Yaptırımlar bumerang gibi geri döner mi? Ukrayna masasındaki Rus ruleti
Yazar Yücel Özdemir, Evrensel gazetesindeki yazısında bir imkânsızlığa dikkat çekiyor: “Rusya’nın çıtayı yukarıya koyarak, her şeyi göze alarak başlattığı işgal harekâtının sonunda büyük kazanmak istediği anlaşılıyor. İşgalin ilk kaybedeninin Ukrayna halkı olduğunu söylemeye ise gerek yok. Zira tablo ortada.”
Rus ruleti ölümcül bir şans oyunudur.
Altı mermili tabancaya tek mermi sürüldükten sonra tabancanın topu çevrilir. Sonra oyuncular sırasıyla tabancayı şakaklarına dayayarak şanslarını denerler. Oyun altı kişiden birisinin ya ölümü ya da ağır yaralanmasıyla sonuçlanır.
Bugün Ukrayna sahasında kurulan Rus ruleti masasının asıl oyuncularının Putin, Zelenskiy, Biden, Johnson, Scholz ve NATO Genel Sekreteri Stoltenberg olduğu söylenebilir. Bir de etraflarında hararetle alkış çalanlar var. Ancak bunların oyunun gidişatını değiştirme şansı bulunmuyor.
24 Şubat’ta Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşla başlayan sürecin bazı ülke ve liderleri ağır yaralayacağı bugünden görülebiliyor. Bunların kim ya da kimler olacağını bugünden kestirmek zor. Hepsinin kazanması ise kural gereği mümkün değil.
DENGELER SARSILACAK
Keza işgalin emperyalist paylaşım açısından dengeleri sarsacağı da bugünden görülebilir. Bu nedenle Rus ruletinden farklı olarak kaybedenin bir değil, birkaç kişi olma olasılığı yüksek. Rusya’nın çıtayı yukarıya koyarak, her şeyi göze alarak başlattığı işgal harekâtının sonunda büyük kazanmak istediği anlaşılıyor. Putin’in ihtimali düşük hamleyi ilk sıraya koyması bu yüzden.
İşgalin ilk kaybedeninin Ukrayna halkı olduğunu söylemeye gerek yok. Zira tablo ortada. Milyonlarca insan yerinden yurdundan oldu, Avrupa’nın değişik ülkelerine doğru yola çıktı. Rusya’nın saldırgan tutumuna karşı hemen harekete geçip yaptırım listeleri hazırlayan, ekonomik ambargo kararları alan Batılı emperyalist ülkelerin durumu da hiç parlak değil.
Rusya’ya yaptırım kararları kısa sürede bumerang gibi dönüp vurmaya başladı. Bu nedenle artık ekonomide bir “Rus bumerangı”ndan da söz edilebilir. Özellikle Rus enerjisine bağımlılığın olduğu alanlarda.
Ekonomik yaptırımlarla Rus yönetimini zorda bırakıp içeride rejim değişikliği hedefleyen Batı’da artan enerji fiyatları, yüksek enflasyon, ekonomik durgunluk göstergeleri hükümetlerin işinin bundan sonra kolay olmayacağını gösteriyor.
Pazartesiden bu yana Avrupa’da petrol fiyatları yüzde 18 arttı. Bir varil petrolün fiyatı 139 dolara çıktı. Son 30 yılın en yüksek rakamı. ABD’nin Rusya’dan petrol almayı durdurma kararından sonra bir varil petrolün 200 dolara kadar çıkacağı tahmin ediliyor. Ayrıca ABD’nin Avrupa’ya da Rusya’dan petrol almama baskı yapması bekleniyor.
Bir yıl önce kilovatsaati 20 avro olan doğal gazın fiyatı yaklaşık 20 kat artarak 350 avroya çıktı. Daha da artması bekleniyor. Gelişmeleri değerlendiren Alman sermayesinin borazanı Handelsblatt gazetesi, enerji fiyatlarındaki rekor artışın ekonomide resesyona (durgunluğa) yol açacağı değerlendirmesinde bulunuyor.
DURGUNLUK VE “SOSYAL BARIŞA TEHDİT”
Pandemiyle zaten daralma sürecine giren ve daha yeni büyümeye başlayan dünya ekonomisinin, Ukrayna işgaliyle birlikte yeniden durgunluğa girmesinin sınıflar mücadelesi açısından sonuçlarının olacağı açık. Almanya Ekonomi Bakanı Robert Habeck bu nedenle artan enerji fiyatlarının “Sosyal barışı tehdit edebileceği” uyarısında bulunuyor.
Bunun olmaması için ise ihtiyaç duyulan doğal gaz ve petrolün Rusya dışındaki ülkelerden karşılanması, yeni enerji kaynaklarına yönelinmesi, yoksullara enerji desteği verilmesi, Fransa’nın yaptığı gibi doğal gaz fiyatlarının dondurulması ve enerji tekellerinin 2008 krizinde batan bankalar gibi “kurtarılarak” kamulaştırılması çağrıları yapılıyor. Paris’te başlayan AB zirvesinin başlıca gündemi de enerjide Rusya bağımlılığından kurtulmaktı. Putin’i yaptırımlarla terbiye etmeye karar veren Batılı liderler günümüzde bunun neredeyse mümkün olmadığı gerçeğiyle yüzleşmeye yanaşmıyorlar. Yanaşmadıkça halk nezdinde güç ve itibar kaybedecekler.
Çünkü Batılı kapitalist devletlerin ekonomilerinin çarklarının dönmesinde Rusya’nın sahip olduğu enerji kaynaklarının payının çok büyük olduğu bu süreçte bir kez daha görüldü. 2020 itibarıyla dünyada Rusya doğal gaz ihracında birinci, petrol ihracında ise Suudi Arabistan’dan sonra ikinci ülke. Rusya doğal gaz rezervleri bakımından dünyanın en zengin ülkesi. İkinci sırada ise Batılı emperyalist devletlerin hedefindeki İran var. 2020’de her iki ülkenin sahip olduğu toplam 80 milyar metreküplük doğal gaz rezervi, takip eden 11 ülkenin toplam rezervinden fazla. (de.statista.com)
AB’nin en büyük ekonomisine sahip Almanya ihtiyaç duyduğu doğal gazın yüzde 55’ini, petrolün yüzde 34’ünü Rusya’dan alıyor. Her iki enerji kaynağında Rusya Almanya için ilk sırada yer alıyor.
Gelişmeler, Ukrayna üzerinden Rus ve Batılı emperyalistler arasındaki egemenlik mücadelesi ve buna bağlı yaşanan savaşın ekonomi üzerindeki etkilerinin emekçi sınıflar açısından sarsıcı olacağını gösteriyor.
Savaş-silahlanma-enflasyon-durgunluk/kriz-yoksulluk denkleminde koşullar bir bakıma iki büyük savaş öncesine doğru ilerliyor. En büyük dezavantaj ise emek ve barış mücadelesi veren ilerici, devrimci sınıf hareketinin dağınık, örgütsüz ve güçsüz olması. Başka bir değişle, işçi sınıfı bu ağır ekonomik ve siyasal koşullara hazırlıksız yakalandı.
Bugün emekçilerin kanı ve canı üzerinden Rus ruleti oynayanların, hepsinin kaybetmesi için tez elden toparlanıp karşı bir mücadele örgütlemekten başka bir seçenek ise bulunmuyor.
YÜCEL ÖZDEMİR – KÖLN
KAYNAK: www.evrensel.net
FOTO: Muhammed Imran / www.pixabay.com