Silahlanma ülkesi Almanya: SPD desteğiyle otomobilden tanklara doğru

Silahlanma ülkesi Almanya: SPD desteğiyle otomobilden tanklara doğru
Yayınlama: 04.09.2025
Düzenleme: 03.09.2025 22:12
2
A+
A-

JENS BERGER

Çarşamba günü (27.08.2025 – ç.n.) Rheinmetall fabrikasının Unterlüß, Aşağı Saksonya’daki yeni top mermisi üretim hattı faaliyete geçtiğinde, birçok önemli isim oradaydı. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte’nin yanı sıra, iki Aşağı Saksonya SPD lideri de flaşların önünde poz verdi: Parti Başkanı ve Federal Başbakan Yardımcısı Lars Klingbeil ile Federal Savunma Bakanı Boris Pistorius. Aşağı Saksonya, Olaf Scholz’un ilan ettiği “dönüm noktasını” diğer eyaletlerden çok daha fazla temsil ediyor: Bir zamanlar “otomobil ülkesi” olan bu eyalet, artık otomobiller pek iyi gitmediği için “silahlanma ülkesi” haline gelmek istiyor; tabii zaten öyle değilse. Bu strateji son derece tehlikelidir, çünkü ancak Almanya sürekli olarak devasa miktarlarda silah satın alırsa ve silah endüstrisine daha da devasa miktarlarda vergi parası aktarırsa işe yarayabilir. SPD’nin yeni konumlandırma konseptinin bu olduğu korkusu var. Zavallı Aşağı Saksonya, zavallı Almanya. (Jens Berger)

* * *

Almanya’nın militaristleri için geçen çarşamba günü şüphesiz iyi bir gündü. Alman silahları hakkında yıllarca, hatta on yıllarca süren kötü, kısmen de kin dolu yorumların ardından, nihayet kutlanacak bir başarı elde edildi. Temel atılmasından sadece bir buçuk yıl sonra, Aşağı Saksonya’nın Unterlüß kentinde ilk top mermisi üretim hattı faaliyete geçti. Rheinmetall, bu yıl içinde burada 25.000 mermi üretmeyi hedefliyor ve 2027 yılına kadar bu rakam yıllık 350.000’e çıkacak. Rheinmetall, diğer fabrikalarla birlikte önümüzdeki iki yıl içinde top mermisi üretimini yıllık 1,5 milyon mermiye çıkarmayı hedefliyor. “Tagesschau” haber programı, Rheinmetall’in bu sayede “Batı dünyasının en güçlü 155 milimetre mermi üreticisi konumunu pekiştireceğini” tamamen eleştiriden tamamen uzak bir yaklaşımla sergiliyor.

Ve bu, enazından Rheinmetall’in planlarına göre, henüz hedefin sonu da değil. Şimdi diğer ülkelere de açılmak ve orada da Unterlüß konseptine göre mermi fabrikaları kurmak istiyorlar. Bu bağlamda, halihazırda somut projelerin bulunduğu Litvanya ve İngiltere’nin yanı sıra, Rheinmetall CEO’su Papperger, “acil olarak ihtiyaç duyulan koruma ve savunma malzemelerini kendi ülkelerinde üretme konusunda daha kararlı hale getirilmesi gereken” Romanya, Letonya ve Ukrayna gibi ülkelerin de adından bahsediyor. Kamu hukukuna dayalı medyanın gazeteciliğinin amiral gemisi** Almanya’nın tek başına yılda 1,5 milyon top mermisi ihtiyacı olduğu ve Ukrayna’da – Tanrı korusun – ateşkes veya hatta barış sağlanırsa fabrikalara ne olacağı sorusunu, sormak istemiyor.

Bu sistematik bir durum. Almanya yapısal bir dönüşüm sürecinde. Ancak ne yazık ki, ürün portföyü eskimiş ihracat odaklı bir ekonomiden, geleceğe dönük, yenilikçi ve sürdürülebilir bir ekonomiye dönüşümden bahsetmiyoruz. Almanya’nın ekonomik omurgasını,  yenilenebilir enerjiler, yapay zeka teknolojisi, mobilite dönüşümü veya sadece üniversiteler, araştırma ve start-up’lar arasında daha iyi bir işbirliği yerine, tümüyle silah endüstrisi olşturacak. Benzer bir yapısal dönüşüm, Wilhelm döneminin sonlarında3 ve Üçüncü Reich’ta4da yaşanmıştı ve bunun nereye vardığını biliyoruz. Aşağı Saksonya’da bu gelişme bir büyüteç altında incelenebilir.

AŞAĞI SAKSONYA SAVUNMA SANAYİSİNİN EKOSİSTEMİ

Aşağı Saksonya’da, iki tesisi bulunan Airbus veya Almanya’nın en büyük savunma sanayisi tesisi olan Rheinmetall gibi “büyükler” var. Ayrıca, Lemwerder’deki Abeking & Rasmussen tersanesi gibi, lüks yatların yanı sıra mayın tarama gemileri üreten dünya pazar lideri “gizli şampiyonlar” da bulunmakta. Ancak bugün Aşağı Saksonya’da tanklar için enerji sistemleri üreten Wedel’deki Vincorion gibi askeri tedarikçilerden oluşan eksiksiz bir ekosistem de bulunmaktadır. Otomobil endüstrisinde olduğu gibi, büyük askeri teçhizatların üretimi de bugün büyük ölçüde sayısız tedarikçi firmaya dış kaynak olarak verilmiş bir projedir. McKinsey danışmanlık şirketi, bir tankın yapımında en az 150 orta ölçekli şirketin yer aldığını tahmin ediyor.

Bu doğrultuda Rheinmetall tarafından üretilen tankların çoğunun şanzımanları Augsburg merkezli Renk AG şirketinden temin edilmekte. Ancak bu şanzımanlar, o şirketin Aşağı Saksonya eyaletinin başkenti Hannover’deki fabrikasında üretilmekte. Renk, eskiden MAN’a aitti ve 2020 yılına kadar Volkswagen AG’nin mülkiyetindeydi. Ancak bu, tanklardan daha fazla para kazanılabileceği düşüncesinin hâkim olduğu bir dönemin öncesine aitti. Volkswagen, Renk’in satışından 530 milyon avro gelir elde etti, bugün ise şirketin piyasa değeri 6 milyar euro’nun üzerinde. Bu dönüşüm Renk ve yeni sahipleri için kârlı oldu. Bu sahipler arasında, IKEA’nın kurucusu Ingvar Kamprad’ın ailesinin de hissedarı olduğu İsveçli özel sermaye şirketi Triton da bulunmakta. Böylece, Aşağı Saksonya’da üretilen her tankla birlikte, paralarını vergi optimizasyonu için Hollanda’daki bir vakıfta yöneten İsveçli multimilyarderlerin kasasına para akıyor. Aşağı Saksonya için ise en azından birkaç işyeri olanağı ortaya çıkıyor. Bu tür savunma sanayisi ürünleri için harcanan vergi gelirlerinin yüzde kaçının yerel çalışanlara, yüzde kaçının ise yurtdışındaki milyarlarca dolarlık yatırımcılara gittiği ciddi bir şekilde tahmin edilemez, çünkü bu rakamlar gizli bilgilerdir. Ancak, ücretlerin zenginlerin masasından düşen kırıntılar olduğu ve en büyük kaybedenin yine vergi mükellefleri5 olduğu tahmin edilebilir.

RHEİNMETALL: İMPARATORLUK DÖNEMİNDEN BERİ SİLAHLANMA ŞAMPİYONU

Bu dönüm noktasının en büyük kazananlarından biri şüphesiz Almanya’nın en büyük silahlanma dev şirketi Rheinmetall’dir. Bugün, şirketin piyasa değeri 75 milyar avroya ulaşmıştır. Bu, dünyanın en büyük ikinci otomobil üreticisi Volkswagen’in piyasa değerinin yüzde 50’sinden fazlasına denk gelmektedir. Olaf Scholz’un Zeitenwende (Zamansal Dönüşüm) Konuşması’ndan önce Rheinmetall’in değeri sadece 4 milyar avro idi. Vergi mükelleflerinin parasıyla şirketin değeri neredeyse yirmi katına çıktı. Ama bu kimi şaşırtıyor ki? Rheinmetall kadar kapsamlı bir siyasi lobi faaliyeti yürüten başka bir şirket yok. Şirketin CEO’su Papperger, Boris Pistorius’un samimi arkadaşı ve eski Şansölye Olaf Scholz ile de dostane ilişkiler içinde. Rheinmetall söz konusu olduğunda, federal politika da “göz yumuyor” ve kendi ihale kurallarını çok sıkı uygulamıyor.

Lüneburg Heide’deki Unterlüß’te Rheinmetall, Almanya’da kullanılan neredeyse tüm tank ve topçu sistemleri için büyük kalibreli mermi üretiyor. Burada 2 bin 800 kişi çalışıyor, 600’ü yeni dönemden sonra işe alındı ve şu anda silah üreticileri en az 200 çalışan daha arıyor ve bu sayı hızla artıyor. Rheinmetall bazı silah sistemlerini kendi başına, diğerlerini ise işbirliği içinde üretmekte. Örneğin, Unterlüß’te VW’nin iştiraki MAN ile bir ortak girişimde Alman ordusu Bundeswehr’in kamyonları üretilmekte. MAN sivil bileşenleri, Rheinmetall ise askeri bileşenleri tedarik etmekte.

NDR6 gibi medya kuruluşları Rheinmetall hakkında haber yaptığında, eleştiriye rastlamak çoğunlukla imkânsızdır. NDR’nin haberlerinde, “125 yıllık şirket tarihi” bile, “karanlık dönemler” atlanarak sihirli bir el tarafından güzelleştirilmektedir. Birinci Dünya Savaşı sırasında, Unterlüß’teki “Rheinische Metallwaren- und Maschinenfabrik Aktiengesellschaft” şirketi, aynı zamanda Fransız işçileri de zorla çalıştırarak imparatorluk birliklerinin ölümcül işlerini yapabilmeleri için gerekli mermileri üretiyordu. Nazi döneminde fabrika kamulaştırıldı ve birleşik devlet şirketi Rheinmetall-Borsig tarafından işletildi, daha sonra da Reichswerke Hermann Göring’e eklendi.

1939’dan itibaren Polonyalı, 1942’den itibaren ise Rus zorunlu işçiler ve savaş esirleri bu fabrikada çalıştırıldı ve fabrikanın yakınında bu amaçla inşa edilmiş birkaç kampta barındırıldılar. 1944’te Bergen-Belsen toplama kampının bir dış kampı kuruldu ve burada Auschwitz’den nakledilen Macar kadın Yahudiler, hayal bile edilemeyecek koşullarda çalıştırıldılar. 1945 yılında Unterlüß fabrikası ve o tarihte zorla çalıştırılmakta olan 5.000 işçi, İngilizler tarafından kurtarıldı.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Rheinmetall-Borsig yeniden özelleştirildi ve Unterlüß’te ilk olarak tekstil makineleri üretmeye başladı. Ancak İngilizler çekilip genç Federal Almanya Cumhuriyeti ordusunu kurduğunda, Unterlüß’ten silah ve mühimmat ihtiyacı yeniden doğdu. 1955 yılında, on yıllık zorunlu ara sona erdi ve Unterlüß tesisi yeniden Federal Almanya Cumhuriyeti’nin silah ve mermi üretim merkezi haline geldi.

NDR, “125’inci yıldönümü”nden gururla bahsederken tüm bunları unutmuş görünüyor. Ama evet, NDR de Aşağı Saksonya kompleksinin bir parçası ve NDR imparatorluğuna ait Schleswig-Holstein da, özellikle Kiel’deki deniz ve tersane üssüyle, silahlanma programlarının en büyük “kazananları” arasında yer alıyor. Burada Rheinmetall’in belediyeye ne kadar çok kurumlar vergisi ödediğine ve mermi fabrikası sayesinde gelen vergi gelirlerinin belediyenin yüzme havuzunu ve belediye binasını yenilemesine ve genişletmesine olanak sağladığına değiniliyor. NDR, “Rheinmetall’in Unterlüß’e ihtiyacı var ve Unterlüß’ün de Rheinmetall’e ihtiyacı var” diyor. Burada da zamanın değişimi hissediliyor, çünkü Rheinmetall, otomobil tedarikçisi Continental’in birçok eski çalışanına yeni ve geleceği garantili bir iş verdi.

Zamanın değişmesi, Rheinmetall’i ölmekte olan bir bölgenin “beyaz şövalyesi” haline getirdi. Birkaç gün önce, bu savunma sanayi şirketinin, yakınlardaki Braunschweig’da, ağır darbe almış olan havacılık start-up’ı Leichtwerk’in tesislerini de devraldığı açıklandı. Eskiden sivil hafif uçaklar tasarlanıp üretilen bu tesiste, gelecekte askeri insansız hava araçları üretilecek. Protesto? Endişe? Ne de olsa Rheinmetall bu sayede 40 yüksek vasıflı işyerini “kurtarıyor” ve bu da yerel politikada  hoşa gidiyor.

OTOMOBİL YERİNE TANK: OSNBRÜCK’TEKİ VW FABRİKASI

Şu anda Aşağı Saksonya’da yaşanan yapısal değişim, özellikle otomotiv sektöründe hissediliyor. On yıllar boyunca Aşağı Saksonya, diğer ekonomik sektörlere kıyasla, otomotiv ülkesinin vücut bulmuş haliydi. VW Grubu fabrikalarının çevresinde, Aşağı Saksonya’da “otomotiv sektöründen” çok kapsamlı bir tedarikçi ağı oluşmuştu. Ancak, bilindiği gibi, Almanya’da üretilen otomobiller birkaç yıldır pek iyi gitmiyor. Piyasanın ihtiyaçlarını gözden kaçırarak, zamanın işaretleri karşısında uyuklamış oldukları söyleniyor. Her ne olursa olsun, sektörde, eyalet ve bölge politikasında karamsar bir hava hâkim. Bazıları artık açıkça “otomobil yerine tank” üretmeyi düşünüyor.

Burada da savunma sanayisi, halkla ilişkiler çalışmalarında “beyaz şövalye” rolünü üstleniyor ve siyasetçiler de bu oyuna genellikle seve seve katılıyor. Bunun en son örneği, Osnabrück’teki VW fabrikasıdır. Bu fabrika uzun bir geçmişe sahiptir. 1901 yılında, araba üreticisi Wilhelm Karmann burada ilk otomobil karoserlerini üretmeye başladı. Daha sonra Osnabrück’te önce kendi imalatıyla, sonra da sipariş üzerine fason üretimle üstü açık otomobiller üretilmeye başlandı. 2011 yılında VW fabrikayı devraldı, ancak sipariş durumu mütevazı ve 2027 yılında Porsche ve VW’nin Osnabrück’teki seri üretimleri sona erecek. Yerel halk fabrikanın kapanmasını önlemek istiyor. Peki ama nasıl?

Rheinmetall bir kez daha sözde kurtarıcı olarak ortaya çıktı. Mart ayında, Osnabrück’te gelecekte VW ile birlikte askeri araçlar üretmenin ve böylece tesisin devamlılığını sağlamanın iyi bir fikir olduğunu açıkladı. Politikacılar ve VW en azından kamuoyu önünde hızla geri adım attılar. Spekülasyonların asılsız olduğu söylendi. Ancak bu yalanlamalar hiçbir zaman inandırıcı olmadı.

VW’nin ticari araç bölümü MAN ile Rheinmetall arasında askeri araçlar konusunda uzun süredir bir işbirliği var. Ve perde arkasında Rheinmetall ve VW’nin yönetimleri bu konuda anlaşmış durumda. Ancak bunun için federal hükümetten güvenli bir sipariş durumu sağlanmalı ve bunun için on yıllık bir çerçeve sözleşmesi gerekiyor.

İlk başta eleştiriye maruz kalan IG Metall sendikası da artık askeri çözüme açık bir tutum sergiliyor. Bu haftanın başında IG Metall sendikasından Thorsten Gröger, bu seçeneği açık tuttuğunu söyledi: “Bir fabrika yarın bugün ürettiğinden farklı bir şey üretirse, bu fabrikanın kapanması anlamına gelmez. Önemli olan şudur: İyi bir işten iyi bir işe geçmek, işsiz kalmaktan her zaman daha iyidir.” IG Metall’in rolü bu kararda önemli. VW Yasası sayesinde, işyeri konseyi ve Aşağı Saksonya eyaleti denetim kurulunda çoğunluğa sahip. Rheinmetall için bu, bir kazan-kazan durumu. Aşağı Saksonya eyaleti denetim kurulunda olumlu bir karar alınmasını sağlıyor ve SPD aracılığıyla etkisini kullanarak Rheinmetall için işi altın değerinde hale getiren gerekli çerçeve sözleşmesinin yapılmasını sağlıyor.

Oysa Osnabrück’teki VW fabrikası için, sektör uzmanı Stephan Krull’un bu konuyla ilgili okunmaya değer bir makalesinde analiz ettiği gibi, kesinlikle düşünülebilir alternatifler var. Sorun şu ki, siyaset ve medya, bugün savunma sanayisine yönelik yapısal dönüşümü, birkaç yıl önce enerji dönüşümü veya mobilite dönüşümü konusunda yaptıkları gibi, alternatifin olmadığı bir durum olarak sunuyor. Savunma sanayisi tam da zamanın ruhuna uygun ve yönlendirme çoktan yapılmış gibi görünüyor. Bu nedenle, yakında “barış şehri” Osnabrück’te üretim bandında askeri araçların yürümesi kimseyi ciddi olarak şaşırtmayacaktır.

YAPISAL DÖNÜŞÜM İÇİNDEKİ BİR ÜLKE

Üçüncü Reich olmasaydı, Aşağı Saksonya eyaleti bugün ekonomik açıdan da farklı olurdu. Bu iddialı bir tez değil, Aşağı Saksonya’da duymaktan pek hoşlanılmayan basit bir gerçek. Bugün, özellikle eyaletin güneyinde hâkim olan ekonomik merkezler, otomotiv ve çelik/metal işleme endüstrileridir. 1938’de Fallersleben köyünün çevresinde düz otlaklar varken, bugün bu bölgede VW AG’nin ana fabrikasının bulunduğu Wolfsburg şehri var. Bu fabrika, doğrudan 62.000 kişiye ve dolaylı olarak bölgedeki yüz binlerce kişiye istihdam sağlamaktadır ve yakın zamana kadar dünyanın en büyük fabrika tesisiydi. Birkaç kilometre güneyde, Salzgitter AG’nin devasa çelik fabrikasının bulunduğu Salzgitter şehri yer almakta. Bu fabrika, 1937 yılında Reichswerke Hermann Göring adıyla kurulmuştur ve o zamanki Wolfsburg’daki KdF fabrikası gibi, hiçliğin ortasında bir çizim tahtasında planlanmıştır. Bugün Salzgitter, sadece çevre yerleşimlerin birleştirilmesi sayesinde de olsa, büyük bir şehirdir. 1930’larda Salzgitter-Bad, Goslar ilindeki 3.000 nüfuslu bir köydü.

Çelik ve otomobiller… On yıllardır bölgeyi besleyen ve sayısız tedarikçi firmayı çeken ürünler, bugün artık modası geçmiş modeller. Salzgitter AG yıllardır büyük zarar ediyor, enerji maliyetleri ve çevre düzenlemeleri Almanya’daki çelik üretimini uluslararası alanda geride bıraktı. Çelik ne için gerekli ki? Artık neredeyse hiç inşaat yapılmıyor, Alman otomobillerinin satışı kötü. Gaz tedarikinde zorunlu olarak yapılan değişiklik biraz umut verdi. Önce Nord Stream boru hatlarının inşasından, ardından LNG terminallerini dağıtım ağına bağlamak için gerekli olan yeni gaz boru hatlarının inşasından iyi kazançlar elde edildi. Ancak bu da bir noktada sona erdi ve ucuz Nord Stream gazı olmadan, Salzgitter Stahl’ın Almanya’da yeşil çelik üretme modeli de çöktü.

Şimdi hidrojen elektriğinden elde edilen yeşil çeliğe odaklanılıyor – ancak devasa sübvansiyonlar olmadan bu çelik o kadar pahalı ki, özel sektörde müşteri bulamıyor – devlet sübvansiyonlu savunma sanayisi hariç, burada denetçiler rakamlara çok da dikkat etmiyor. Salzgitter Stahl AG de artık ekonomik geleceğini savunma sanayisi tedarikçisi olarak görüyor. Şirket içinde bir “Savunma Görev Gücü” kuruldu. Bu şirkette çalışan iyi bir arkadaşım o gün istifasını verdi. Ancak bu ekonomik açıdan zorlu dönemde herkesin yeni bir iş bulma lüksü yok. Böylece, Naziler tarafından silah üretimi için kurulan çelik fabrikası, yakında yeniden silah üretimi için çalışmaya başlayacak – ne acı bir son.

Papenburg’daki Meyer Werft çalışanları da benzer bir durumla karşı karşıya. Yakın zamana kadar burada büyük seyahat gemileri inşa ediliyordu. Ancak koronavirüs salgını sektörü zor durumda bıraktı, siparişler iptal edildi veya ertelendi, Aşağı Saksonya Eyaleti tersanenin yüzde 80 hissesini satın aldı. Bunun nedeni üzerinde biraz düşünmek gerekiyor: Papenburg, Kaliningrad Oblastı’ndan fırlatılan Rus kısa menzilli füzelerin menzilinin dışında bulunuyor ve bu nedenle “güvenlik politikası geriliminin artması durumunda donanma gemileri inşa edebilmek” için stratejik önemi yüksek. Şu anda da tam olarak bu yapılıyor. Yeniden yapılandırma planına göre, gelecekte Papenburg’da seyahat gemileri değil, fırkateynler inşa edilecek. Elbette, Aşağı Saksonya eyaleti çoğunluk hissedarı olduğu için, bu şirket siyasi bir şirkettir ve zamanın değişmesiyle birlikte devletten yeterince sipariş alacaktır.

AŞAĞI SAKSONYA VE SPD: SAVUNMA SANAYİSİ İÇİN İDEAL BİR ORTAM

Aşağı Saksonya’daki SPD silah endüstrisine ve lobisine her zaman çok yakın olmuştur ve uzun yıllardır SPD içinde yorumlama yetkisini Aşağı Saksonya ele geçirmiş bulunmaktadır. Bugünkü parti başkanı ve Başbakan Yardımcısı Lars Klingbeil, federal ordu kenti Münster’de bir askerin oğlu olarak büyüdü ve 2017’den beri Alman Savunma Teknolojisi Derneği ve Alman Ordusu Destek Derneği’nin başkanlık kurullarında yer aldı. Siyasi olarak, dönem değişmeden çok önce silahlanma harcamalarının büyük ölçüde artırılmasını savunuyordu. Bunun inançtan mı yoksa fırsatçılıktan mı kaynaklandığı bilinmiyor, ancak seçim bölgesi Rheinmetall’in Unterlüß tesisine komşu.

Hemen onun yanında, “kalplerin şansölyesi” olarak övülen Savunma Bakanı Boris Pistorius duruyor. Pistorius da Aşağı Saksonyalı ve bir SPD politikacısı olarak kariyeri muhtemelen sadece Aşağı Saksonya’da mümkün. Yıllar boyunca  Goslar’lı, Aşağı Saksonya’lı ve savunma sanayisinin dostu Sigmar Gabrielve yine Hannover’li, Aşağı Saksonya’lı ve aynı zamanda savunma sanayisinin dostu Stephan Weil tarafından desteklenmiştir. Weil, Aşağı Saksonya başbakanlığından ayrılmadan kısa bir süre önce, savunma sanayisinin “kesinlikle büyüme alanı” olduğunu belirterek, Aşağı Saksonya’da savunma sanayisini daha da güçlendirmek istediğini açıklamışt. Weil’in iki kabinede ekonomi bakanı olarak silahlanma endüstrisini destekleyen politikasını uygulayan halefi Olaf Lies’in farklı bir görüşe sahip olması mümkün değil.

SPD’li Şansölye Olaf Scholz Aşağı Saksonya’da doğmuş olsa da siyasi olarak Hamburgluydu ve bir dönüm noktası ilan ederek silahlanma için ilk 100 milyar avroyu ayırdı. Boris Pistorius daha sonra silahlanma harcamalarında yüzde beş kuralının en büyük savunucusu oldu ve bu kural, parti lideri Lars Klingbeil’in maliye bakanı olarak uygulamaya koyduğu bir kural oldu. Onlar çerçeveyi oluşturdular, ama sadece bununla kalmadılar. Silahlanma endüstrisinin, özellikle Rheinmetall gibi şirketler tarafından yerleşmesi ve güçlendirilmesi söz konusu olduğunda, SPD Aşağı Saksonya’da önemli bir rol oynadı. Scholz, Pistorius ve Weil, Rheinmetall’in Unterlüß’te yeni mermi fabrikasının inşasını aktif olarak desteklediler.

Federal çapta SPD üzerindeki etki ve federal politikadaki lobicilik konusunda da açık bağlantılar mevcut: Aşağı Saksonya SPD’si, federal politikadaki kararları etkilemek için konumunu kullanıyor. Örneğin Stephan Weil, Bundeswehr (Alman Silahlı Kuvvetleri-ç.n.) için 100 milyarlık özel fon gibi silahlanma programlarını destekleyerek, kamuoyunda daha fazla silahlanma yatırımı yapılması gerektiğini savunmuş ve silahsızlanmaya yönelik eleştirilerde bulunmuştu. Bu tutum, Scholz ve Pistorius’un başını çektiği SPD federal yönetiminin çizgisiyle uyumludur.

Bu strateji ya bir çıkmaza ya da savaşa götürecektir.

Silahlanmanın makroekonomik açıdan anlamsızlığı konusunda, “Vom „Green New Deal“ zum „olivgrünen Wirtschaftswunder“ – der Irrsinn regiert” (“Yeşil Yeni Anlaşma”dan “zeytin yeşili ekonomik mucizeye” – delilik hüküm sürüyor) başlıklı makalemde ayrıntılı olarak yazmıştım. Bugün önce işletme ekonomisi açısından bu konuya bakalım. Açıkça söylemek gerekirse: Kısa vadede, bir şirket için askeri mallar üretmek sivil mallar üretmekten daha mantıklı görünebilir. En azından “Lopez” döneminden bu yana, otomotiv endüstrisinin tedarikçileri büyük bir maliyet baskısı altında. Otomobil üreticilerinin satın alma yöneticileri ve kontrolörleri acımasızdır ve bu sektörde ayakta kalmak istiyorsanız, hesaplamalarınızı çok titiz bir şekilde yapmanız gerekir. Silahlanma endüstrisinde ise durum tamamen farklıdır. Burada devlet bir talep oligopolüne sahiptir ve Alman Silahlı Kuvvetleri’nin tedarik sistemi, dikkatsizliği ile bilinir. Bu, marjlar için iyidir. Ancak tedarikçiler için sorunlu olan, sivil mallardan farklı olarak talebin politik olarak düzenlenmiş olmasıdır.

Daha da sivri bir ifadeyle, barış sağlandığında, savunma sanayisi ve tedarikçilerinin olumlu iş beklentileri ortadan kalkar. Bir noktada cephanelikler dolacak ve manevralarda Alman ordusu bile yılda milyonlarca top mermisini ateşleyemeyecek. Bazı yüksek teknoloji alanlarında “inovasyon döngüleri” olabilir, örneğin eski drone’lar yeni modellerle değiştirilebilir, ancak askeri ürünlerin büyük çoğunluğu için doğal bir üst sınır vardır.

Bu durumda iki alternatif kalıyor: Cephanelikler dolduğunda tedarik harcamalarını azaltmak ya da askeri malzemelerin tüketilmesini sağlamak, yani savaşmak. İlk seçenek, tamamen ekonomik açıdan bakıldığında, yerelin  ekonomisi için kötü olur; çünkü inşa edilen fabrikalar tekrar kapatılmak zorunda kalır. İkinci seçenek ise düşünülebilecek her açıdan felaket olur. Ancak bu senaryo için başka bir alternatif yoktur. Tertium non datur.7Bu basit gerçeğin bir gün siyaset ve medyada da yayılmasını umut etmekten başka çare yoktur; sadece Aşağı Saksonya’da değil.

ÇEVIREN: CEMİL FUAT HENDEK

KAYNAK: https://biryenicumhuriyet.com.tr/2025/09/03/silahlanma-ulkesi-almanya-spd-destegiyle-otomobilden-tanklara-dogru/

ÇEVİRİ NOTLARI:

1  Unterlüß: Almanya’nın kuzeydoğusundaki Niedersachsen (Aşağı Saksonya) eyaletinde, Lüneburger Heide bölgesinde, Südheide Doğa Parkı’nın doğu ucunda yer almaktadır. Kasaba, Südheide belediyesine bağlıdır. Rheinmetall, Almanya’daki en büyük tesislerinden biri olan Unterlüß’te, Leopard 2 muharebe tankı ve Panzerhaubitze 2000 gibi büyük silah sistemleri ve bunlara uygun mühimmatın geliştirilmesi ve üretimi faaliyetlerini yürütmektedir. Burada ayrıca ateşleme denemeleri ve diğer testlerin yapıldığı test merkezi de bulunmaktadır. Ayrıca Rheinmetall, üretimi artırmak için şu anda bu yerellikte yeni ve büyük bir mühimmat fabrikası inşa etmektedir.

2 Bu “amiral gemisi” Almanya’nın “Birinci Televizyonu” ARD’dir . Söz konusu televizyon kurumu doğrudan kamusal alanı oluşturan çeşitli kesimleri temsil eden bir dizi devlet ve hükümet dışı kuruluşun denetimi altında çalışmaktadır.

3 İmparator Wilhelm dönemi, Alman emperyalizminin saldırganlaştığı ve 1. Dünya Savaşı’nın tohumlarının atıldığı bir döneme denk düşüyor.

Drittes Reich (Üçüncü İmparatorluk):Nazilerin 1920’li yıllardan başlayarak propagandasını yaptıkları imparatorluğa, iktidarları döneminde verdikleri ad.

5  “Vergi mükellefleri”nden kasıt, büyük şirketler değil, ellerine gelmeden ücret ve maaşlarından vergileri kesilen ve tüketim sırasında ödedikleri dolaylı vergilerle de asıl ağırlığı oluşturan geniş emekçi kesimler.

NDR (Kuzey Almanya Radyosu), Landesrundfunkanstalt für die Länder Hamburg, Mecklenburg-Kuzey Pomeranya, Aşağı Saksonya ve Schleswig-Holstein eyaletlerine ait resmi radyo istasyonu.

7  Sigmar Gabriel: Eski SPD’li politikacı. 2009-2017 arasında SPD Parti Başkanı, 2013-2018 arasında başbakan yardımcısı. Günümüzde ABD ile yakın ilişkilerin merkez örgütü sayılan Atlantik Brücke’nin başkanı ve çokça büyük şirketin denetim kurullarında sandalye sahibi bir danışman.

Tertium non datur: (Latinceden) “Üçüncü yol/olasılık yok.“

KAYNAK: Bu yazı 29. 08.2025 tarihinde NachDenkSeiten-Eine kritische Webseite’de yayımlandı: https://www.nachdenkseiten.de/?p=138128

GÖRSEL: Ömer Yaprakkıran

Önceki