“Kasaba siyasetini” Avrupa’nın metropollerinde de görmek mümkün: Adayın el kitabı
Belçika’da veya Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde ya da Türkiye’nin bilinmez bir ilçesinde siyasete girmek isteyen aday olmak isteyen kişinin trajikomik hallerini anlatıyor “Nasipse Adayız” filmi.
Beyaz perdeye 2020 yılında çıkan “Nasipse Adayız” filmini siyasete heves eden, politik erk sahibi olmak isteyen herkesin en az bir defa hatta defalarca izlemesi gerekir.
Zaten siyasi içerik olarak çok zayıf olan adayların ne hallere düştüğünü bizlere bir kez daha hatırlatıyor. Filmde çıkarcı işadamlarını, yalaka dernek temsilcilerini, ikiyüzlü federasyon başkanlarını ve uyanık yerel gazetecileri bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
Filmin türüne “komedi” dense de bence “kara-komik” hikâyelerle dolu.
“İdris Babamız Çukur Yuvamız” sloganı ile Çukur dizisinden hepimizin yakından tanıma şansı bulduğumuz Ercan Kesal’ın aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış “Nasipse Adayız” filmini izlerken, yakından tanıdığım Belçika’daki Türk kökenli siyasetçilerin isimleri bir bir geçti aklımdan. Tüccarların karşısında ezilen, şeyhlerin önünde el pençe duran, hemşehri dernekçilerine yaranmak için çırpınan içi boş adayların yüzleri geldi gözümün önüne.
Gülümsedim, burkuldum, irkildim, üzüldüm…
Film, siyasi parti hayatına ve siyasi kişiliklerine dair inanılmaz bir içgörü sağlıyor. Siyasi öğretilerin veya ideolojilerin hiçbir şekilde konuşulmadığı veya gündeme gelmediği bir ortamda küçüğünden büyüğüne herkesin kendi çapında çıkarlarının peşinden koştuğu, bu uğurda erdemlerin, kişiliklerin, değerlerin buharlaştığı durumları çok güzel anlatılıyor.
Ercan Kesal, kitabının girişinde “anlatılan olaylar ve kişiler kurmacadır; hayatımız gibi…” diye belirtiyor. Evet, anlatılan olaylar ve kişiler kurmaca, ama hayatta karşılaştığımız siyasiler gibi kurmacanın parçaları.
İlber Ortaylı’nın “kasaba siyaseti” olarak tarif ettiği olguyu güzel tasvir etmesi açısından önemli bir film. Türkiye’de kentlerde yaşayanların kentleşememesinin en büyük sebebi köy/kasaba/ilçe yardımlaşma dayanışma dernekleridir. Köylerden İstanbul’a göç etmenin üzerinden 60 sene geçmesine rağmen hâlâ köy hayatını, dedikodularını, hiyerarşisini, baskılarını neredeyse olduğu gibi muhafaza ederler.
“Kasaba siyaseti”ni sadece Türkiye’nin büyük kentlerinde değil, aynı zamanda Avrupa’nın metropollerinde de görmek mümkün.
Ercan Kesal’ın “Nasipse Adayız” eserinde şöyle deniyor:
“… (P)olitika ekip işidir doktor. Bizim de bir ekibimiz var. Ekipte envai çeşit adam olur. Çoğunun da başka işi yoktur. Adam ömrünü bu işlere harcamış. Seni terk etmemiş. Cahil, salak, işsiz ama senin yanında. Bu insanlara ahde vefa göstermek zorundasın. Sen, hastanede birisi işine yaramazsa ne yaparsın, atarsın işten. Bizde öyle değil. İşe yaramıyorsa daha fazla sahip çıkman lazım. Hatta çok becerikli olursa tehlikelidir, uzaklaştırman gerekebilir. Sana tuhaf gelir şimdi bu anlattıklarım. Ama ileride göreceksin.”
“Nasipse Adayız”, çırılçıplak bir fotoğraf koyuyor önümüze; bakmaya hazırsanız…
FİKRET AYDEMİR – BRÜKSEL