“Almanya Türküleri” projesinin mimarı Nedim Hazar: “Türklerin müziği falan değil, isimleriyle söyleyin!”
Almanya’ya Türk işgücü göçünün 60’ıncı yıl kutlamaları çerçevesindeki en önemli projelerinden “Almanya Türküleri”nin mimarı usta müzisyen, yazar ve yönetmen Nedim Hazar, göç hikâyesinin sanatçılarının Almanya’da olduğu gibi Türkiye’de de tanınmadığına dikkat çekti.
Usta bir sanatçı, içten içe işleyen bir yaramıza parmak bastı. Müzisyen, yazar ve yönetmen Nedim Hazar, yeni bir projeyle, Türk Halk Müziği’nden Türkçe Rap’e, klasik batı müziğinden pop ve caza kadar Almanya’da müzik üreten ülkenin en önemli isimlerini bir araya topladı. Hazar “1990’lar sonrası görünür olsalar da Almanya’da 90’lar öncesindeki sanatçılarımız unutulmaya yüz tutmuş insanlar. Üstelik bu sadece Almanya’da böyle değil, Türkiye’de de tanınmıyorlar” diye konuştu.
Yeni Posta gazetesinin YouTube kanalında yayınlanan Avrupa Gündemi’ne konuk olan Nedim Hazar aynı zamanda Almanya’nın ilk Türk-Alman rock grubu Yarınistan’ın da solisti. “Max und Gülistan” ve “Türken sind froh” adlı şarkıları ile Almanya’da hit listelerine girmeyi başaran Yarınistan çok sayıda müzik ödülünün de sahibi.
Alman televizyon ve radyolarında imzasını taşıyan yapımları yayınlanmaya devam eden Nedim Hazar “Almanya Türküleri” projesinin belgeselini de hazırlayacağını duyurdu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin de 60 yıllık tarihine Avrupa’nın göbeğinden eşlik eden, kültürünün ve topraklarının bir parçası olan Almanya’daki Türkiye kökenlilerin umutlarını, mutluluklarını, acılarını ve var olma mücadelesini şarkılar eşliğinde izlemek için eşsiz bir fırsat sunan “Almanya Türküleri” projesinin yaratıcısı Nezim Hazar, Almanya’da satış rekoru kıran ilk kuşak sanatçılardan Yüksel Özkasap’tan son dönemin müzik listelerinde zirveyi de zorlayan oğlu Eko Fresh’e uzanan, dönüşen göçün müziğini ve “Almanya Türküleri”nin doğuş hikâyesini anlattı. 61 yaşındaki Ankaralı sanatçı Nedim Hazar’ın aktardıklarından satır başları şöyle:
HER ŞEY 2019’DA BİS YAPARKEN BAŞLAMIŞ
“Almanya Türküleri ile her şey 2019 yılında bir müzik revüsünde başladı. Almanya’nın ilk halk müziği ozanı Metin Türköz ve oğlum Ekrem ile yani Eko Fresh ile 10 dakikalık bir bis yaptık.
O an fark ettik ki Almanya’da müzikle uğraşan 3 kuşak Türkiye kökenli müzisyen olarak sahnedeydik. Fikir de buradan doğdu.
“BUENA VISTA SOCIAL CLUB’DAN ESİNLENDİK”
Küba’da 90’lı yıllarda Juan de Marcos Gonzalez ve Ry Cooder, Buena Vista Social Club adlı popüler müzik ve dans kulübünde çalışmış müzisyenleri bir araya getirdi. Buena Vista Social Club’un belgeseli aynı zamanda Alman yönetmen Wim Wenders tarafından çekilmişti. Samimi bir şekilde söyleyebilirim ki, işte biz de Buena Vista Social Club’dan esinlendik.
“FATİH AKIN’IN CROSSİNG THE BRİDGE FİLMİNDEN ETKİLENDİK”
Yönetmen Fatih Akın’ın ‘Crossing The Bridge’ adlı filminden de etkilendik. İşte proje böyle doğdu. Pandemi sırasında lockdown (kapanma) zamanında bu fikir gelişti. Kapanma sonrasında sanatçılarla bir araya gelip müzik yapmak istiyorduk. Projedeki sanatçı dostları yakından tanıyorum. Görüşmelere ve hatta karşılıklı imzalar atmaya başladık.
“DERDİYOKLAR ALİ’Yİ KAYBEDİNCE PROJENİN DEĞERİNİ ANLADIK”
İşte o sırada acı bir olay yaşandı ve sözleşmeyi imzalayan Derdiyoklar’ın Ali’si Ali Ekber Aydoğan arkadaşımızı hazırlıklar sırasında kaybettik. Derdiyoklar Ali’nin vefatı ile projenin öneminin daha çok farkına vardık. Çünkü artık bir daha yapılamayabilirdi. Herkesi bir bir kaybedebilirdik. Diğer taraftan çalışmalara hız verdik, altyapıyı oluşturmaya başladık. Ancak olayın maddi boyutundan önce ‘farklı tarzları nasıl bir araya getiririz’ diye düşündük.
“SAHNEDE BİRDEN KLASİKTEN RAP’E GEÇİYORUZ”
Sahnede rock grubu var diğer yandan Batı Müziği’nden yaylılar grubu var, Doğu enstrümanları var, ney, klarnet, darbuka, def, keman da var. Birden klasikten rap’e geçiyoruz. Dengeleyecek bir tını bulmak zorundaydık. Öte yandan Türkiye kökenli sanatçıların yanı sıra sahnede uluslararası bir yapı oluşturduk. Alman, İtalyan, Kosovalı ve diğer kültürlerden müzisyenler de projede yer alıyor. Konserlerde Derdiyoklar Ali’yi anmak üzere şarkısını seslendiriyoruz. Yüksel Özkasap’tan da şarkıları söylüyoruz.
SEMA MORİTZ, ÖZAY FECHT, FEHİMAN UĞURDEMİR…
Bugün 80 küsur yaşında olan ve tekerlekli sandalye kullanan Almanya’nın ilk Türkiye kökenli ozanı Metin Türköz de bizimle. Ancak sadece Kuzey Ren-Vestfalya eyaletindeki konsere çıkacak. İstanbul’a bizimle gelmeyi çok istese de elbette sağlık önce gelir. Projede şanson ve caz sanatçılarımız Sema Moritz ve Özay Fecht de yer alıyor. Her iki değerli sanatçımız daha önce o dönemin çok ünlü Berlin İşçi Korosu’nda yer alıyordu.
Konserde Cem Karaca’nın gitaristi, Die Kanaken grubu üyesi Fehiman Uğurdemir, halk türkülerini Almanca söyleyen ozanımız Ata Canani, ünlü rapçilerimiz Cartel’den Erci E. ve Microphone Mafia ve son dönem rapçilerden, oğlum Eko Fresh de yer alıyor.
Yine son kuşaktan Tice yani Hatice Yurdakul da şarkı söyleyecek.
ALMANYA’DAKİ TÜRKİYELİLERİN GAYRİ RESMİ MİLLİ MARŞI: ALMANYA ACI VATAN
Türkiye’de Ruhi Su korosu İstanbul konserinde, Almanya’da ise 6 kişilik kadınlar korosu ‘Almanya Acı Vatan’ı seslendirecek. 70’li ve 80’li yıllarda Ruhi Su’nun ‘Almanya Acı Vatan’ adlı şarkısı en yaygın şarkıydı. Almanya’daki Türkiyelilerin gayriresmi milli marşı gibiydi. İlk kuşak sanatçıların şarkılarında sadece hasret yoktu. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Almanya’nın o dönemin en büyük Ford grevi de şarkılara konu oldu.
1973 yılındaki Ford grevlerini Türkiyeliler yaptı. Sadece Türk oldukları için 1 mark daha az kazanıyorlardı. Ayrıca çok pahalı olduğu için izne arabayla gitmek zorunda olduklarından bir hafta daha fazla tatil de talep ediyorlardı. İşte o dönemde Metin Türköz işçilerin taleplerini ve isyanını anlatan bir şarkı yazıp söyledi.
“SOLİNGEN, MÖLLN OLMASAYDI PARALEL YAŞANTILAR DA OLMAZDI”
90’lar ise yeni bir göçmen kuşağının yeni bir müzikle tanıştığı yıllardı. Onlar anne ve babalarından farklı olarak Almanya’da büyümüşlerdi. Ve yine onlardan farklı olarak akıcı ve hızlı bir Almancaları vardı. Uzaklardan gelen HipHop ritimlerine kulak kabarttılar. Amerika’nın siyah gettolarından yükselen bu müzik tam onlara göreydi. Almanya’da 90’li yıllardaki ırkçı saldırılarla birlikte ilk kuşak kendini geri çekti. Solingen, Mölln kundaklamaları olmasaydı bugün paralel yaşantılar da olmazdı.
O dönemde gençler de öfkelerini haykırmak için hiphop ve rap’ı keşfetti. Müzik eğitimi alamıyorlardı ve HipHop gibi başka bir yol buldular kendilerine. 2000’ler onların çağı oldu, artık sadece kendi kapalı mahalleri değil, tüm Almanya onların sesini duydu.
Bugün artık Almanya’daki Türkiye kökenlilerin kendilerine has müziklerinin sadece Almanya için değil tüm dünya müzik kültürü açısından ilgi çekici bir fenomene dönüştüğünü söylemek herhalde abartı sayılmaz.
“90 ÖNCESİ SANATÇILARIMIZ UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ İNSANLAR”
Diğer taraftan açıkça söylemek gerekirse Almanya’da 90’lar öncesindeki sanatçılarımız unutulmaya yüz tutmuş insanlar. Sadece Almanya’da değil Türkiye’de de tanınmıyorlar. Eleştirdiğim önemli bir noktayı da dillendireyim: Burada ‘Türklerin müziği’ (Türkenmusik) diyorlar. Türklerin müziği falan değil, isimlerini söyleyin. Bunlar buranın sanatçıları.
METİN TÜRKÖZ VE UDO LİNDENBERG YAN YANA
Tüm bu göç tarihi içinde aklıma gelen ise değerli ozanımız Metin Türköz’ün sazının Bonn Tarih Evi’nde sergilenmesi oldu. Udo Lindenberg ve Puhdys’in yanında Metin Türköz de vardı.
60 yıllık göçün ilk yıllarına dönüp baktığımızda ise evet, tabii ki gönüllü bir göçtü, ama geçici bir göçtü. Ancak şimdi sonu belli olan bir göç oldu.
GÖÇ ANLAŞMASINDA AŞKA YER YOKTU
Ne yazık ki o anlaşmada kültüre, müziğe falan yer yoktu. Hamilelik sınır dışı nedeniydi. Bu nedenle Almanya’da kalabilmek için Hollanda’ya kürtaj olmaya gidiyorlardı.
Aşk ve sevgi ne yazık ki o iki sayfalık anlaşmada öngörülmemişti.
“CEM KARACA DOSTUM, HOCAM, KOÇUM”
Almanya’nın ilk Türkçe rock yapan ismi ise ben değilim, yakın dostum Cem Karaca’dır.
Cem Karaca benim bir nevi hocam sayılır, koçum sayılır. 90’lı yıllarda dağılan Türk-Alman rock grubumuz Yarınistan işte Cem Karaca’nın da Almanya’da olduğu o sürgün döneminde kurulmuştu ve bana hep tavsiyelerde bulunurdu. ‘Kendin ol, kendine sadık ol. Kendi yolundan git’ derdi. Cem, Almanya’ya gelmeden önce de Almanca biliyordu. Bununla birlikte 60’lı yıllarda ‘Bir gün belki hayattan’ adlı hit parçası Köln’de kaydedilmişti.
“CEM KARACA ÇOK YALNIZDI”
Daha sonra ise askeri cuntadan sonra Almanya’dayken Cem Karaca çok yalnızdı. Vatandaşlıkları ellerinden alınan sanatçıları gören Almanya’daki Türkiyeli işçiler yaklaşmaktan korkuyorlardı. Buradaki işçilerle sürgünler arasındaki bağ kopuktu.
Son yıllarda Almanya’ya gelenlere dönüp baktığımızda ise önemli bir dil sorunları var ve evet onlar da yalnızlar. Şimdi de Türkiye’den gelenlerle buradaki yerleşik insanımız arasında kopukluk var.
AMERİKA’DAKİ İTALYAN GÖÇMEN YILDIZLAR GİBİ
Göç hikâyesinin başına dönersek misafir işçiler buraya geldiğinde, ilk başlarda Türk radyosu yoktu, telefon görüşmeleri çok pahalıydı ve yazışmalar genellikle bir iki hafta sürüyordu. Böylece insanlar işten sonra bir araya geldiler, şarkılar söylediler ve kendi şarkılarını yazdılar.
Bize gelince Yarınistan grubu olarak ‘Max und Gülistan’ ve ‘Türken sind froh’ parçalarımızla Almanya’da listelere girdik. Birçok plak şirketinden ve eleştirmenden önemli ödüller aldık. 90’lı yılların ortasında dağıldık. Bugün ise oğlum Ekrem, Eko Fresh, Almanya listelerini zorluyor. 2010 yılında listelere zirveden giriş yaptı ve uzun yıllardan bu yana da listelerdeki popülerliğini koruyor. Evet Almanca söylüyor, ama buna şu örneği de verebiliriz:
Almanya’daki dönüşüm Amerika’daki İtalyan göçmenlerin İngilizce şarkı söylemelerine benziyor. Dean Martin gibi…
TAVSİYE MEKTUBUNA TAKILANLAR: CEM ÖZDEMİR, UĞUR ŞAHİN, FERDİ ATAMAN VE MUHTEREM ARAS
Göç tarihindeki insanımızın dönüşümünü şarkılarda birebir gözlemleyebiliyoruz. Düşünebiliyor musunuz, 60 yıla rağmen Almanya’da ilkokuldan liseye geçişte verilen tavsiye mektubuna Türkiye kökenli çocuklar hâlâ takılıyor. Göçün çocukları Fatih Akın, Cem Özdemir, Özlem Türeci–Uğur Şahin, Ferda Ataman, Muhterem Aras bu mektuba takılan ünlüler. Türkiye kökenlilerin çocukları hâlâ eğitimde aynı fırsatı ve hakları bulamıyor.
“60 YILDIR BURADAYIZ, DAHA NESİNİ ENTEGRE EDECEKSİN?”
Kardeşim 60 yıldır buradayız. Daha nesini entegre edeceksin?
Evet, Almanya’da pratikte paralel yaşıyoruz. Ama hayat böyle. Türkiye’de de öyle değil mi? Beyaz yakalılarla farklı katmanlardakiler de birbirine teğet yaşıyorlar.
Öte yandan Almanya’da yüzde 5 ila yüzde 10 arasında her zaman aşırı sağcı potansiyel var.
Erci E. ‘Duvar yıkılmadan önce her şey çok daha kolaydı’ diyor. Çünkü Duvar’ın öte tarafındaki Almanlar Türkiye kökenlileri tanımıyordu…
BELGESELİNİ YAPIYOR
Bununla birlikte Almanya Türküleri’nin belgeselini de çekmeye hazırlanıyoruz. Konserlerden görüntülerin de yer alacağı belgesel tahminen bir yıl sonra sinemada seyirci ile buluşacak.
KİTABINI YAZDI
“Deutschlandlieder – Almanya Türküleri: 1961’deki İşgücü Anlaşmasından Bu Yana Türk Toplumunun Kültürü Üzerine” adlı kitabım ise konserlerden farklı. Kitapta Almanya’daki Türkiyelilerin yaşamlarını konu alıyorum. Hâlâ nerede gömüleceğiz meselesini çözemedik mesela? Halletmemiz gerekenler var: Aşk, iş, yemek, sağlık ve ölüm gibi. Kitabı çoğunluk toplumunun bizi anlaması için Almanca yazdım.
Kitap bu camiadan insanların toplu sesi ve yüzde yüz sübjektif diyebilirim. Yani objektif değil.
Son olarak müzikle ilgilenen genç arkadaşlara sadece Doğu değil Batı müziğini de öğrenmelerini öneririm.”
DUY SESİMİ ALMANYA
Diğer taraftan Almanya Türküleri’ndeki göç hikâyesinin en ünlü müzisyenleri, turne için yeni bir şarkı kaydettiler: “Duy sesimi, Almanya” (Hör mir zu, Almanya).
Şarkıya YouTube’da ulaşılabiliyor.
Almanya Federal Cumhuriyeti tarihinin önemli parçasını oluşturan Türk işgücü göçünün kültürel tarafını da belgelemesi açısından büyük önem taşıyan projede sahne alan o 12 yıldız isim ise şöyle:
“ALMANYA TÜRKÜLERİ”Nİ ONLAR SÖYLEYECEK
Almanya’nın ilk Türk halk ozanı Metin Türköz, Almanya’nın en önemli rapçilerinden Eko Fresh, rock grubu Yarınistan’ın solisti Nedim Hazar, caz şarkıcısı ve oyuncu Özay Fecht, Türk ezgilerini Almanca sözlerle seslendiren halk müziği sanatçısı Ata Canani, Caz ala Turka yorumlarıyla ünlü ses sanatçısı Sema Moritz, Cem Karaca’nın Almanya’daki “Ab in den Orient Express” adlı tiyatro oyununun müziklerini yapması için teklif götürdüğü müzik grubu Die Kanaken, Türkiye’de Türkçe rap’ın kapısını aralayan kült müzik grubu Cartel’in efsanevi solistlerinden Erci E., ırkçılığa ve faşizme karşı rap yapan Microphone Mafia, Kürtçenin Almanya’daki en önemli sesi Ali Baran, ünlü kemancı, besteci ve eğitimci Ruddi Sodemann. Konserde tam adı Ali Ekber Aydoğan olan, kısa bir süre önce ise aramızdan ayrılan “düğünlerin elektrosazlı efendisi” olarak ün salan Derdiyoklar Ali’nin anısı da yaşatılacak.
Konserde Die Mampen, Avian Quartet ve Ruhi Su Dostlar Korosu ile müzisyenler Lea Randella, Umut Piera, Mojtaba Faghihi ve Diyar Altürk sanatçılara eşlik ediyor.
TURNEYE 23 EKİM’DE ESSEN’DE START VERİYORLAR
Prömiyeri 23 Ekim 2021 cumartesi akşamı saat 20’de Essen kentindeki Zeche Zollverein salonlarında gerçekleşecek turnenin ikinci durağını ise Türkiye oluşturuyor.
3 Kasım 2021 çarşamba akşamı göç tarihinin en önemli kültür olaylarından biri olan Almanya Türküleri İstanbul Harbiye’deki Cemal Reşit Rey Salonu’nda saat 19’da seyirci karşısına çıkacak.
Ardından 7 Kasım 2021 pazar akşamı saat 18’de Stuttgart kentinin en gözde merkezlerinden biri olan kültür ve kongre sarayı Liederhalle’de Mozartsaal salonunda konser verecek olan ekip 12 Kasım 2021 cuma akşamı saat 20’de Bonn şehrinde Theater Bonn bünyesindeki opera binasında, 13 Kasım 2021 cumartesi akşamı Köln kentinde saat 20’de WDR kanalının Rundfunksaal salonunda, 20 Kasım 2021 cumartesi günü ise başkent Berlin’deki Auditorium’da James Simon Galerie salonlarında sahne alacak.
IŞIN ERTÜRK -STUTTGART