Dünya bir yangın yerine mi dönecek, yoksa geçici bir sorun mu? Oligarkların savaşı
Sosyal demokratlar (SPD), Yeşiller, liberal FDP, hatta Sol Parti ve bunların barış iddiaları: Hepsi tarihte kaldı. Hemen hemen bütün meclis partileri, emeğiyle geçinenleri ve “barışçı politikaları” unuturken, gözler, önce gözettikleri büyük şirketlere çevriliyor.
İlk sorumuz şu: Federal Almanya, Ukrayna savaşına neden barışçı yaklaşmıyor? Federal Almanya’da, Die Linke’ye (Sol Parti) kadar olan siyasi partilerin, merkez medyanın, entelektüellerin, öğretim görevlilerinin vb. Ukrayna savaşına bakışını analiz ettiğimizde, kendimize soracağımız soru “Bütün bu yanlı yaklaşımların ardında, Federal Almanya-ABD ekonomik ilişkileri mi yatıyor?” sorusu olacaktır.
Amerikancılığın bu denli güçlü olduğu Alman medyasında neonazilerin Ukrayna’daki katliamları hiç sorgulanmazken, bütün amaç, varsa yoksa Rusya’ya haddini bildirmek, bir an önce silah yetiştirmek, savaşı uzatmak, Rusya’yı zayıflatmak, Rusya’nın hatalarını dünya kamuoyu önünde büyülterek göstermek.
Neden böyle? Federal Almanya-ABD ekonomik-ticari ilişkileri gerçekten çok mu önemli?
Ukrayna savaşı, Avrupa’nın en güçlü ekonomisi olan Federal Almanya’yı gerçekten zor durumda bıraktı. Federal Almanya 2021 yılında ABD’ye122 milyar avroluk satış yaparken, aynı yıl ABD’den 72 milyar avroluk mal almış. Diğer taraftan, Alman girişimciler ABD’de yüklü yatırımlar yapıp, iş alanları açarken, ABD iş insanlarının da Federal Almanya’da hatırı sayılır bir sermayesi var.
Federal Almanya, ABD’ye yaptığı tatlı ihracatın sevindirici yanıyla Rusya’ya olan enerji bağımlılığı arasında, tam anlamıyla “iki arada bir derede” kalıyor.
Federal Almanya, bilindiği gibi, gaz ithalatının yüzde 55’ini Rusya’dan tedarik ediyor. Uzmanlara göre, Ukrayna savaşının tetikleyeceği herhangi bir enerji krizi, Federal Almanya sanayisinin kağıt, kimya, cam vb. kollarını direkt, diğer alanlarda da dolaylı olarak etkileyecek. Bu arada Federal Almanya-Rusya ticari kuruluşlarının kazandıkları aracı komisyonlarının da tehlikeye gireceğini unutmayalım.
Ya Ukrayna tarafı? Federal Almanya, Ukrayna’dan neler bekliyor, neler umuyor?
Federal Almanya açısından Ukrayna, Alman büyük endüstrisi için hem pazar, hem de Alman firmalarının ihtiyaçları için ucuz üretim merkezi. Federal Almanya bir yandan Ukrayna’nın zenginlerine katma değeri yüksek mallar satarken, diğer yandan, Ukrayna gibi ülkelerden de üretiminden vazgeçtiği ürünleri ucuza alıyor. AB’nin zengin ülkeleri, AB’nin küçük ülkelerini sanayisizleştirirken, bu ülkelerin işçileri de daha iyi bir hayat kurmak için zengin ülkelere göç ediyorlar. Göçmenler yer değiştirince, gittikleri ülkelerdeki çalışma ücretlerini ya düşürüyorlar ya da ücretlerin yükselmesini önlüyorlar. Bu da yetmiyor, merkez medyanın, milliyetçi partilerin manipülatif haber ve politikalarıyla halklar birbirlerine yabancılaştırılıyor, işçi sınıfının yaşadığı bütün somut sorunlar unutturulmaya çalışılıyor. “Bu kızgınlık yeter” diye düşünülüyor.
Kendimize, “Bu kadar mı?” diye soruyoruz. Bu kadar değil tabii ki! Bu değersizlik düşüncelerinİ taşıyanların, üzerlerinde tepindikleri halklarla hiçbir duygusal yakınlıkları olmadığını biliyoruz. Onlar, bu kavgayı, sadece “kapitalist pekişme” olarak görüyorlar. Nasıl oluyorsa, etnik azınlıklara yapılan eziyetler, dönüp dolaşıp diğer halklara da sirayet edebiliyor.
Peki, Federal Almanya iç cephesinde neler oluyor, politika kazanı nasıl kaynıyor? Trafik lambası koalisyonunun ortaklarından liberal FDP’nin sözcüleri, Ukrayna’ya bir an önce silah gönderme taraftarı. Diğer ortak Yeşiller Partisi ise her zamanki şaşırtıcı parti olma özelliğini koruyor! Bu parti, Ukrayna savaşında Rusya’ya karşı sert bir tutum takınırken, silah gönderme işinde de lambanın yeşilinde durarak “geç sinyali” veriyor.
SPD, Olaf Scholz önderliğinde Ukrayna savaşına biraz daha soğukkanlı yaklaşıyor veya başlarda en azından yaklaşmaya çalışıyordu. Artık hava dönmüş görünüyor. SPD, Ukrayna’ya Federal Almanya hükümeti olarak doğrudan bir silah sevkiyatına karşı çıkarken, diğer ülkelerle ortak alınan bir kararla silah göndermeden yana. SPD belki de orta yolu bulmaya çalışıyor.
Olaf Scholz’un Ukrayna’ya ağır silahlar için yaktığı yeşil ışık, yeni bir döneme geçildiğinin işareti kabul edilebilir.
Alman halkının bir zamanlar Arbeiterpartei (İşçi Partisi) dediği SPD’nin politikaları böyle mi olmalıydı?
Ya Yeşiller’e ne demeli?
Hepsi tarihte kaldı! Hemen hemen bütün meclis partileri, çalışanlarını ve politikalarını unuturken, gözler, önce gözettikleri büyük şirketlere çevriliyor. Öyleyse, bizler de gözlerimizi bu alana çevirelim.
Günümüz büyük endüstri şirketlerinde maalesef bir hiyerarşi oluşmuş durumda. Şöyle ki: Uzaktan girilemez dev bir kale görünümünde olan şirketler, ülke içindeki ve dışındaki taşeron firmalara kendi kurallarını acımasızca uygulayarak, istedikleri üretimlerini yaptırmaktadırlar.
Uluslararası şirketler, diğer yandan da, kiralık işçi firmalarıyla işçi ihtiyaçlarını karşılamakta, işçilerle muhatap olmamaktadırlar. İkinci bir hiyerarşi de buradadır. Devlet de düzenli vergi aldığından “Sorun yok, biri gider, biri gelir” mantığıyla duruma göz yummaktadır. Hiyerarşi, ceberrut devletle başlamaktadır. Her şey keyfidir!
Sanayinin, ticaretin tekelleşmesi, finans dünyasının ekonomide söz sahibi olması, esnafın, küçük ve orta dereceli aile şirketlerinin yakın bir zaman içersinde yutulacağı anlamına gelmektedir.
Oligarkların, büyük endüstri ve ticaret şirketlerinin kapladıkları yer nedeniyle, ortada “birey” diye bir mefhum kalmamıştır. İşe girmekte zorluk çeken “ezilmiş birey”, üretim için bir atölye bile açşa, malını satacak rekabet gücünü elinde bulunduramamaktadır.
Neoliberal çağda, devletler tarafından ayrıcalıklar verilen şirketler, bireyen özgürlük alanını daraltıyor, kaplıyor. Şirketlerin özgürlüğü, bireyi yutuyor! Bu nasıl bir rekabet ve kâr savaşıdır ki, dünyamızı da kemiriyor, yakıp yıkıyor!
“Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler “ yerine, galiba kapitalist dünyaya yeniden bir sınır çizilmesi gerekecek. Oligarklar ve savaşlar önemli, çünkü, bazı oligarklar savaşa neden olurken, bazı savaşlar da oligarklar doğurabiliyor!
Anlatılanlar, siyasette olan bitenlerle de benzerlik göstermiyor değil: Her eşitsiz büyüyen, eninde sonunda bir ceberut olarak tarih sahnesine çıkıyor! Tarihte de böyle.
İsteyen yüzyıllık bir geçmişe göz atabilir.
İLHAN AYER-HAGEN