Türkiye’yi yakacak oyunlar: AB ve Avusturya mülteci sorununa haklı olarak “önlemci” bakıyor!
Avrupa Birliği, özellikle de Berlin-Viyana hattı, Türkiye sorunundan endişeli. Çok endişeli. O nedenle milyonlarca mültecinin AB’ye ulaşmaması ve Türkiye’de kalması için her türlü “fedakârlıkta” bulunduklarını düşünüyorlar. Ankara yönetimine açık çek vermiş gibi bir halleri de var.
Şu anda Avusturya-Türkiye ilişkileri düzelir gibi bir hava veriyor. Böyle gözükmesinin nedeni AB’nin, başta Almanya ve Avusturya gibi ülkeler olmak üzere, şu “mealdeki” siyasetidir:
“Türkiye’de mülteciler kalsın. Uyum göstersinler. Biz de önlerine üç-beş milyar dolar atalım, böylece bizde ortalığı karıştırmalarına engel olalım. Bizim ülkemizde toplumsal barışı bozma potansiyellerini ortadan kaldıralım.”
Kafalarındaki hesap bu. Kendinizi empati yaparak onların yerine koyun. Haklı değiller mi? Kendi ulusal çıkarlarını ve iç barışını düşünen bu ülkelerinin sorumluluklarını almış liderler haksızlar mı? Avrupa Birliği değerleri mi, bahsettiğiniz? Hangi değer kaldı? Suriye ve Afganlılar veya başka üçüncü dünya ülkesinden gelenlere bakın. Hepsi genç erkek. Bunların hangisi siyasi mülteci veya ülkesindeki işkenceden kaçıyor? Bunların yüzde 99’u ekonomik ilticacı. Hedefleri Avrupa. Orası olmaz ise Türkiye de fena değil onlar için.
Normalde bunların çoğunun ülkelerine geri yollanması ve Türkiye sınırlarından geri döndürülmesi gerekiyor. “Sınır namustur” hani derler ya. Türkiye sınırlarını korumuyorsa ve ülkesini düşünmeyen liderlerle dolu ise, Avrupa Birliği ne yapsın? Avrupa Birliği şu anda Türkiye’deki liderleri rüşvet ile kandırmaya çalışacak tabii. Türkiye’de vatandaşlar patlama noktasına gelmiş, kimin umurunda…
Hedefimiz Afgan halkına düşmanlık yapmak değil elbette, ama ateş bacayı hem Türkiye’de hem de AB’de sarmış durumda! Taliban vahşetini Afgan halkının başına bela eden İngiliz, Rus, Amerikan-Suudi Arabistan-Pakistan ve diğer eli kanlı ülkeler kenara çekilmiş olan biteni seyrediyor! Bir tane Afgan mülteci kabul etmiyorlar! Nedenleri onlar, ama sonuçlarına Türkiye ve AB katlanmak zorunda!
AB’DEN ANKARA’YA “MÜLTECİ ÇEKİ” Mİ?
Geçen gün Viyana’da Avusturya dış politikasının en önemli isimlerinden bir arkadaşımla akşam yemeğinde yan yana rast geldik. Böyle oturunca da konuştuk haliyle ve bana “mealen” şunları söyledi:
“Şu anda Türkiye’yi ve Erdoğan’ı eleştirmek yok. Çünkü mültecileri Türkiye’de tutacağını ilan eden Erdoğan, seçime kadar kendisine izin verilmesini istedi. ‘Bana biraz müsaade edin’ dedi. AB’deki hava bu. Türkiye’de muhalefete veya demokrasiye ne yapılırsa yapılsın AB’nin umurunda bile değil. AB’nin istediği, Suriyeli, Afgan vs. mültecilerin Türkiye’de kalması. Bize gelmesinler. Bu yüzden 2023’e kadar Erdoğan’a karşı Avrupalı gazeteciler üzerinde, AB’nin ‘Aman eleştirmeyin, kızdırmayın’ baskısı var.”
Durum, bu.
AB ülkeleri kendi ulusal çıkarlarını düşünüyor. Türkiye’de öyle mi?
Eski Dışişleri Bakanı ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun geçenlerde Der Spiegel’de “Türkiye’de hükümetin bazı parçaları mafya gibi” yolundaki ifadeleri Avrupa basınında kafa sallanarak okundu. Bu haberlerden sonra Türkiye’nin ve iktidarın itibarı mı kalır?
Ama AB’nin etkili siyasi çevreleri, hatta karar vericileri, bu haberi okuyunca, Türkiye konusunda muhtemelen içlerinde ve sohbetlerinde şu yorumlarda bulundular:
“Defolun gidin. Yanınıza Suriyelileri ve Afganlıları da alın, aman çekin gidin. Giderken de cebinize koyun şu üç-beş milyar avroyu. Bizden uzak durun.”
YAPTIRIMSIZ ELEŞTİRİ: DİLİN KEMİĞİ YOK Kİ!
Bu ifadeleri aynen böyle kullanmıyorlar tabii. Ancak böyle düşünüyorlar. AB’nin içinde ve karar verici düzeyindeki siyasiler böyle düşünüyor. Söylediklerinden, imalarından vs. çıkardığımız sonuç bu. Demek ki, Ankara’nın üzerine bir süre gitmeyecekler. Yani sözlerinin yaptırımları olmayacak. Yaptırımsız sözün uluslararası ilişkilerde pek önemi bulunmaz. Dolayısıyla, Ankara politikalarına karşı ifadeler arada bir Alman ve Avusturya toplumunun gazını almak için söylenecek.
Onlar da biliyor: Sözde mülteciler, ama her bayramda yüz binlerce, belki milyonlarca Suriyeli Türkiye’den “memlekete” bayram tatiline gidiyor. İç savaş falan dinlemiyorlar. Türkiye’de 5 milyona yakın Suriyelinin yaşadığı söyleniyor, kesin rakamlar ısrarla açıklanmıyor. Şimdi de bunların yanına Afganlar eklendi.
Yara açıldı, kangren olmayı bekliyor ve bu, AB’nin umurunda değil.
Türkiye’yi korkunç zamanlar bekliyor, kimlerin bu kanlı oyunda payı ve kârı olabileceğinin üzerindeki giz perdesi ise hızla açılıyor. Öyle değil mi? Ancak biz de Berlin-Viyana hattındaki genel eğilimi artık biliyoruz: “Bize dokunmayan yılan bin yaşasın, isterse parça pinçik olsun, bizi ilgilendirmez. Parasını verelim, bu kaçak milyonları bizden uzak tutalım” kafasındalar.
Bu iyimserliğin maddi bir temeli yok, onu da karşılaştıkça kendilerine anlatmaya çalışıyoruz. Türkiye oralarda öyle yanarsa, o yangının alazları buraya da vurur ve gerek maddi gerekse insani enkaz buralardaki toplumsal yaşamı sakatlar. Hem de fena sakatlar…
Bizden söylemesi…
BİROL KILIÇ – VİYANA
FOTO: A.A.