Almanya “DAVA”dan tedirgin : Adaylar uzaydan mı geldi? (II)
AKP’nin DİTİB’in ardından en son Almanya’ya uzanan kolu olarak da nitelenen Çeşitlilik ve Uyanış için Demokratik İttifak (DAVA) partisi 9 Haziran Avrupa Parlamentosu seçimleri için adaylarını görücüye çıkardığından bu yana Alman medyasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan manşetlerden düşmüyor.
Avrupa’da siyasi nüfuz sahibi olabilmek için DAVA’yı Avrupa seçimleri yarışına gönderdiği söylenen “Reis” bugüne dek Avrupa’da hiç bu kadar korku salmamıştı.
Bir yandan Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte beli bükülen diğer taraftan Ortadoğu’da açılan İsrail-Filistin cephesindeki konumuyla da belini doğrultamayan Almanya’da, ekonomik açıdan zayıflamasının ve duvara çarpan göç politikalarının bir sonucu olarak anlaşılan iki kazanan sahneye çıktı.
Her ikisi de popülist söylemlerle seçmene seslenmeyi başaran iki parti…
Biri, içinde Neonazi kanadın da endişe verici bir şekilde yer aldığı sağ popülist “Almanya için Alternatif” (AfD) partisi diğeri Müslüman göçmenler üzerinden şaha kalkmaya hazırlanan ve Alman siyaset ve medyasının “Erdoğan’ın Almanya’daki partisi” adını verdiği İslamcı DAVA partisi. Her iki parti de elbette göç üzerinden seçmene yürüyor. Biri sınırlara duvar çekilmesini diğeri açık sınırları talep ediyor. Elbette ilkinin seçmen kitlesi Almanlar, diğerinin ise ağırlıklı olarak “Müslüman göçmen” arka planı olan insanlar. Almanya’da 5 milyon civarında Müslüman yaşıyor.
GERÇEK SORUNLAR YERİNE…
Almanya’daki ekonomik kriz ve mülteci krizi her iki partiye de oy kazandırmaya devam ediyor.
Emeklilerin, işsizlerin , emekçilerin gitgide yoksullaştığı Almanya gerçek sorunlarına eğilmek yerine bir yandan AfD’nin kapatılması için kolları sıvıyor, diğer yandan ekonomik açıdan ve göç meselesi üzerinden köşeye sıkışmasının hesabını DAVA üzerinden Erdoğan’a kesiyor.
Federal Almanya Cumhuriyeti’nin gelmiş geçmiş “en berbat hükümeti” olarak ün salan SPD-Yeşiller-FDP koalisyonu, Almanya’yı Avrupa’nın ekonomisi en güçlü ülkesi konumundan alıp tepetaklak yere çakmakta kararlı görünüyor.
Böyle bir ortamda, Erdoğan’ın şimdiden ve sadece adı bile Almanya’yı derinden ürkütebiliyor.
Fakat ekonomisi göbekten Almanya’ya bağlı Türkiye’de olanlar, kendisinin de başına gelecek diye ödü patlayan siyaset ve medya yapıcıları, geç de olsa uyanmışa benziyorlar. Ya da uzunca bir süre “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” diyenler tıslamayı enselerinde hissediyorlar belki de…
Çok uzatmadan önceki yazımıza, bıraktığımız yerden devam edelim.
Sanki yıllar önce DAVA’nın temelini atan böyle bir oluşum yokmuş gibi, sanki bu isimleri ilk kez duyuyorlarmış gibi, sanki adı geçen kuruluşlara Almanya hiç tahammül göstermemiş hiç destek vermemiş gibi, sanki bakanları, vakıfları bu isimlere ödül vermemiş gibi, yani sanki uzaylılar listesi önlerine konmuş gibi tüyleri diken diken olan gazeteci ve siyasetçileri panikleten adayları tanıtmayı sürdürelim:
DİTİB ESKİ GENEL SEKRETERİ VE ZİNGAL
Adaylar arasında bir başka doktor daha bulunuyor: Ali İhsan Ünlü. Bu isim, Almanya’da Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) eski genel sekreteri.
Ancak, adaylar arasındaki en tanınmış isim ise Fatih Zingal.
Solingen doğumlu Alman avukat ve politikacı Zingal özellikle dış politika, ırkçılık, İslamofobi ve göçmenlerin siyasi katılımı konularıyla ilgileniyor.
2001’den 2011’e kadar SPD üyesi olan ve bu süre zarfında parti içinde çeşitli görevlerde bulunan Zingal, Solingen’deki genç sosyal demokratlar Jusos’un başkan yardımcılığını da yapmıştı. Partiden ayrılmasına yol açan belirleyici nokta ise “Almanya Kendisini İmha Ediyor” adlı kitabı kaleme alan SPD’li siyasetçi Thilo Sarrazin’e partisinin “yumuşak tutumu” oldu.
O dönemde Solingen şehrinin Göçmen ve Entegrasyon Konseyi’nin başkan yardımcılığını da yapan, “Hoşgörü ve Sivil Cesaret İttifakı”nın da bir üyesi olan Zingal, daha sonra Solingen belediyesi, Federal İçişleri Bakanlığı ve Bertelsmann Vakfı tarafından Entegrasyon Ödülü’ne layık görüldü.
Zingal, Almanca konuşulan ülkelerde televizyon programlarında yer almasıyla ün kazandı. 2013 yılı sonunda Avrupalı-Türk Demokratlar Birliği (UETD) Solingen’in kuruluş sürecinde yer aldı ve 2015 Türkiye parlamento seçimlerine kadar burada başkan yardımcısı olarak görev yaptı. Türkiye’de 2015 yılında yapılan parlamento seçimlerinin hemen ardından, iktidar partisi AKP’nin lobi örgütü olan UETD’nin Avrupa genel merkezi başkan yardımcılığına atandı ve Siyaset Yetkinlik Merkezi’nin başkanlığını yaptı. Ertesi yıl aynı zamanda örgütün sözcüsü oldu. UETD’deki görevleri, Mayıs 2018’deki olağan görev süresinin sonunda, Bosna’da yapılan ve UETD’nin Uluslararası Demokratlar Birliği (UID) olarak yeniden adlandırıldığı genel kurul sonrasında kısmen sona erdi. Zingal şu anda UID’nin sözcüsü olarak çalışmalarını sürdürüyor.
Hatırlatmakta yarar var. Fatih Zingal, Neonazi cinayetler işleyen NSU davasının kararından sonra Huffington Post’a şunları söylemişti: “Sanırım bu davadan hatırlanacak olan şey, destekçiler, muhbirler ve kurumsal ırkçılığa dair her şeyin tam olarak açıklığa kavuşmadığı izlenimi olacak. Alman-Türk toplumunda hakim olan temel duygu da budur.”
Mesut Özil’in Alman milli takımından ayrılmasının ardından Zingal, Özil’le dayanışma gösterdi. Almanya Futbol Federasyonu (DFB) Başkanı Reinhard Grindel’i eleştirerek tepkisini dile getirdi ve Erdoğan fotoğrafı ile buna bağlı tartışmalar aracılığıyla Almanya’daki “gizli ırkçılığın” gün yüzüne çıktığı görüşünü aktardı.
“DAVA” NE VAAT EDİYOR?
Bu “parti”, oldukça basit sloganlarla, gerçekte biraz da AfD’nin kolaycı ama mülteciler konusunda tam tersi vaatlerle seçmenleri cezbetmek istiyor.
– Yabancılara haklarının tam olarak verilmesi,
– Avrupa’nın bir parçası olduklarının tam kabulü,
– Sosyal yardımların iyileştirilmesi,
– Çocuk ve yaşlı yoksulluğuyla mücadele,
– Pragmatik ve ideolojiden bağımsız bir mülteci politikası.
MÜSLÜMAN OYLAR HESABI
Bütün bu bilgiler ışığında bazı şeylerin açıkça söylenmesi gerekir. Biliyoruz ki, Batı Avrupa’da 5,5 hatta 6 milyona yakın Türk kökenli, 8 milyona yakın da Müslüman yaşıyor.
Federal Almanya’nın sağcı yönetenleri, şimdiden, yeni vatandaşlık yasası ile 1,5 milyon Türk’ün daha oy kullanabileceğinden ve toplam 2,5 milyon Müslüman’ın DAVA’ya oy vermesinden endişe ediyor. Sadece Almanya değil, dikkat, bu korkuyu paylaşanlar içinde Avusturya başta olmak üzere Belçika, Fransa, Danimarka, Hollanda gibi başka ülkeler de var.
Birçok kaygıyı anlasak da, unutulan ve sağ popülistlerin, muhafazakârların isteyerek görmezden geldikleri bir noktayı o zaman biz buradan kayda geçirelim:
Avrupa’da yaşayan 3,5 milyon Türkiye kökenli insanın tamamı
– İslamcı değildir,
– Muhafazakâr değildir,
– Erdoğancı değildir,
– Almanya’da laik Türk kökenli seçmen vardır ve hatta çoğunluktadır,
– Almanya’da özgürlükçü Türk kökenli seçmenler ağırlıktadır,
– Almanya’da çifte vatandaş olup her iki tarafa yararlı işler üreten insanımız vardır,
– Almanya’da sosyal demokrat Türk örgütlenmeler vardır,
– Almanya’da sokakta ırkçılık vardır,
– Almanya’da kurumsal ırkçılık vardır,
– Almanya’da yoksulluk vardır,
– Almanya’da işsizlik vardır,
– Almanya’da İslamofobi vardır,
– Almanya’da DAVA’yı yaratan ayrımcılık ve dışlamacılık vardır,
– Almanya’da Türklerin göç hikayesinden bu yana İslamcılarla kol kola giren, onları besleyip büyüten, sadece Almanya’da değil Türkiye’de de gericilere, dincilere kol kanat geren sayısız Alman hükümeti vardır,
– Almanya’da sayısız çağdaş, laik Türk sivil toplum örgütleri vardır,
– Almanya’da Sahra Wagenknecht’in tabiriyle ülkenin gelmiş geçmiş “en aptal” hükümet iş başındadır,
– Ülkenin asıl sorunlarına gözlerini kapatan bu hükümetin siyaset sahnesindeki adı, siyasi partilerin renklerinden (kırmızı yeşil-sarı) dolayı bizim ampüle benzeyen deyimle “trafik ışığı” hükümetidir.
Tablo bu.
Eğer böyleyse, biz de buradan şimdiden not düşelim: DAVA partisinin dört adayı AP seçimlerinde dörtte dört yapacaktır.
Durum, bu.
IŞIN ERTÜRK – STUTTGART
FOTO: Maheshkumar Painam auf Unsplash / Secretary of Defense, Public domain, via Wikimedia Commons