Avrupa “yarılmanın” eşiğinde: Ramstein zirvesine sadece fırtına mı engel oldu?
Ukrayna ve Rusya savaşları gölgesinde Avrupa Birliği’nde çatlak seslerin güçlendiği ve Birliğin parçalanma yolunda olduğunu söylemek artık mümkün.
Almanya’da çalışmalarını sürdüren gazeteci Işın Ertürk MK Haber kanalında “Fatih Güllapoğlu ile Türkiye’nin Hafta Sonu”nda konuya ilişkin Güllapoğlu’nun sorularını yanıtladı.
Gazeteci Ertürk’ün Avrupa’daki sıcak gelişmelere ilişkin anlattıklarından öne çıkanlar şöyle:
ABD Başkanı Joe Biden, Almanya’ya gelecekti, gelemedi. Almanya’ya yapacağı veda ziyaretiyle, ABD-Almanya ilişkilerini güçlendirme ve ortak hedeflerde koordinasyon sağlama amacı güdüyordu. Fırtına gerekçe gösterildi iptal için.
Ramstein Üssü’nde yapılacak Ukrayna Temas Grubu zirvesine katılımını da kapsıyordu. Biden katılabilseydi ABD’de halihazırda sunulan “zafer planı” hakkında konuşacak ve Ukrayna’ya silah ve para konusunda daha fazla destek çağrısında bulunacaktı. Nedense, olmadı.
Sadece fırtına mıydı gerekçe? Sormuş olalım.
Berlin’deki hükümet, gerek Ortadoğu ve İsrail politikalarında gerekse Ukrayna çıkmazında Washington’un çizdiği doğrultuda hareket etmeyi sürdürüyor.
Ancak bu eğilim bir erken seçimi de tetikleyebilir
AB’de de durum hiç iç açıcı değil. Resmen bölündü. İki parça…
Ukrayna ve İsrail Savaşları konusunda birlik sağlanamıyor. Avrupa Parlamentosu’nda, Macaristan Başbakanı Viktor Orbán ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen arasında büyük bir tartışma patlak verdi. Orbán’ın, Avrupa Konseyi Dönem Başkanlığı süresince sunduğu rapora, parlamentoda sert tepki gösterildi. Tartışma, AB içindeki görüş ayrılıklarını daha da belirginleştirdi. AB’nin “yarıldığı” gözleniyor.
Ama haftanın asıl önemli başlığı Almanya ile Türkiye arasındaki gizli kapaklı ilişkiler.
Biri, silah alışverişiyle ilgili: Alman hükümeti, Türkiye’ye çeşitli silah sistemleri ve modernizasyon kitlerinin (?????) satışı için onay verdi. Bu, Almanya’nın mevcut dış politika rotasında bir değişime işaret ediyor. İki ülke arasındaki askeri işbirliğinin, bölgedeki güçler dengesini etkileyeceği kesin çünkü.
Silah ihracatından konuşurken Almanya’nın İsrail’e silah ihracatını sürdüreceğinin ilan edilmesi de bu hafta gündeme damga vuran konular arasında yer alıyor.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Federal Meclis’te İsrail’e yönelik Hamas saldırısının yıl dönümü nedeniyle düzenlenen oturumda yaptığı konuşmada, hükümetin İsrail’e yeterince destek vermediği yönündeki eleştirileri reddetti. Sosyal Demokrat Partili (SPD) Almanya Başbakanı, “(İsrail’e) silah sevkiyatı yaptık ve yapacağız” açıklamasında bulundu.
Muhalefetteki Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) partilerinden milletvekilleri, Scholz liderliğindeki hükümetin İsrail’e verdiği desteği, özellikle de silah sevkiyatını yetersiz buluyordu.
Buna karşılık Almanya’da sol popülist Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) ise Scholz hükümetinden İsrail’e silah ihracatını resmen yasaklamasını istiyor.
BSW milletvekillerinden Sevim Dağdelen Federal Meclis’te bugün gerçekleştirilen oturumda partisinin bu yöndeki talebini yineledi.
Diğer bir gizli kapaklı ilişki de Alman şirketlerinin yaptırımları Türkiye üzerinden delmesi…
Son dönemde artan iddialara göre, Almanya merkezli bazı şirketler, Avrupa Birliği ve ABD tarafından uygulanan yaptırımları Türkiye üzerinden deliyor.
Alman kamu kurumu SWR kanalına göre özellikle Rusya ve İran gibi ülkelere yönelik ekonomik yaptırımların aşılmasında Türkiye’nin önemli bir transit ülke olarak kullanıldığı öne sürüldü.
Uzmanlar, Almanya’nın ekonomik gücünün bu tür yaptırımlara karşı Türkiye ile işbirliği yaparak nasıl esnetildiğini araştırmaya başladı. Türkiye’deki bazı ithalat ve ihracat işlemlerinin, üçüncü ülkeler aracılığıyla yaptırımlardan kaçınarak Almanya’ya ya da Almanya üzerinden diğer ülkelere mal ve teknoloji transferini sağladığı iddiaları güçleniyor.
YAPTIRIMLARI DELMENİN YOLLARI
Yaptırımlardan kaçınmanın başlıca yöntemlerinden biri, malların önce Türkiye’ye gönderilmesi ve ardından buradan yaptırım altındaki ülkelere yeniden ihraç edilmesi. Özellikle elektronik cihazlar, teknoloji ürünleri ve savunma sanayii ekipmanlarının bu yollarla Rusya ve İran gibi ülkelere ulaştığı bildiriliyor. Ayrıca, bazı enerji ve petrol şirketlerinin de Türkiye’yi kullanarak bu süreçlere dahil oldukları iddia ediliyor.
Özellikle Rusya-Ukrayna savaşının başlamasından sonra Avrupa Birliği’nin Rusya’ya yönelik enerji ve ticaret yaptırımları sıkılaşmış durumda. Ancak bu sıkı tedbirlere rağmen, Alman şirketlerinin Türkiye’deki partnerleri aracılığıyla enerji sektöründe de bu yaptırımları aştıkları iddia ediliyor. Almanya ve Türkiye arasındaki ticari ilişkilerin büyüklüğü, bu tür yasadışı ticaret yollarının tespit edilmesini daha da zorlaştırıyor.
ABD ve AB yetkilileri, yaptırımları delen şirketlerin cezalandırılması gerektiğini belirtiyorlar. Ancak Türkiye’nin stratejik konumu nedeniyle, bu ülkeye yönelik sert yaptırımlar uygulamanın siyasi ve ekonomik riskleri de bulunuyor. Batılı yetkililer, Türkiye’nin NATO üyesi olması ve bölgesel güç dengeleri açısından önem taşıması sebebiyle yaptırımlar konusunda daha dikkatli adımlar atmaya çalışıyorlar.
Bu iddialar, Türkiye’nin jeopolitik konumunu bir kez daha ön plana çıkarıyor. Ayrıca Almanya’nın ekonomik çıkarlarını koruma çabaları ile uluslararası yaptırımlara uyum politikaları arasındaki dengeyi nasıl sağlayacağı konusunda tartışmalar artıyor.
Almanya gerilerken Türkiye’yi, Türkiye de gerilerken Almanya’yı aşağı çekebilir.
İki ülke arasındaki yoğun ekonomik, demografik ve siyasi ilişkiler, bunu gerektiriyor, diyelim.”
“Fatih Güllapoğlu ile Türkiye’nin Hafta Sonu” programı Avrupa’daki son gelişmelerle de hafta sonu Cumartesi Pazar günleri Türkiye saati ile 11’de ekranlara geliyor.
YENİ POSTA – STUTTGART