Fransa’da sokak çatışmaları: Gereken ders çıkarılıyor mu?

Fransa’da sokak çatışmaları: Gereken ders çıkarılıyor mu?
Yayınlama: 02.07.2023
85
A+
A-

Fransız şehirlerinde göstericilerle polis arasındaki çatışmalar devam ediyor. Paris’in Nanterre banliyösünde, 17 yaşındaki Nahel’in salı günü trafik kontrolünde vurularak öldürülmesinin ardından sokaklar hala sakinleşmedi. Polis kontrollerinin Fransa genelinde sürekli ölümlere ve ardından ayaklanmalara sebep olduğu bir gerçek. Bu durumu değerlendiren bazı yorumcular, bu olaylardan ders çıkarılması gerektiğini vurguluyor.

Der Standard gazetesi, pek çok banliyö isyanının kökeninde, ikinci sınıf yurttaş olma hissinin yattığını belirtiyor. 2005 yılında Clichy-sous-Bois’da iki öğrencinin polisten kaçarken öldürülmesinin ardından yaşanan ayaklanmaların benzerlik gösterdiği ifade ediliyor. Bugün ise durumu daha da zorlaştıran, 2005’ten farklı olarak hiçbir şüpheye yer bırakmayan bir videonun dolaşıma girmesinin etkisi büyük. Fransız banliyölerinde yaratılan duygusal tepki, George Floyd’un öldürülme videosuyla aynı derecede büyük olduğunu gösteriyor. Fransa’da Cumhuriyet’in temelini döşeyen 1789 Devrimi’nin sokaklarda gerçekleştiği göz önünde bulundurulduğunda, tutkulu duygulardan halk ayaklanmalarına giden yolun kısa olduğu belirtiliyor.

Le Temps gazetesi ise banliyölerde yaşanan öfke patlamasının, diğer protesto hareketlerine kıyasla belirgin bir dezavantaja sahip olduğunu analiz ediyor. Bu protestoların ekonomik ve toplumsal sorunların zemininde gerçekleştiği ifade ediliyor. Ancak diğer toplumsal tepkilere kıyasla banliyölerdeki insanların örgütlenmekte ve tepkilerini kalıcı bir siyasi baskıya dönüştürmekte zorlandığı belirtiliyor. Bu durumun uzun vadede seslerini duyuramayacaklarını ve dağınık bir şekilde kalacaklarını gösterdiği vurgulanıyor.

Die Welt gazetesi, Marine Le Pen’in mevcut huzursuzluktan siyasi olarak fayda sağlayabileceği görüşünü dile getiriyor. 2027’deki bir sonraki seçimi göz önüne alarak, Le Pen’in iktidara gelme şansının, 2005’ten beri pek çok şeyin değişmemiş olmasından kaynaklanan hayal kırıklığına dayandığı belirtiliyor. Sorunlu mahallelere yönelik kentsel politikalara büyük miktarda kaynak ayrıldığı, ancak işsizlik ve suç oranlarının hala ülke ortalamasının üzerinde seyrettiği ifade ediliyor. Ayrıca, bu sorunların sadece Fransa’ya özgü olmadığını düşünenlerin, Berlin’de yılbaşında polis ve itfaiye ekiplerine yönelik havai fişek saldırılarından kaynaklanan kaosu ve buna bağlı tartışmaları hatırlaması gerektiği vurgulanıyor.

La Vanguardia gazetesi, tüm taraflara itidal çağrısı yaparak trafik kontrolü sırasında ölümlerin önlenmesi gerektiğini belirtiyor. Banliyölerde kolluk güçleriyle yaşanan gerilimlerin ciddye alınması gerektiği ifade edilirken, Fransa’da polislerin hangi koşullarda silah kullanabileceği konusunun yeniden düşünülmesi gerektiği açıklanıyor. Göçmen kökenli gençlerin adalet arayışına soyunup hoşnutsuzluk ve öfkelerini isyan ve şiddetle ifade etmelerinin doğru bulunmadığı belirtiliyor.

Fransa’da genel bir polis şiddeti sorunu olduğu konusunda Süddeutsche Zeitung gazetesi uyarıyor. Kolluk kuvvetlerinin açıkça saldırgan tutumlarını belgeleyen olayların sayısının takip edilmesinin neredeyse imkânsız hale geldiği belirtiliyor. Dahası, polisin artık plastik mermi ve diğer tartışmalı silahlarla donatıldığına dikkat çekiliyor. Gazete, Fransa’da polisin eski ve kötü bir gelenek izlediğini, asıl önceliğinin yurttaşları korumak değil, devleti korumak olduğunu ifade ediyor. Bu temel davranış biçiminin özel kuvvetlerden trafik kontrolörlerine kadar tüm birimlere yayıldığına dikkat çekiliyor. Süddeutsche Zeitung, şiddetin devam edeceğini ve bu tür vakaların tekrar yaşanacağını, tansiyonu düşürmek için değişiklikler yapılması gerektiği vurgulanıyor.

Libération gazetesi, protesto gösterilerine anlayış gösterilmesi gerektiğini vurgulayarak, bu gösterilere katılmamakla birlikte onları anlamanın önemli olduğunu belirtiyor. Gazete, bazı insanlar için çifte haksızlığa -acımasızlık ve cezasızlık- dikkat çekebilmenin tek yolunun bu protestolar olduğunu ifade ediyor. Yasaların meşru müdafaa dışında kolluk kuvvetlerinin ateşli silah kullanmasına izin verirken, topluma en azından meşru öfke hakkının tanınması gerektiğini vurguluyor. Libération, bu protestoların, haksızlık ve cezasızlık konularında farkındalık yaratmada etkili bir mekanizma olduğunu savunuyor.

La Tribune de Genève gazetesi, meseleye ilişkin verimsiz tartışmaların yürütüldüğünü eleştiriyor. Gazete, polis şiddetinin var olduğunu ve genellikle yasaların bu konuda yetersiz kaldığını kabul ederken, aynı zamanda mağdurların da olduğunu vurguluyor. Gazete, futbolcu Kylian Mbappé’nin “küçük melek” dediği genç Nahel’in örneğini vererek, bir suç işleme riskini göze alarak hareket eden bir mağdurun ağır bedel ödediğini ancak polisi dinleseydi hala hayatta olabileceğini ifade ediyor. La Tribune de Genève, Fransa’daki siyasi tartışmalarda bu iki gerçeğin bir arada ele alınmadığını ve bu durumun sığ ve üzücü bir tartışmaya neden olduğunu belirtiyor. Herkesin karşısındakinin şiddet eylemlerini gördüğünü dile getirerek, daha kapsayıcı ve yapıcı bir tartışmanın önemine dikkat çekiyor.

Protesto gösterilerine anlayış gösterilmesi ve verimsiz tartışmalardan kaçınılması, Fransa’da polis şiddeti meselesinin ele alınması açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

Libération gazetesi, protesto gösterilerine anlayış gösterilmesi gerektiğini vurgulayarak, bu protestoları tasvip etmemekle birlikte anlamanın önemli olduğunu belirtiyor. Kimileri için, çifte haksızlık olarak algıladıkları acımasızlık ve cezasızlık konusunda dikkat çekebilmek için protestoların tek bir yol olduğunu ifade ediyor. Yasaların, meşru müdafaa dışındaki durumlarda bile kolluk kuvvetlerine ateşli silah kullanma izni verirken, topluma en azından meşru öfke hakkının tanınması gerektiğini savunuyor.

YENİ POSTA – PARİS

KAYNAK: https://www.eurotopics.net/tr/303518/fransa-da-kargasa-neleri-degistirmek-gerek

FOTO:  Thomas de LUZE  Unsplash