Oskar Lafontaine ve Türkiye’ye düşen sosyal demokrat gölge
Türkiye ve Almanya’nın sosyal demokratları arasındaki kan bağı çok açık. Akrabalar. Fakat nedense Alman sosyal demokrasisinden çıkan ayrıksı, hatta heterodoks arayışların gölgesi veya ışığını, akrabası olan Türkiye sosyal demokratlarında göremiyoruz. Örneğin bir Oskar Lafontaine ve eşi Sahra Wagenknecht’in benzerlerine Türkiye’de rastlayamıyoruz. Neden?
Sol sosyal demokrasi Türkiye’de tutmuyor da o yüzden mi?
CHP içinde ve üst yönetimden uzak tutulan bazı “ilericilere” baktığımızda bile öyle. Yoklar aslında.
Bu nasıl oluyor? Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) yönetici zihniyetini ve o zihniyetin taşıyıcılarını, üç aşağı beş yukarı CHP’de ve hatta DEM’de görüyoruz ama yine SPD’den kaynaklanan bazı gerçekten önemli çıkışların siyasi bir güç olarak Türkiye arenasına yansıdığını söyleyemeyiz.
Türkiye’nin Türk veya Kürt sosyal demokratları, Almanya’daki Lafontaine-Wagenknecht çıkışına sadece yakınlık göstermemekle kalmıyor, görünen o ki, içlerinden bunlara biraz olsun benzeyen karakterler bile çıkaramıyorlar. Günümüz SPD’si, ki buna Yeşiller ve artık sönümlenmiş Sol Parti’yi de ekleyebiliriz, Türkiye’deki sosyal demokrasiye egemen. Bu, kesin.
OSKAR LAFONTAİNE DİYE BİR ADAM
Oskar Lafontaine, dedik. 1999 başlarında, daha birkaç ay önce iktidara taşıdığı partisi SPD’nin genel başkanlığını, Avrupa’nın en güçlü bakanlığı sayılan Federal Almanya maliye bakanlığını bırakıp, ceketini alarak evine gitmiş ve oradan de sol sosyal demokrat bir çizgi çekmek üzere kavgaya yeniden başlamış bir adam. Sol sosyal demokrasi, artık bir Avrupa sağı haline gelmiş ve reel sosyalizmin yıkılmasında birinci derecede rol oynamış sosyal demokrasiye, özellikle SPD’ye, çok yabancı düşen bir müdahale aslında. Bu adımı atmış olan Lafontaine, bugün ileri yaşına rağmen, 1943 doğumludur, hâlâ bu kavganın içinde. Eşi Sahra Wagenknecht’in adına kurulan ittifaka (Bündnis Sahra Wagenknecht – BSW) yazılarıyla ve konuşmalarıyla destek veriyor.
Bizi ilgilendiren mesele şu: Türkiye’nin sosyal demokratları, heterodoks geçinenleri dahil, neden bu sosyal demokratın yüzüne bile bakmıyor. Jean-Luc Mélenchon’un da yüzüne bakan yok. Sağcı olan her şeye açıklar, biraz sola gidene ithalat yasağı getiriyorlar.
Açık söylemek gerek: Türkiye’de sosyal demokrasi adına bir sürü Olaf Scholz kol geziyor. Yönetim düzeyinde yüzlerce (Türk veya Kürt) Olaf Scholz fink atarken, bunlara tepki olarak neden bir Oskar Lafontaine veya Sahra Wagenknecht çıkmadığı merak konusudur.
Scholz iktidar olduğu, Lafontaine çizgisi (veya Fransa’da Jean-Luc Mélenchon çizgisi) ise iktidar olasılığına uzak olduğu için mi? Belki.
YA BU SAHRA WAGENKNECHT İTTİFAKI NE?
Bunlar çok önemli değil. Türkiye’nin sosyal demokratları arasında Lafontaine hattının neler yapıp ettiğini bilen, bu bilgiyi kendi kitlesiyle paylaşan birileri yok mu? Lafontaine-Wagenknecht çizgisinin yapıp ettiklerini Türkiye’nin üzerine yansıtabilecek kimse de yok mu şu sosyal demokrat çevrelerde?
Yok. Bunun bir sorun olup olmadığı tartışmalıdır. Lafontaine çıkaramayabilirsiniz içinizden, ama Lafontaine zihniyetini merak edip izlemez, Avrupa’nın nereye gittiğini, Almanya’nın muhtemel açılımlarını Lafontaine’in gözlükleriyle de görmez, açıklamazsanız, Türkiye’nin önünü görebilir misiniz? Gösterebilir misiniz? Herhalde öyle düşünüyorlar. Ya da hiç haberleri bile yok.
Sadece CHP’de değil sorun. Sol Kemalistler ne âlemde? Onlar Fransa’daki Mélenchon, Almanya’daki Wagenknecht (Bündnis Sahra Wagenknecht-BWS) çizgisini nasıl görüyor acaba? Görüyorlar mı, nasıl bakmaları gerektiğini düşünüyorlar?
Bir bilgi yok. Bir gölge yok. Bir ışık hiç yok.
Demek ki, bu bilgileri de sosyal demokrasinin solundaki hareketlenmeler, sosyalistler, daha doğrusu komünistler açıklayacak.
Almanya’da durum şöyle: Lafontaine son haftalarda, sağ popülist ve içinde Neonazi kanatlar da olan Almanya için Alternatif (AfD) partisiyle aralarında farkları ve bu sağcılığın kendileriyle neden hiçbir ilişkisi olamayacağını anlatmaya çalışıyor. Aslında Almanya’daki merkez sağın, Hıristiyan demokratlar başta olmak üzere, AfD ile bir koalisyona göz kırptığını, er ya da geç böyle bir iktidar denemeye çalışacaklarına işaret ediyor. Bunun için ağır yalanlar üretildiği ve bu yalanların hükümet çevrelerinin elindeki geniş medya olanaklarından yararlanarak yayıldığına dikkat çekiyor. Saldırılar, gerçekten de sol bilincin yayılmasına karşı düzenleniyor.
SİSTEM PARTİLERİ SAĞ POPÜLİZMLE İŞBİRLİĞİ PEŞİNDE
Lafontaine, AfD’nin NATO’nun finansmanı için ülkelerin ulusal gelirlerinin yüzde 2’sini ayırmasına karşı çıkmadığını, silahlanmadan yana olduğunu, NATO’nun doğuya doğru genişlemesini doğru bulduğunu, “Gazze’de soykırım yapan İsrail’i” desteklediğini, bu konuda hemen hemen tüm partilerle aynı görüşü savunduğunu, emeklilerin ve asgari ücretlilerin gelirlerine zam yapılmasına karşı çıktığını, milyonerlerin vergilendirilmesini de reddettiğini hatırlatıyor. Bütün bunlar, BSW’nin tam tersi görüşler. Ama “demokratik Batı medyasında” iğrenç bir yalan rüzgârı egemen.
AfD ile BSW arasında işbirliğinin mümkün olmadığını bu örnekler eşliğinde açımlayan Lafontaine, başta Hıristiyan demokratlar ve sosyal demokratlar olmak üzere, Alman siyaset sınıfının bulunduğu yeri anlatıyor. Saptaması şu: Bu içerik paralellikleri, BSW ve artık bitmiş Sol Parti dışındaki eski partilerin AfD ile işbirliğine hazır olduğunu gösteriyor.
Bize gelelim. Tekrar soralım: Var mı böyle sosyal demokrat kökenli ve daha sola meyletmiş etkili bir politikacı?
Yok. Gerçekten de su başını tutmuş Türk veya Kürt sosyal demokratları ile Alman sosyal demokratları arasında ciddi bir fark bulunmuyor.
Ama bizdekilerin içinden fırlak zekâlı ve vicdanlı olduğu kabul edilmesi gereken bir Oskar Lafontaine çıkmıyor. Ya Sahra Wagenknecht? Ona benzeyen biri var mı “bizim buralarda”? Sol sosyal demokrasiye katkıda bulunacak “sosyalistlik taslayan kadın politikacıların da” o çakma İngilizceleriyle kimlikçi liberal çöp eşelemekten böyle ayrıntılara zaman ayıramadığını görüyoruz.
Lafontaine ve benzerlerinin siyasal talepleri, bizdekilere yabancı. Haberleri bile yok. Mélenchon için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Bilmiyorlar.
Sosyal demokrasinin, krizdeki kapitalizmin yaralarına sürülecek bir merhem olduğunu ileri süren sosyalistler ve komünistler, Türkiye için en önemli dış merkez Almanya ve Alman siyaset sınıfındaki cepheleşmeleri masaya yatırmak zorunda kalıyor. Mecburuz.
Türkiye’ye özgü bir siyasal konuşlanma diyebileceğimiz sol Kemalizm’in, kendisini sosyal demokrasiden faklılaştırması ve sahnede farklı bir yer araması, zarların yeniden atılmasına neden olabilir.
Benzerlikler ve benzemezlikler şimdilik böyle görünüyor. “Sosyalizmle bu çağ yangınını atlatabiliriz” diyenler, işte onlar başka bir düzlemde ve kurtuluş için asıl oraya bakmak gerekiyor.
YENİ POSTA – FRANKFURT
KAYNAK: HAKAN ŞEN / https://biryenicumhuriyet.com.tr/2024/08/23/oskar-lafontaine-ve-turkiyeye-dusen-sosyal-demokrat-golge/
FOTO: Steffen Prössdorf/www.commons.wikimedia.org