NSU’nun Karanlık Mirası: Almanya, geçmişle hesaplaşmanın iki cephesinde

NSU’nun Karanlık Mirası: Almanya, geçmişle hesaplaşmanın iki cephesinde
Yayınlama: 06.11.2025
Düzenleme: 06.11.2025 18:06
6
A+
A-

Almanya, Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütünün toplumun damarlarına enjekte ettiği zehirle yüzleşmeye devam ediyor. Bu hesaplaşma, biri adalet koridorlarında, diğeri ise tarihin kayıt altına alındığı kamu mekanlarında olmak üzere iki paralel cephede ilerliyor.

Bir tarafta Dresden’de başlayan yeni bir dava, diğer tarafta NSU’nun karanlık mirasını kalıcı olarak belgeleyecek bir dokümantasyon merkezinin Nürnberg’de kurulmasına dair koalisyon anlaşmasına geçtiğimiz nisan ayında giren resmi karar, ulusun bu karanlık sayfayı nasıl çevireceğine dair derin bir çabanın ürünü.

DRESDEN’DEKİ DAVA: BİR DESTEK AĞININ GÖLGEDEKİ HALKASI

Münih’teki ana NSU davasının üzerinden yedi yıl geçmesine rağmen, soruşturmanın ipleri tam anlamıyla bırakılmış değil. NSU’nun hayattaki tek üyesi Beate Zschäpe’nin müebbet hapse mahkum edilmesi, hikayenin sonunu getirmedi. Şimdi, Zschäpe’nin geçmişteki en yakın arkadaşı ve “en sadık destekçi” olarak bilinen Andre E.’nin eşi Susann E. hakim karşısına çıkıyor.

Federal Başsavcılık’ın iddianamesi, onun sıradan bir tanıdıktan çok daha fazlası olduğunu öne sürüyor: Cinayetlerden haberdar olduğu ve Zschäpe’ye kendi kimliğini kullanma imkanı tanıdığı iddia ediliyor. Bu dava, ırkçı terör hücresi NSU’nun 13 yıl boyunca devlet gözleri önünde nasıl faaliyet yürütebildiğine, arandıkları halde nasıl görünmez kalabildiklerine dair cevaplanmamış sorulara odaklanıyor. Susann E.’nin yargılanması, sadece bir bireyin suçluluğunun değil, örgütü besleyen daha geniş ve karanlık bir sığınak ağının da sorgulanması anlamına geliyor.

NÜRNBERG’DEKİ KARAR: TARİHİN KAYIT ALTINA ALINDIĞI BİR SİMGENİN DOĞUŞU

Adli süreçler ilerlerken, diğer cephede çok önemli bir adım atıldı. Koalisyon görüşmelerinde tartışmalı olmasına rağmen, Hıristiyan Sosyal Birlik (CSU) partisi ve Almanya Sosyal Demokrat Parti (SPD) Nürnberg’de bir NSU Dokümantasyon Merkezi kurulmasında anlaştı. Bu karar, süreci tartışma aşamasından somut bir inşa aşamasına taşıdı. Büyükşehir Belediye Başkanı Marcus König’in de bahar aylarında aktardığı gibi kentte yıllardır süren “yoğun bir yüzleşme” için artık kalıcı bir mekan oluşturulacak.

NÜRNBERG DUURŞMALARININ BİTİŞİĞİNDE KURULACAK

Nürnberg’in seçilmesi derin sembolik anlamlar taşıyor. SPD’li Nasser Ahmed’in işaret ettiği gibi, merkezin planlandığı Benjamin-Ferenc-Platz’ın “Nürnberg Duruşmaları”nın yapıldığı Memorium’a yakınlığı, bu seçimi daha da anlamlı kılıyor. Bu yakınlık, NSU suçlarının Alman tarihindeki ırkçı şiddet zincirinin izole bir halkası olmadığını, Nazi geçmişinden beslenen daha uzun ve karanlık bir geleneğin parçası olduğunu göstermek açısından kritik bir bağlam sunuyor. Bu merkez, sadece üç NSU kurbanını anmanın ötesinde, Enver Şimşek’ten Halit Yozgat’a kadar tüm kayıpların arkalarında bıraktıkları boşluğu hissedebileceğimiz bir insanlık abidesine dönüşmeyi vaat ediyor.

EYALET MECLİSİ’NDE YEŞİLLER’İN GİRİŞİMİYDİ

Elbette NSU cinayetlerinin yarattığı travmayla baş etmenin ve geleceğe ders aktarabilmenin iki temel yolu bulunuyor… biri adli süreçler, diğeri ise bu karanlık tarihin doğru biçimde belgelenerek anılması. Nürnberg’de bir NSU Dokümantasyon Merkezi kurulması fikri, ilk olarak Bavyera Eyalet Parlamentosu’ndaki Birlik 90/Yeşiller partisinin girişimiyle gündeme geldi. Yeşiller’in bu talebi, konunun federal düzeyde benimsenmesi ve nihayetinde koalisyon anlaşmasına girmesi sürecini başlatan kıvılcım oldu.

Birlik 90/Yeşiller Meclis Grubu Aşırı Sağa Karşı Strateji Geliştirme Sorumlusu ve eyalet milletvekili Cemal Bozoğlu ise Bavyera’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana aşırı sağ terörün ana hedefi olduğuna dikkat çekiyor

Merkezin neden bu denli önemli olduğu, Yeşiller’in önde gelen isimlerinin açıklamalarında netleşiyor. Bavyera Eyalet Parlamentosu üyesi ve İkinci NSU Soruşturma Komisyonu Eski Başkanı Toni Schuberl, Bavyera’nın NSU’nun ilk saldırısını düzenlediği ve en fazla can kaybının yaşandığı eyalet olduğunu vurgulayarak, merkezin burada konumlanmasının “lojistik açıdan anlamlı” olduğunu ifade ediyor. Ona göre, “Bu halkın hakkı.” 

Nürnberg Milletvekili Verena Osgyan ise kentin yalnızca NSU cinayetlerine tanıklık etmekle kalmayıp, aynı zamanda Nazi geçmişiyle ve Nürnberg Duruşmaları gibi evrensel yargı süreçleriyle yüzleşme deneyimine sahip olduğunu belirtiyor. Osygan’ın da o dönemde yaptığını açıklamaya göre Nürnberg “onurlu bir anma” için ideal bir kent. 

Birlik 90/Yeşiller Meclis Grubu Aşırı Sağa Karşı Strateji Geliştirme Sorumlusu ve eyalet milletvekili Cemal Bozoğlu ise Bavyera’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana aşırı sağ terörün ana hedefi olduğuna dikkat çekerek, Oktoberfest saldırısı ve NSU cinayetleri gibi olayların eyaletin tarihindeki karanlık sayfalar olduğunu vurguluyor. Bozoğlu, merkezin aynı zamanda “devletin başarısızlığının eleştirel bir şekilde değerlendirilmesi” için de bir fırsat olacağını söylüyor.

ADALET VE BELLEK ARASINDAKİ KÖPRÜ

Dresden’deki mahkeme salonu ile Nürnberg’deki dokümantasyon merkezi kararı, görünüşte ayrı dünyalar gibi dursa da aslında birbirini besleyen iki temel ihtiyaca cevap veriyor. Dresden, hukukun somut ve kişisel olarak adaleti sağlama çabasını temsil ederken, Nürnberg’deki karar, bu adaletin toplumsal düzeyde anlam bulduğu, tarihin ders olarak kaydedildiği ve kurbanların itibarlarının iade edildiği kalıcı bir mekanın müjdecisi oldu. Biri geçmişin failleriyle hesaplaşıyor, diğeri ise geleceğin toplumunu inşa ediyor. Almanya’nın NSU ile imtihanı, bu iki cephede de somut adımlar atıldığı için artık daha derin ve anlamlı bir yol alıyor. Tüm bunlar hukuki bir sürecin yanı sıra aynı Almanya’nın kendi demokratik kimliğini ve insanlık değerlerini yeniden tanımladığı kolektif bir varoluş mücadelesi olarak karşımıza çıkıyor. Ancak istihbarat, güvenlik birimleri ve ırkçı teröristler arasındaki karanlıkta kalan bağlara baktığımızda katedilmesi gereken daha çok yol, aydınlatılması gereken daha çok kirli dosya var. Öyle olmasa daha bugün Hanau sokaklarının kana bulanmış gamalı haçlarla kaplandığını da göremezdik değil mi?

IŞIN ERTÜRK – STUTTGART