının hukuki ve ahlaki olarak harekete geçmesi gerektiğini vurguluyor.
SORUMLULUK VE ORTAKLIK
Burada temel soru şu: Üçüncü taraf konumundaki ülkeler ve kurumlar, uluslararası hukuk uyarınca, soykırımı önlemekle yükümlü müdür? Soykırım Sözleşmesi’ne göre yanıt evet. Devletlerin sadece cezalandırması değil, önleyici tedbirler alması da gerekiyor.
Ocak ayında Uluslararası Adalet Divanı, İsrail’e soykırımı önlemek için gerekli tüm önlemleri alma çağrısı yapmıştı. 18 önde gelen Belçikalı hukukçu da, doğrudan taraf olmayan Belçika’nın durum karşısında sessiz kalmasının Uluslararası Adalet Divanı’na taşınabileceği uyarısında bulundu. Hukuki eylemsizlik, ortaklık sayılabilir.
Hukukçular, AB-İsrail Ortaklık Anlaşması’nın askıya alınmasını en azından asgari önlem olarak görüyor. Sadece diplomatik çekingenliğe sığınmanın ne ahlaken ne de hukuken kabul edilebilir olmadığını vurguluyorlar.
MÜCADELE DEVAM EDİYOR
Flandre bölgesindeki mahkeme kararı ve diğer davalar, soykırıma karşı verilen hukuki mücadelenin niteliğinde bir sıçrama anlamına geliyor. Ancak savaş ve soykırım devam ediyor. Politikacılar tereddüt ederken, Gazze halkı acı çekmeye devam ediyor.
Şimdi dayanışma ve mücadeleyi yükseltmek, diğer ülkelerde de hukuki girişimlerde bulunmak gerekiyor. En acil talepler arasında silah ihracatının derhal durdurulması, savunma sanayi ürünlerinin şeffaf takibi ve suçluların yargılanması yer alıyor.
Filistin direniş hareketleri, 20 Temmuz 2025 itibarıyla küresel çapta seferberlik çağrısı yaptı. Bu çağrıyla, uluslararası sessizlik kınanıyor ve dünya halkları harekete geçmeye davet ediliyor.
YENİ POSTA – STUTTGART
KAYNAK: https://www.nachdenkseiten.de/?p=136352
FOTO: JOSHUA COLEMAN – Unsplash