İngiltere ve sansasyonel habercilik: Medyanın medyaya verdiği zarar
Birleşik Krallık, zengin içeriklerle dolu gündemiyle dünya medyasının ilgisini çekiyor çekmesine, ancak özellikle Türk medyası, aldığı bilgilerin güvenilirliği ve saygınlığına bakmaksızın yayınlamaktan çekinmiyor ve maalesef “kaş yapayım derken göz çıkarıyor”. Sansasyonel başlıklar marifet sanılıyor.
Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson, eski danışmanı Dominic Cummings’in “intikam” çığlıkları karşısında çıkan toz ve duman dinsin diye beklerken, İngiliz Parlamentosu konuya el attı ve devlet etiği gereği tarafları dinlemeye başlayacağını duyurdu.
İnceleme ve araştırma sürerken, hain danışman ortaya akla hayale gelmeyecek iddialar atarak, bu iddialarını da ülkedeki dedikodu mecralarına sızdırarak yine gündemi karıştırmayı başardı.
Boris Johnson’a, eylül 2020’de ikinci kez karantina kararı vermesini ısrarla tavsiye ettiğini iddia eden Cummings, Başbakan’ın kendisine cevap olarak, “Karantina kararı vermektense insanların ölmesini tercih ederim” şeklinde “akıl ve insanlık dışı” bir cevap verdiğini iddia ediyor. Elbette ki Başbakanlık bu iddiaları yalanladı, ülkenin saygın haber kanallarının editörleri yaptıkları canlı yayınlarda bu konunun üzerinde bile durmaya değmeyeceğini, ucuz bir habercilik yaklaşımı olduğunu söylediler.
Ancak maalesef, Birleşik Krallık gündemini, kalite standartları düşük tabloid mecralardan takip etmek olarak gören diğer ülkelerin haber ajansları, bu tuzağa düştü ve basına servis etti. Aralarında Türk medyasının da olduğu bu haber ajansları, konunun güncel ve gerçek durumuna bakmadan, sadece “sansasyonel haber” yaparak ülkedeki mecralara servis ettiler bile.
KONUNUN ÖZÜ VE GERÇEĞİ NE PEKİ?
Birleşik Krallık’ta yerel seçimlere iki haftadan az bir süre kalmışken, siyasi arenada kıran kırana bir mücadele sürüyor. İktidardaki parti Conservative’lerin, devlet imkânlarını ve makamlarının gücünü kişisel çıkarları için kullandıkları yönünde bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Tüm bu çabaların arkasında iktidara muhalif partiler ve isimler var muhakkak ve bir takım mecraları da amaçları doğrultusunda kullanıyorlar.
İngiliz Parlamentosu da, Başbakan da koparılan fırtınaya sessiz kalamayacakları için bağımsız denetim ve soruşturma süreçlerini başlatmak üzere harekete geçiyorlar ki, bunu yapmak zorundalar, devlet etiği bunu gerektiriyor.
Şu günlerde, Başbakanlık konutunun tadilat masraflarının nasıl ve kim tarafından karşılandığı sorgulanıyor. Başbakan, yıllık 30 bin pounda kadar olan tadilat bedelini devlet kasasından harcayabiliyor. Ancak Boris Johnson ve nişanlısının oturduğu 11 nolu dairenin tadilatının 200 bin poundu bulduğu söyleniyor. Dolayısıyla 30 bin poundun üzerindeki miktarı kimin ödediği soruluyor. Başbakanlık konutu da Boris Johnson’ın kendi cebinden ödediğini, tüm belge ve bilgileri parlamentoya sunacağını açıkladı.
MEDYA MEDYAYA BUNU HER ZAMAN YAPIYOR
Pandeminin başladığı günlerde, Boris Johnson, her gün canlı basın toplantısında ulusa sesleniyor, basının sorularına cevap veriyordu. Basın toplantısında söylemediği sözleri, Türk medyasında bazı mecraların haber metinlerinde gördüğüm zaman söylenenlerin gerçekte ne olduğunu anlatmak için bir hayli çaba sarf etmiştim.
Maalesef, değişen bir şey olmamış gibi görünüyor, çünkü hâlâ Türk medyasında bazı mecralarda Birleşik Krallık ile ilgili yayınlanan haberlerin içeriğinin gerçekte ne olduğunu anlatmak için çaba sarfediyorum.
Örneğin, Johnson’ın, “karantina yapmayacağız, doğal seleksiyon stratejisi benimsiyoruz” gibi bir söz söylediği iddia edilmişti. Oysa böyle bir söz söylememişti.
İşin özü şu: Kişinin söylediği sözler, özellikle canlı yayında söyledikleri, parlamentoda söyledikleri, kayıtlara geçen resmi belgeler esas olan. Bunlar dışında kalan “haberimsi” yayınlar dedikodudan öteye gitmez, gitmiyor, gitmeyecek.
Sonuç olarak, doğru bilgi almak isteyenlerin güvenilir mecraları izlemelerini tavsiye eder, “Yeni Posta okumaya devam edin” derim.
GÖZDE SAPANLI – BIRMINGHAM / BİRLEŞİK KRALLIK