Almanya ve “yeni” cumhurbaşkanı: Sonucu belli olsa da önemli bir seçim
Federal Almanya’da yine Steinmeier cumhurbaşkanı seçilecek. Hiç şansları olmasa bile seçime giren başka adaylar da var. Biri tıp, diğeri ekonomi profesörü olan bu adaylar da, onları aday gösteren muhalefet partileri de seçilme şansının sıfır olduğunu biliyor. Ancak hem Sol Parti hem de aşırı sağcı AfD (Almanya için Alternatif), aday çıkararak, bir taşla iki kuş vurmuş oluyor.
İki ay önce yeni hükümetine kavuşan Almanya sekiz gün sonra da “yeni” cumhurbaşkanını seçiyor. Ancak iktidardaki sosyal demokrat-yeşil-liberal koalisyonu oluşturan partiler ve muhalefetteki Hıristiyan demokratlar, ikinci bir dönem için adaylığını aylar öncesinden açıklamış olan Frank-Walter Steinmeier’i (65) destekleyeceklerini açıkladıkları için seçimin sonucu şimdiden belli. Yani bir değişiklik olmayacak. Cumhurbaşkanı Steinmeier, muhalefetteki demokratik sosyalistler ve aşırı sağcılar dışındaki tüm partilerden oluşan bir bloğun adayı olarak seçime giriyor.
Daha önce iktidardaki Hıristiyan ve sosyal demokrat partiler koalisyonunun ortak adayı olarak cumhurbaşkanlığına seçilen Steinmeier, seçimde muhalefet partilerinden yeşiller ve liberallerin de desteğini almıştı. “Yeni” cumhurbaşkanını seçmek üzere 13 Şubat’ta toplanacak olan Federal Kongre’deki (Bundesversammlung) büyük çoğunluğu oluşturan partiler bloğunda yer alan temsilcilerin, beş yıl önceki seçimde olduğu gibi ilk turda Steinmeier’i seçmesi bekleniyor.
Ancak hiç şansları olmasa da seçime giren başka adaylar da var.
Biri tıp, diğeri ekonomi profesörü olan bu adaylar da, onları aday gösteren muhalefet partileri de seçilme şansının sıfır olduğunu biliyor.
Ancak hem Sol Parti hem de aşırı sağcı AfD (Almanya için Alternatif), aday çıkararak, bir taşla iki kuş vurmuş oluyor.
Yani “mevcut sistemin partileri” olarak gördükleri blokun karşısına “alternatif” olarak çıkıyorlar.
Ayrıca her ikisi de oldukça ilginç biyografilere sahip adaylarıyla karşı bloktaki birliği bozabilir, aldıkları oylarla blokta gedikler açabilirler.
Adaylara geçmeden önce beş yılda bir yapılan cumhurbaşkanı seçimine ilişkin bilgi verelim: Seçimi gerçekleştiren Federal Kongre, beş yılda bir, sadece bunun için toplanıyor.
BLOK VE GEDİK
Kongre’deki üyelerin yarısını Almanya’nın en üst yasama organı olan Federal Meclis’teki (Bundestag) milletvekilleri oluşturuyor. Diğer yarısını da 16 eyaletin meclislerinin gönderdiği temsilciler. Eyalet meclislerindeki parti aritmetiğine uygun olarak seçilen bu temsilcilerin hepsi politikacı değil. Sanatçılar, bilim insanları, sporcular ya da toplumsal yaşamın diğer alanlarından insanlar da yaşadıkları eyaletlerin temsilcisi olarak Federal Kongre’ye seçilebiliyorlar. Örneğin eşi Uğur Şahin’le birlikte koronavirüse karşı ilk ve en etkin aşıyı geliştiren ekibin başında yer alan parlak bilim insanı Özlem Türeci de bu isimlerden biri. Türeci, Rheinland-Pfalz eyaletinin SPD listesinde. Bayern Münih ve Alman milli takımının oyuncularından Leon Goretzka da Bavyera eyaletinin SPD listesinde.
Federal Meclis’te 736 milletvekili var. Federal Kongre’nin eyaletlerin temsilcileriyle birlikte toplam 1.472 kişi oy kullanacak.
Bunların 71’i Sol Parti’nin, 152’si ise aşırı sağcıların temsilcisi.
Steinmeier’i destekleyen beş partinin (SPD, Yeşiller, FDP, CDU ve CSU) de toplam 1.223 temsilcisi var. Kongre’nin 26 üyesi de eyalet meclislerindeki çoğu sağ eğilimli küçük partilerden ya da bağımsızlardan oluşuyor.
13 Şubat‘taki seçimin en önemli sonucu, Steinmeier’in karşısındaki adayların yani seçilme şansı olmayan adayların alacakları oy sayısı olacak. Yani blokta gedik açmayı başarıp başaramayacakları önemli.
Bu mümkün.
Sağcıların adayı Max Otte (57), adaylığı açıklandığında bunu kısmen başardı. AfD, CDU üyesi olan Otte’yi aday göstererek, Hıristiyan demokratların tabanına oynuyor. CDU hızlı davranarak 30 yıllık üyesi Otte’yi partiden attı. Ancak özellikle sığınmacılara karşı çıkışlarıyla bilinen “Değerler Birliği” girişiminin başkanlığını yürüten ekonomist Otte, CDU ve CSU partilerinden ciddi oranda oy alabilir. Sisteme ‘alternatif’lik demogojisiyle ilerleyen aşırı sağcı partinin bu hamlesi, tabii ki “sistem karşıtlığı” iddiasının sahteliğini gösteriyor. Ancak kendileri açısından oldukça başarılı bir hamle. AfD, böylece kısa bir süre önce eş genel başkanlarının “Partiyi aşırı sağcıların elinden bir türlü kurtaramadım” diyerek istifa etmesiyle yaşanan kısmi güç kaybını dengelemiş olacak.
YOKSULLARIN DOKTORU
Sol Parti ise “Yoksulların Doktoru” olarak tanınan Gerhard Trabert’i (65) aday gösterdi. Hiçbir partinin üyesi olmayan Prof. Dr. Trabert, yaşayan bir efsane. Eylüldeki genel seçime memleketi Mainz’dan Sol Parti’nin “bağımsız” adayı olarak katılmış, seçilmemiş, ancak ciddi sayıda tercihli oy almıştı.
Hem Almanya’daki sığınmacı ve evsizlerin kaldığı yurtlarda, hem de dünyanın dört bir yanındaki sığınmacı kamplarında gönüllü doktorluk yapmayı halen sürdüren, Akdeniz üzerinden Avrupa’ya ulaşmaya çalışan sığınmacıları kurtarmak üzere sefere çıkan gemilerde görev alan Trabert, “Almanya’daki yoksulların durumuna, sosyal adaletsizliğe dikkat çekmek için” aday olduğunu açıkladı.
Sol Parti, 2017’deki seçimde de benzer bir hamle yapmış, parti üyesi olmayan siyasal bilimci Prof. Dr. Christoph Butterwegge’yi, Steinmeier’in karşısına çıkartmıştı. Yoksullukla ilgili bilimsel araştırmaların öncülerinden Butterwegge, seçimde Sol Parti’nin 95 üyesinin yanı sıra, diğer partilerden yaklaşık 30 delegenin oyunu almayı başarmıştı.
Almanya dünyanın en zengin ülkelerinden biri. Ancak pandemi süreci, sosyal adaletsizliklerin, yoksulluğun bu ülkede de ne denli önemli olduğunu bir kez daha gösterdi.
Sol Parti, son yıllarda büyük güç kaybına uğrasa da önce bu ülkedeki yoksulluğun nedenlerini araştırıp çözüm üreten bir bilim insanını, şimdi de yoksullara şifa dağıtan bir hekimi devletin zirvesine aday göstererek, her şeye rağmen “sisteme alternatiflik” iddiasını sürdürüyor.
GÜRSEL KÖKSAL – FRANKFURT
FOTO: AA
KAYNAK: www.birgun.net