Türkiye,” Avrupa Türklerini” kaybediyor

Türkiye,” Avrupa Türklerini” kaybediyor
Yayınlama: 26.10.2025
Düzenleme: 26.10.2025 21:31
10
A+
A-

Türkiye’nin son yüzyılın en önemli sosyolojik olaylarından biri, belki de en önemlisi, başta Avrupa olmak üzere 1960’ların başında ortaya çıkan yurtdışına iş gücü göçü sayılabilir.


Avrupa’ya Türk işçi göçünün hikâyesi, Almanya’nın eski başkenti Bonn yakınlarındaki Bad Godesberg’de 30 Ekim 1961’de atılan imzalarla resmen başlamıştı.
Bu sayı giderek yüz binleri, 1970 yılında milyonu buldu. 1974 yılında ise 1,6 milyonu aştı.
Günümüzde bu sayı Avrupa’da 6 milyonu aşarken, dünyadaki diğer ülkelerle birlikte 7,5 milyon civarına ulaştı. Ortaya çıkan muazzam nüfus sadece Türk vatandaşlığında kalanları değil, aynı zamanda bulundukları ülkenin vatandaşlığına geçmiş olanları da kapsıyor.
Türkiye’den göç eden bu insanlar Avrupa’nın değişik ülkelerinde sıfırdan yeni bir hayat kurdular.
Elbette 60 yılı aşkın geçen zaman içerisinde Almanya’da ve diğer Avrupa ülkelerinde Türk düşmanı, dışlayıcı politikalarla uzun yıllar boğuşmak zorunda kaldılar.
Türkiye’nin ilgisizliği ve politikasızlıkları da bu zorluklara hep tuz biber oldu. Avrupalı Türkler bu zorluklara kendi içlerinde dayanışma göstererek, Türklere destek veren yerli ve yabancı halkların yardımlarıyla göğüs gerdiler.

ALMANYA’DA BAŞLANGIÇTAN BU YANA SORUNLAR

Ekim 1961’de başlayan göçün ilk yıllarındaki sorunlar… Oturumlar kısa süreli veriliyordu. Kısa süreli oturumları, süresiz oturum izinleri takip etti. Ardından “Oturum Hakkı” geldi. Alman vatandaşlığına geçişin kolaylaştırılması yeni bir dönemin kapısını araladı. Fakat bu kapı 1990’da kapandı.
Gazetemiz Yeni Posta, dile kolay, 1992’de çıktığı ilk sayısından itibaren 2024 yılında “Çifte Vatandaşlık Yasası” çıkana kadar konuyu 30 yıl boyunca ısrarla takip etti.
Hakkını teslim etmek gerekir; bu süreçte yabancılar ve Türkler, SPD, Yeşiller, Die Linke ile diğer sol parti ve grupları hep yanlarında buldu. Çifte vatandaşlık hakkı, bu parti ve dayanışma gösteren grup ve hareketler olmasaydı asla gerçekleşmezdi.
Özellikle Almanya’nın 2024 yılında yasalaştırdığı “Çifte Vatandaşlık Yasası” hamlesi, Türklerin ve yabancıların Almanya’ya olan saygı ve güvenini pekiştirdi, kendilerini eşit vatandaş hissetmelerine yol açtı.

KOVSAN KAPININ ÖNÜNDE BEKLERLER

Türkiye’nin Avrupa’da yaşayan Türklere yönelik ilgisizliği, sorunlarını ve ihtiyaçlarını dikkate almaması; “Kovsan yine gelirler, kapının önünde beklerler” yaklaşımı, Avrupalı Türkleri geri dönüşü olmayan olumsuz bir sürece soktu.
Yurtdışında yaşayan, şimdiki ve eski dönemin yaşlı kuşakları, hiç giderilemeyecek olan “memleket hasreti”, “vatan özlemi” nedeniyle, izin döneminde ateş pahası uçak biletleri yüzünden ülkeye çok kahırlı olan “karayoluyla” gitmeye hep mecbur kaldılar.
Ancak çileli karayolunda çekilen rezilliklere bundan sonraki kuşaklar “daha ne kadar tahammül eder” sorusuna olumlu yanıt vermek zor görünüyor.

HEM BİLMİYORLAR HEM DE İLGİSİZLER

Türkiye’de, yurtdışında yaşamayan akrabası, yakını ya da tanıdığı olmayan aileyi neredeyse bulamazsınız. Ne var ki, memleketin 81 ilini gezin, yurtdışında yaşayanların yaşamları ve sorunları konusundaki bilgileri ya yüzeysel ya da hemen hemen yok gibidir! Türkiye’deki gazetecilerin, televizyoncuların ve dahi siyasetçilerin çoğu bu cahil gruba dahildir.

SON ZAMANLARDA AVRUPALI TÜRK DÜŞMANLIĞI

Son zamanlarda Türkiye’ye yönelen düzensiz, kontrolsüz devasa göç, ülkedeki bazı hadsiz cahilleri harekete geçirdi. Bazı kesimler, sosyal medyada Avrupa’yı eleştiren, yalan bilgilerle sıkıntı içerisindeki ülkenin çaresizliklerini öven, kaşıyanlar sebep gösterilerek Avrupalı Türklere düşmanlık etmeye başladılar.
Sadece bu konuyu ele alıp, daha detaylı bir yazı konusu yapacağız.

BEYİN GÖÇÜ

Beyin göçü, 1960’ların başında hareketlenen nitelikli iş gücü göçüne eşzamanlı olarak eşlik etti.
Ülkemizde 1980’li yıllarda yükselen beyin göçü, günümüzde de hızını tekrar artırdı. Son zamanların beyin göçünün en gözde akademisyenleri; moleküler biyologlar, genetikçiler, mühendisler ve doktorlar oldu.

DW Türkçe (Deutsche Welle – Almanya’nın uluslararası yayın kuruluşu) yaptığı haberde konuya ilişkin TÜİK verilerine şu şekilde yer verdi:

Türkiye’den Almanya’ya beyin göçü hızlandı
TÜİK 2024 yılı beyin göçü istatistiklerini açıkladı. Veriler, geçen dört yılda ABD’ye beyin göçü yavaşlarken üniversite mezunları arasında Almanya’nın popülerliğinin arttığını gösteriyor.
…Buna göre, 2024’te yükseköğretim mezunlarının beyin göçü oranı bir önceki yıla göre değişmeyerek yüzde 2 oldu. Beyin göçü oranı kadınlarda yüzde 1,6, erkeklerde ise yüzde 2,4 olarak gerçekleşti.
Devlet üniversitesi mezunlarında beyin göçü oranı yüzde 1,7 olurken, vakıf üniversitesi mezunları arasında çalışmak için yurt dışına gidenlerin oranı daha yüksek oldu. TÜİK’e göre geçen yıl vakıf üniversitesi mezunlarının yüzde 4,3’ü başka ülkelere gitti. Bu kişiler içinde en büyük grubu eğitimini tam burslu olarak alanlar oluşturdu.
Türkiye’den beyin göçüne katılanlar yüzde 6,7 ile en fazla bilişim ve iletişim teknolojileri alanında eğitim görenler oldu. Bu alanı yüzde 4,4 ile mühendislik, imalat ve inşaat izledi. En yüksek beyin göçü oranına sahip lisans programı ise yüzde 15 ile moleküler biyoloji ve genetik oldu.
24 Ekim 2025.”

ÇOBAN ALIP GENETİKÇİ VERİYORUZ

Baştan belirtmek gerekir; savaştan ve ülkelerin zalim yönetimlerinden sığınanlara kucak açmak elbette hem yüzyılımızın imkânları hem de gerekleri arasındadır. Ancak bütün bu yükü dünyada hiçbir ülke tek başına kaldıramaz.
Son yıllarda Türkiye’ye yönelik düzensiz göç ülkenin başını ağrıtmaya devam ediyor. Eğitimsiz, kaçak yığınların ülkeye doluşması; sağlık, konut ve iş hayatını, sosyal dengeleri olumsuz yönde etkiliyor. Türkiye’den yurtdışına beyin göçünü tetikleyen ekonomik, siyasi nedenlerin yanı sıra bu da önemli bir sebep olarak görülebilir.
Çoban alıp, genetikçi, doktor, mühendis vermenin akıllıca bir yol olmadığı çok açık değil mi? Bu yüke tek başına talip olursan, akıllı Avrupalı “Önden siz buyrun!” der.
Tüm bu sebeplerin sonucunda Türkiye’de eğitimli insanların önemli bir kısmı geleceğini Avrupa ve ABD’de aramaya başladılar.

BÖYLE DEVAM ETMEMELİ

Bu tespitim önümüzdeki yıllarda uzun zaman önemli bir gündem maddesi olarak duracak gibi. Avrupa’da yaşayan başta Türk kadınlar ve gençlerin Türkiye’ye olan güven ve ilgileri günbegün azalıyor. Türkiye’de duyulan genel endişeler; kadına yönelik şiddet, pahalılık, istikrarsızlık, yaşam tarzına yönelik güvensizlik, Avrupalı Türkler arasında “izine dahi gitmeme” eğilimine güç kazandırıyor.
İnsanlar izinlerini Avrupa’nın ve dünyanın diğer ülkelerinde değerlendirmeye başladılar.
Bu süreç böyle devam ederse Türkiye, bırakın uzak geleceği, yakın gelecekte bile Avrupalı Türk gençlerini ve kadınlarını unutsun…

Önümüzdeki yazılarımda Avrupalı Türklerin sorunlarını ve çözüm önerilerini sunmaya çalışacağım.

MUSTAFA BOZDURGUT – ULM

FOTO: martinbinias – pi̇xabay