Hangisi daha vahim? Avrupa’da “faşistoid sağın” yükselişi ve soldaki felç
Cuma Kıvılcımları, bu hafta Almanya ve Avrupa’da yükselen faşizan sağın muhtemel sonuçlarını ve Avrupa solunun hızla büyüyen bu tehdit karşısındaki “hal-i pür melalini” masaya yatırıyor.
Cemil Fuat Hendek, milliyetçi sağın emperyalist merkezler başta olmak üzere tüm yaşlı kıtayı ele geçirir boyutlar kazanmasının ardında, sol arayışların sahneden çekilmesinin yattığına dikkat çekiyor. Sendikaların ve “sol partilerin” yerleşik mülkiyet sistemine tamamen uyum sağladığını kaydeden Hendek, Almanya örneğindeki AfD’den hareketle, yerleşik solun, içinde yoğun faşizan kanallar biritirilmiş yeni Avrupa “aşırı sağının” yükselmesine bir anlam vermekte büyük güçlük çektiğini de hatırlatıyor.
Cemil Fuat Hendek, Avrupa solu kadar Türkiye kökenli solun da bu yükselen faşizm arayışlarını yeniden tanımlamak zorunda olduğunu savunarak, ortada “bizim solumuza düşen bir görev” olduğunun altını çiziyor ve soruyor: “Biz bütün bu yeni gelişmelere nasıl bir anlam vereceğiz? Gelişmelerin akacağı kanalları, yaratacağı sonuçları nasıl çözümleyeceğiz? Bu alanda hangi adımlar atacağız ve en önemlisi, neden tanım konusunda böylesine aciz bir görüntü veriyoruz?”
Hendek, faşizmin tarihsel tanımları ile güncel faşizmler arasındaki sapmaların analize tabi tutulması gerektiğini kaydederken, yeni tanım arayışlarının tartışmaya açılması çağrısında da bulunuyor.
Osman Çutsay da Avrupa’daki açmazda bir sağ krizin değil, bir tür sol krizin yattığı etkili olduğu tezine katıldığını belirtiyor. Cemil Fuat Hendek’in “16-24 yaş grubundaki yeni seçmenlerin AfD benzeri faşizan sağa destek vermesi, durumun vahim olduğunu gösteriyor,” saptamasını doğrulayan Çutsay’a göre, Türkiye kökenli ve Türkçe kullanan toplumun içindeki solun artık bazı hayallere veda etmesi gerekiyor.
Avrupa’daki emperyal demokrasi rehavetinden krize karşı herhangi bir çözüm çıkmayacağını ileri süren Çutsay, “Bizim solumuz, milyonlarca Türkçelinin yaşadığı Avrupa’daki gelişmeleri Türkçe üzerinden ve bu sahnenin aktörleriyle doğrudan ilişki kurarak anlamayı ertelerse, aydın değil uşak olmayı kabullenmiş olur. Daha açığı, bir örnekle şöyle: Bizler İngilizceden ve sorunlu bazı yayınlardan çeviriyle Almanya’daki sol arayışları anlayamayız. Örneğin, bizler bizzat Almanya ve Avusturya’daki siyaset sahnesine çıkmalı, bu sahnedeki aktörlerle birebir ilişki kurmalıyız. Onları konuşturmalı, özgün sorularımızı bizzat yanıtlamalarını sağlamalıyız. Benzer çıkışları Fransa, Britanya, Belçika, Hollanda ve İskandinavya ülkelerinde de yapmak zorundayız,” diyor.
Cemil Fuat Hendek ve Osman Çutsay, Avrupa’daki “Türkçeli sosyalistlerin” yaşadığı büyük travmayı, içinde debelendikleri izolasyonu ve bu açmazı kolaylaştıran tembelliği de tartışmaya açıyorlarlar.
YENİ POSTA – FRANKFURT