Avrupa’dan Türkiye’ye atık ihracatı: Türkiye’yi nasıl çöplüğe çevirdiler?
Atık uzmanı ve çevre dostu İsmail Çanakçı acı bir döküm verdi: “Avrupa’daki atık üreticileri, atık toplama-ayırma firmaları atığın nereye gittiğine ne yapıldığına çok da bakmadan para olarak kendisine en uygun olan atığı satıyor. Geri kalan kalitesiz atıklara, yani halk deyimiyle çöplere bizim simsarlar kendileri gidip talip oluyor, cazip teklifler verip, ‘Bürokrasisini ben hallederim, bizim ülkemizde sorun olmaz’ diyerek bu atıkları alıyorlar.”
Son zamanlarda Türkiye’nin gündemine oturan, Avrupa’dan Türkiye’ye yönlendirilen çöp ve “atık ithalatı” sorununu, eski bir gazeteci, konunun uzmanı ve çevre dostu işadamı İsmail Çanakçı’ya sorduk. Çanakçı konuya yönelik şu açıklamaları yaptı:
“Yaşadığımız dünyada atıktan kurtuluş yok. Atık hep olacak. Atık oluşumunu azaltarak ve oluşan atıkları geri kazanarak olumsuz çevresel etkilerini azaltabiliriz. Dünyayı kirleten o kadar çok atık var ki, bunlar ‘tehlikeli‘ ve ‘tehlikesiz‘ atıklar olarak kabaca ikiye ayırabiliriz. Tehlikesiz atıklar çevreye zarar vermiyor gibi anlaşılmasın. Uygun şekilde değerlendirilmeyen tehlikesiz atıklar da çevremize çok büyük zararlar veriyor.
ATIKTAN KURTULUŞ YOK
Çevreyi kirleten atık olarak en çok gündem olan ve konuşulan atık plastiklerdir. Çünkü, insanlar bu atıkları günlük hayatta sıklıkla görmekte ve bundan rahatsız olmakta. Bu plastik atıklar ‘tehlikesiz atık’ grubunda yer alır. Bunların en başında ve en yaygın olanı halk arasında poşet veya naylon folyo olarak bilinen polietilendir. Konuşulan ve gündem olan atıklar bunlar.
Polietilen geri kazanılıp tekrar ürün elde edilebilen, yani geri kazanımı olan bir plastiktir. Tehlikesiz atık olarak değerlendirilen bu atıkların bir bölümü çevreden toplamış atıklar olsa da, çok büyük bir bölümü endüstriyel atıklardır.
ATIKLAR GERİ DÖNÜŞÜM TESİSLERİNİN HAMMADDESİDİR
Atıklar aslında bir hammaddedir. Böyle olunca atıklar doğal olarak alınıp, satılmakta, hatta ithal ve ihraç edilmektedir. Bu çok normal bir durum olmakla birlikte, sorun tam da burada başlıyor. Atık tam da burada sadece al-sat yapan, deyim yerindeyse ‘atık simsarlarının’ eline geçiyor.
Bunlarla daha kolay anlaşan, Avrupa’daki atık üreticileri, atık toplama-ayırma firmaları burada atığın nereye gittiğine ne yapıldığına çok da bakmadan para olarak kendisine en uygun olan atığı satıyor.
ATIK BARONU SİMSARLAR İŞ BAŞINDA
Bürokratik yollar aşılarak ticaret başlıyor. Bu atık tüccarları, kendilerine ait olmayan çevre lisanslarını kullanarak lisanslı firmalar adına bu atıkları ülkemize ithal ediyor. Bir sorun yokmuş gibi gözükse de, esas sorun burada. Bu atıkların iyi-temiz, homojen, karışık olmayan,başka atıklarla kontamine olmamış olanlar, Avrupa’da zaten geri kazanılıyor. Yani Avrupalı bunları kendi kullanıyor.
Geri kalan kalitesiz atıklara yani, halk deyimiyle çöplere bizim simsarlar kendileri gidip talip oluyor, cazip teklifler verip, ‘Bürokrasisini ben hallederim, bizim ülkemizde sorun olmaz’ diyerek bu atıkları alıyorlar. Yani Avrupalı’yı bizimkiler baştan çıkarıyor. Tabii ki Avrupalılar da masum değiller, onların da işine geliyor.
Dolayısıyla bizim ithal ettiğimiz atıklar, işlemesi, ayırması zor ve sorunlu, büyük bir bölümü gerçekten çöp olan atıklar. Ülkemize bu şekildeki gelen atıkların, iyimser bir rakamla yüzde 60’ı geri kazanılıyor geri kalan yüzde 40 da çöp olarak uygunsuz ve usulsüz olarak çevreye zarar verir hale geliyor.
ATIKLAR ÇİPLE TAKİP EDİLECEK
İşte, ‘Ülkemizi çöplüğe çevirdiler, çöp dağları oluştu, Avrupanın çöplüğü olduk’ serzenişleri haklı olarak buradan çıkmakta. Gerçekten çok büyük miktarlarda bu şekilde kötü atık ithalatı oldu ve sorun ülkemizin gündemine oturdu.
Kamuoyu tepkisini ve sorunu gören Çevre ve Şehircilik Bakanlığı önce atık ithalatını yasaklama yoluna gitti, fakat gelen ekonomik nedenli tepkiler ve atık sektörünün temiz çalışan düzgün ve doğru beyanla atık ithal eden firmalarının da yasaktan doğrudan etkilenmesiyle, yasaklamayı bir nevi revize ederek, yeni bir uygulama başlattı.
Genelde atık ithalatının büyük bölümünü oluşturan 200139 plastikler atık kodu taşıyan atıklar EK-2 ile özel izine bağlandı. Artık ülkemize izinle gelecek olan bu atıklar ülkeye girişlerinden itibaren MoTAT (Mobil Atık Takip Sistemi) denilen sistemle geri dönüşüm firmasına kadar takip edilecek. Yani halk deyimiyle çiple takip edilecek.
Ayrıca, atık ithal edecek firmaların kapasite raporları yeniden incelenip değiştirilecek. Kapasite, tesisin kırma, presleme, yıkama kapasitesine göre değil, ‘ısıl işlem’, yani granül kapasitesine göre verilecek.
Kapasitenin yarıdan fazlasını da ülke içinden karşılayacaklar. Ancak geri kalan kapasiteleri kadar atık getirebilecekler. Atık karışık olmayacak homojenlik yüzde 95 olacak. Her geri dönüşüm firması her atığı ithal edemeyecek. Sadece sahip olduğu atık kodunda yer alan ve gerçekten kendi tesisinde geri kazanımını yaptığı atıkları getirebilecek.
Net anlaşıldığı gibi, sıkı denetim ve takiple atık ithalatı yapmak yasalara uygun ve sorumluluk alarak mümkün olacak. Doğrusu da bu. Umarım uygulamada da doğru yapılır ve başarılı olur.
ATIKTA İLERİ TEKNOLOJİYE GEÇMEK GEREKİR
Böylelikle global anlamda atıkların zararlı çevresel etkileri azalır, ülkemiz ekonomisine de katkı sağlanmış olur. Atıklar hep olacak, atıklar emin ve doğru teknolojili ellerde olursa kötü çevresel etkileri çok çok daha az olacaktır.
ATIK YAKMAK ÇÖZÜM MÜ?
Avrupa ve Türkiye arasında gündem olan ‘çöp’ konusunu kısa bir şekilde özetlemeye çalıştım.
Konunun çok daha detayları var, örneğin tehlikeli atıklar. Çok geniş bir konu. Son olarak bir şeyi daha belirtmek isterim: ‘Atıktan enerji üretme’, ne kadar kulağa hoş gelen bir cümle. Atıktan, elektrik, ısı, gaz gibi enerji elde etme yöntemlerini içeriyor bu cümle. Gerçekte ise yapılan işlem atıkların bu güzel cümleye dayanarak yakılmasıdır.
Atıkları yakmak, çevresel etkilerin dışında var olan bir şeyi yok etmek demektir. On yıl öncesine kadar atıkların yakılması en son çare olarak düşünülür ve tercih edilirken, günümüzde en kolay tercih edilen bir yöntem haline geldi. Tehlikeli, tehlikesiz at hepsini, yansın. Toptan temizlik!
Atıkları yakmak, önceden olduğu gibi, en son yöntem olarak tercih edilmelidir. Ülkemizin atık tüccarlarına değil, daha fazla doğru teknolojileri kullanan, geri dönüşüm firmalarına ihtiyacı var.
Atık gerçeğini kabullenip, az atık üretmek, oluşan atıkları da doğru yöntemlerle geri kazanmak en kısa yol diye düşünüyorum.”
YENİ POSTA – ULM
FOTO: