Siyasal gündemin gizli fırtınalarında yazmak zordur: Bazen de olmaz…
Oysa ben, Brüksel ve Anvers Üniversitelerinin yaptıkları bir araştırmaya göre özellikle sağlık konusunda “yalan haber”e yetişkinlerden çok gençlerin, sol seçmenden çok sağ seçmenin ve eğitimlilerden çok eğitim seviyesi düşük olan insanların inandıklarını ortaya koyduğunu yazmak isterdim. Ya da “Türk aklı”nı… Ya da…
Bazen de olmaz.
Ne yazmak isterseniz olmaz. Gelmez o kelimeler yan yana. Cümleler bir türlü oluşmaz. Paragraflar oluşmaz. Yazı bitmez.
Bazen de olmaz.
Ne anlatmak isterseniz olmaz. Düşünceler havada asılı kalır. Düşünceler bir türlü oturmaz yerine.
Bazen de olmaz.
Ne söylemek isterseniz olmaz. Çıkmaz avazınız. Ses telleriniz bir türlü ses vermez.
Oysa ben, bugün felsefe yazmak isterdim…
Felsefenin büyük ustası Aristo’nun “Kendisinden farklı bir düşünceyi kabul etmeden değerlendirmek eğitimli bir zihnin işaretidir” sözleri üzerinden yaşadığımız dünyayı ve sürdürdüğümüz hayatı anlatmak isterdim. Kısır hayatlarımızda, kısırdöngü düşünceler sarmalında nasıl da kaybolduğumuzu yazmak isterdim.
Oysa ben, bugün “aşı açıklamaları”nı yazmak isterdim…
Ülkemizin Brüksel ve Anvers başkonsolosluklarının, sosyal medya hesaplarında “Belçika aşı programına dahil olan vatandaşlarımızın, yaklaşan yaz ayları dolayısıyla Türkiye’ye yapmak isteyebilecekleri ziyaretlerini, Belçika’daki aşılarını yaptırmalarını müteakip gerçekleştirmeleri önemle tavsiye edilmektedir” yazısını paylaştıklarını anlatmak isterdim. Türkiye’de aşı bulamayabilirsiniz, şansınız varken aşınızı burada yaptırın anlamına gelen başkonsoloslukların paylaşımlarının altına yorum yapan vatandaşların, kendilerini nasıl “dünyanın merkezi”ne koyduklarını yazmak isterdim.
Oysa ben, bugün “yalan haber” araştırmasını yazmak isterdim…
Brüksel ve Anvers Üniversiteleri’nin yaptıkları bir araştırmaya göre özellikle sağlık konusunda “yalan haber”e yetişkinlerden çok gençlerin, sol seçmenden çok sağ seçmenin ve eğitimlilerden çok eğitim seviyesi düşük olan insanların inandıklarını ortaya koyduğunu yazmak isterdim.
Oysa ben, bugün pandemi koşullarında bile “Türk aklını” yazmak isterdim…
Bütün dünya Covid-19 virüsüyle cebelleşirken, pandemi kısıtlamalarını aşmak için başvurulan “Türk aklını” anlatmak isterdim. Belçika’da da bir yıldan uzun bir süredir ertelenen düğünler kısıtlı katılımlı da olsa yeniden yapılmaya başlandı. Kapalı mekânlarda en fazla 50 kişinin katılımı ile yapılabilen düğünlerde katılımcı sayısını ikiye katlamanın yolunu “Türk aklı” buldu. Aynı mekânda biri düğün diğer doğum günü kutlaması olarak iki farklı etkinlik gösteren vatandaşlarımızın polise nasıl yakalandıklarını yazmak isterdim.
Oysa ben, bugün “devlet sırları”nın çalınmasını yazmak isterdim…
Belçika devletinin internet sisteminin 2 yıl önce “nasıl kırıldığı”nı ve bizim bunu ancak geçtiğimiz mart ayında öğrendiğimizi anlatmak isterdim. İnternet sistemi “dışardan kırılan” Belçika’nın “devlet sırlarının çalınmadığı”nı açıklamasının ne anlama geldiğini yazmak isterdim.
Oysa ben, bugün “kaybolan özel eğitimli komando”yu yazmak isterdim…
Belçika’nın ormanlık bölgesi Limburg’da “eylem hazırlığında olan” ve ortadan kaybolan aşırı sağcı Jürgen Conings adlı “özel eğitimli komando” aradan geçen bir haftadır bir türlü bulunamadığını anlatmak isterdim. Bütün ülkenin seferber olduğu, ırkçı komandoyu destekleyen 50 bin kişilik facebook sayfasının bile kapatıldığı Belçika’da “185 ihbar” alındığını ancak hiçbirinden sonuç alınamadığını yazmak isterdim.
Türkiye’de “15 Temmuz Kalkışması”ndan sonra Marmaris yakınlarında ortadan kaybolan özel eğitimli 7 SAT komandosunun 5 gün içerisinde nasıl “elimizle koymuş gibi bulunduğu”nu yazmak isterdim.
Ama bazen de olmaz.
Hiç nedeni yokken olmaz işte bazen de…
FİKRET AYDEMİR – BRÜKSEL