Gazze’nin geleceği: Teknokratik kontrol mü, kolonializm mi?

Gazze’nin geleceği: Teknokratik kontrol mü, kolonializm mi?
Yayınlama: 07.10.2025
Düzenleme: 07.10.2025 17:15
46
A+
A-

Eski kalkınma proje lideri ve yazar Detlef Koch, Tony Blair’in hazırladığı “Gaza International Transitional Authority” (GİTA) planını sert bir dille eleştiriyor. “Gazze’yi istikrara kavuşturmak” iddiasıyla sunulan bu plan, Koch’a göre modern bir vesayet sistemi kuruyor: “Bu, yeniden biçimlenmiş bir sömürgecilik , Filistinlilerin iradesini yok sayan bir iradesizleştirme, yani siyasi vesayet.”

GAZZE İÇİN “YENİ DÜZEN” PLANI

Detlef Koch’a göre Tony Blair’in de katkıda bulunduğu “GİTA Planı”, Gazze’nin geleceği için tasarlanmış bir uluslararası geçiş yönetimi modeli. Kâğıt üzerinde teknik bir istikrar projesi gibi görünse de, planın özü Gazze’nin siyasi denetimini dış güçlere bırakmak. Yedi ila on kişiden oluşacak bir uluslararası yönetim kurulu, Gazze’nin yeniden inşası ve yönetimi konusunda mutlak yetkilere sahip olacak. Bu kurulda yalnızca bir Filistinli üye bulunacak o da “iş dünyası veya güvenlik çevresinden” bir isim.

Koch, bu yapıyı “demokrasinin karikatürü” olarak nitelendiriyor. Çünkü karar alma süreçlerinde Filistinlilerin söz hakkı yok denecek kadar az. Yönetim merkezi Gazze dışında, Mısır’ın El-Ariş kentinde kurulacak. Üstelik planın tepesinde, Irak savaşındaki rolü nedeniyle birçok Arap ülkesinde savaş suçlusu olarak anılan Tony Blair yer alacak. “Gazze’nin kaderini tayin eden bir vali gibi,” diyor Koch, “yetkilerini kimseye borçlu olmayan, sadece Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne hesap veren bir yönetimden söz ediyoruz.”

GİTA’NIN YAPISI VE GÜÇ DENGESİ

Planın sızan taslağına göre GITA, Gazze’nin yasalarını çıkarabilecek, üst düzey yöneticileri atayabilecek ve uluslararası müzakerelerde bölge adına konuşabilecek. Filistinliler ise sadece uygulayıcı pozisyonlarda yer alacak. Bu, Koch’a göre “yeni bir manda sistemi” anlamına geliyor.

“Bu plan, Gazze’yi fiilen Batı Şeria’dan koparıyor,” diyor Koch. “Oysa Oslo Anlaşması iki bölgeyi bir bütün olarak tanımlamıştı. GITA, Filistin’in politik birliğini parçalıyor.” Eski PLO müzakerecisi Xavier Abu Eid’in de sözlerine yer veriyor: “GITA, Gazze’yi hukuken Batı Şeria’dan ayırıyor. Bu, Filistin devletinin kalbini ortadan ikiye bölmek demek.”

Planın süresi de belirsiz. Beş yıl olarak öngörülse de hiçbir bağlayıcı takvim yok. Bu, İsrail’in elini güçlendiriyor çünkü plan, Gazze üzerindeki askeri kontrolün “güvenlik gerekçesiyle” sürdürülmesine izin veriyor.

FİLİSTİN’İN TALEBİ: GERÇEK EGEMENLİK

Filistin tarafı, 2023’ten bu yana taleplerini açıkça dile getiriyor: Tam bağımsızlık, işgalin ve ablukanın sona ermesi, 1967 sınırları içinde başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti.

Mahmud Abbas, Eylül 2025’teki BM konuşmasında, Gazze’nin yönetiminde sadece Filistin Ulusal Yönetimi’nin (PA) yetkili olduğunu vurguladı. Hamas’ın siyasi rolüne kapı kapalı ama egemenlik hakkı tartışmasız Filistin halkına ait. Koch, buna rağmen GITA’nın PA’yı tamamen devre dışı bıraktığını hatırlatıyor: “Görünürde bir yeniden yapılanma planı, gerçekte ise bir egemenlik gasbı.”

KOLONİAL MANTIĞIN DÖNÜŞÜ

Koch, GITA’nın dilinde bile sömürgeci bir ton olduğunu söylüyor: “Gazze kendi kendini yönetemiyor, bu yüzden dışarıdan uzmanlar getirelim” anlayışı, tam anlamıyla bir paternalizm. “Yani ‘biz biliriz, siz henüz hazır değilsiniz’ yaklaşımı,” diyor.

Planın “teknokratik” görünümü, aslında siyasi bir vesayeti gizliyor. Tony Blair’in adının geçmesi ise sembolik bir ironi: “Bir zamanlar Irak’ı ‘özgürleştiren’ aynı isim, şimdi Gazze’yi yönetmek istiyor. Bu, tarihin trajik bir tekrarı.”

Koch’a göre bu yapı, Birleşmiş Milletler’in 1960 tarihli anti-kolonyalizm bildirgesine açıkça aykırı. Çünkü bildirge “bir halkın kendi geleceğini tayin hakkını engelleyen her türlü dış yönetimi” insan hakları ihlali sayıyor. GITA ise tam olarak bunu yapıyor.

PSİKOLOJİK ETKİLER: DEMORALİZASYON VE RADİKALLEŞME TEHLİKESİ

Gazze halkı, 16 yılı aşkın süredir abluka altında, defalarca bombalanmış ve toplumsal travmalarla sarsılmış durumda. Koch, bu tabloya bir de “siyasi vesayet” eklendiğinde ortaya çıkacak yıkıcı etkiyi anlatıyor: “Bir halkın kendi kaderini tayin etme umudu elinden alınırsa, geriye yalnızca öfke kalır.”

Araştırmalara göre Gazze’de çocukların yüzde 90’ı savaş sonrası travma belirtileri gösteriyor. Koch’a göre GITA gibi planlar bu durumu sadece ağırlaştırır. Çünkü insanlar yeniden “kontrol kaybı” yaşar — bu da umutsuzluk ve radikalleşmeyi körükler. “Hiçbir toplum, kendine danışılmadan yönetilmeye razı olmaz,” diyor Koch.

VERSAILLES BENZETMESİ

Detlef Koch, GITA’yı tarihsel bir örnekle kıyaslıyor: Versailles Antlaşması. “1919’da Almanya’ya dayatılan barış, aslında bir cezaydı,” diyor. “Bugün Gazze’ye önerilen plan da aynı hatayı tekrarlıyor. Barış değil, itaati hedefliyor.”

Versailles, Almanya’yı silahsızlandırmış ama aynı zamanda onurunu da elinden almıştı. Bu da radikalleşmenin yolunu açmıştı. Koch’a göre GITA’nın yaratacağı psikolojik etki, benzer bir “diktat barışı” duygusu: “Bir barış, adalet olmadan kalıcı olamaz. Dayatılan bir yönetim, barış değil, bir ara dönemdir, bir sonraki çatışmaya kadar sürecek bir sessizlik.”

GAZZE’YE DEĞİL, FİLİSTİNLİLERE SÖZ HAKKI

Detlef Koch, makalesini şu cümleyle bitiriyor:
“Gazze’yi yeniden inşa etmek, binaları dikmek değil, halkına onurunu iade etmektir. Onuru olmayan bir barış, sadece yeni bir savaşın sessiz başlangıcıdır.”

YENİ POSTA – STUTTGART

KAYNAK: https://www.nachdenkseiten.de/?p=140182

FOTO: Mohammed Ibrahim – Unsplash