enflasyon emeklilik ötv döviz otomobil sağlık

Marine Le Pen ve çifte standartlar: Türkiye’yi anımsatıyor

Marine Le Pen ve çifte standartlar: Türkiye’yi anımsatıyor
Yayınlama: 01.04.2025
27
A+
A-

Fransa’da sağcı cumhurbaşkanı adayı Marine Le Pen, mahkeme kararıyla beş yıl boyunca seçimlere katılamayacak. Yolsuzlukla mücadelenin önemli olduğu tartışmasız bir gerçek. Ancak bu mücadele, belirli kişilere karşı seçici bir şekilde yürütülüp diğer ağır suçlamalarla karşı karşıya olan siyasetçiler cezasız bırakıldığında, kamuoyunun adalet sistemine olan güveni sarsılabilir.

Almanya’nın önde gelen eleştirel haber analiz portalında Alman gazeteci Tobias Riegel’ın konuya ilişkin kaleme aldığı haber analizde Fransa’da olup bitene “Demokrasiyi zorlayan bir karar” nitelemesi yapılıyor. Gazeteci Riegel’in analizinden özetle öne çıkanlar şöyle:

Marine Le Pen’in beş yıl boyunca seçimlere katılmasının yasaklanması, basında geniş yankı uyandırdı. Bu durum sadece Fransa ile sınırlı kalmayarak, Romanya ve Türkiye’deki tartışmalı demokratik uygulamaları hatırlatıyor.

Le Pen’e yöneltilen suçlamalar burada hukuki açıdan değerlendirilmeyecek ve suçlamaların geçerliliği sorgulanmayacak. Kim yolsuzluk ve kötüye kullanımla mücadeleyi eleştirebilir ki? Ancak burada asıl sorun, olası bir çifte standart meselesidir. Avrupa Parlamentosu milletvekili Martin Sonneborn, sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda, eğer aynı titiz inceleme diğer Avrupa siyasetçilerine de uygulanırsa pek çoğunun benzer sonuçlarla karşılaşabileceğini ifade etti. Ona göre, hukuk mekanizması, muhalif siyasetçilere karşı son derece titiz ve hızlı ilerlerken, mevcut hükümet yetkilileri veya bizzat Emmanuel Macron hakkında başlatılan soruşturmalar yıllarca sonuçsuz kalıyor.

ÇİFTE STANDART ALGISI

Le Pen hakkındaki suçlamaların temelsiz olduğu söylenemez, ancak burada tartışılması gereken konu, diğer siyasetçilere karşı gösterilen hoşgörüdür. “Berliner Zeitung” gazetesi, Le Pen ve eski IMF Başkanı Christine Lagarde arasındaki durumu kıyaslayarak ciddi bir eşitsizlik olduğuna dikkat çekiyor. Böylesi dengesiz bir yargı süreci, demokrasinin temel ilkelerine zarar verebilir ve kamuoyunun hukuka olan inancını zedeleyebilir.

CESUR BİR KARAR MI?

Bu yazının odağı, hukuki sürecin işleyişi ve adalet sistemindeki olası çifte standartlardır. Bu nedenle, Le Pen’in politik görüşleri metnin kapsamına girmemektedir. Hukukun, bireylerin siyasi eğilimlerine göre işlememesi gerekir.

Adaletin, siyasi amaçlar doğrultusunda kullanıldığı algısı, özellikle Le Pen destekçileri arasında güçlenebilir. Elbette bu, yolsuzluk suçlamalarının araştırılmasını ve gerektiğinde cezalandırılmasını engellememelidir. Ancak çifte standartların yaygınlaşması, gelecekte her türlü siyasi figüre karşı kullanılabilecek tehlikeli bir emsal oluşturabilir.

Alman kamu yayıncısı “Tagesschau”, mahkeme kararını “cesur” olarak nitelendiriyor. Yayının yorumuna göre, mahkeme, kamuoyunun baskısına boyun eğmemiş ve güçlü figürlere karşı bağımsız bir duruş sergilemiştir. Ancak yukarıda bahsedilen çifte standart uygulamaları göz önüne alındığında, bu yargıya ihtiyatla yaklaşmak gerekir.

Martin Sonneborn’un belirttiği gibi, eğer hukukun üstünlüğü prensibi gerçekten eşit şekilde uygulanıyorsa, aynı titizlikle yürütülen soruşturmaların diğer siyasi figürler için de geçerli olması gerekir. Aksi halde, yargının tarafsızlığı ve güvenilirliği ciddi şekilde sorgulanacaktır.

YENİ POSTA – STUTTGART

KAYNAK: https://www.nachdenkseiten.de/?p=131054

FOTO: Marine_le_pen.jpg: Antoine Bayet – Wikimedia Commons