AB uzmanı Erdal Tekin: Almanya ve AB’nin “sol koalisyona” ihtiyacı var
Siyasal Danışman ve AB uzmanı Erdal Tekin 26 Eylül Almanya seçimlerine ilişkin kaleme aldığı bir makalede SPD önderliğinde bir “sol koalisyon hükümetine” Almanya kadar, AB’nin ve dünyanın da ihtiyacı olduğunu ileri sürdü.
Kanal Avrupa televizyonunda “Bakış Açısı” adlı tartışma programını hazırlayıp sunan Tekin, CDU ile Yeşiller’in koalisyona girecek olmasının Türk-Alman ilişkilerinde ciddi kırılmalara yol açabileceğine işaret ederek, “Türk-Alman ilişkileri açısından en olumlu hükümet modeli, Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller Partisi ve Sol Parti koalisyon hükümeti olabilecektir. Yeşiller ve Sol Parti içinde Türkiye karşıtlığına karşılık SPD, koalisyonun büyük ortağı olarak bir denge unsuru olarak görülebilir” görüşünü savundu.
MERKEL SONRASI DÖNEM MERAK EDİLİYOR
AB uzmanı Erdal Tekin federal meclis seçimleri ve olası koalisyon modellerini şöyle değerlendirdi:
“Almanya’da Merkel sonrası dönemi belirleyecek olan seçimlerin başta Avrupa ülkeleri olmak üzere birçok ülke tarafından yakından takip edildiğini söylemek yanlış olmaz. Zira Almanya’nın Fransa ile birlikte Avrupa Birliği (AB) siyasetine yön veren iki önemli aktörden biri olduğu biliniyor. Hatta Almanya’nın Avrupa’nın en büyük, dünyanın da dördüncü ekonomik gücü ve AB bütçesine en fazla katkıda bulunan ülke olduğu düşünüldüğünde Berlin’in Paris’ten daha etkili olduğunu ifade etmek gerekir.
Bu nedenle, başta AB’nin ekonomik desteğine daha fazla ihtiyaç duyanlar olmak üzere bütün AB ülkeleri Almanya’da kurulacak yeni hükümetin başına kimin geçeceğini, koalisyonun hangi partiler arasında yapılacağını ve Almanya’nın bundan sonraki AB politikasının nasıl olacağını merak ediyorlar. Merak eden ülkeler arasında Türkiye’nin de olduğunu belirtmemiz gerekir. AB ile müzakerelerin yalnız 2013 yılında imzalanmış olan ‘Geri Kabul Antlaşması’ üzerinden yürüdüğünü düşündüğümüzde, seçimler sonrası kurulacak hükümet Türkiye için daha önem kazanmaktadır.
ABD, CDU-YEŞİLLER KOALİSYONUNU İSTİYOR
Almanya seçimleri geçmişten günümüze ABD ve Rusya açısından önemli olmuştur. İki ülkenin de Berlin’de iktidarın kimin olacağını önemsediğini ve bu konuda siyasetlerini belirlediklerini, buna yönelik çaba gösterdiklerini belirtmemiz gerekecek. Almanya’ya, ABD açısından bakıldığında, kıta Avrupa’sında önemli ve stratejik bir müttefik. ABD’nin özellikle Çin ve Rusya’ya karşı siyasetlerinde Almanya önemli bir rol almaktadır. Almanya’nın, bilhassa Çin’in küresel rekabetine karşı son yıllarda ABD ile ortak hareket ettiğini görebiliyoruz. Bunları ve birçok etkenleri göz önünde bulundurduğumuzda ABD, Almanya’daki seçimlerde geçmişte olduğu gibi bu seçimde de Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) (Atlantikçi olması) ve Birlik’90 / Yeşiller partisinin kazanmasından yana tavır belirleyeceğini söyleyebilirim.
Rusya ise AB ile son zamanlarda yaşananlar ışığında Almanya seçimlerinde Sol Parti ve Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) başarılı olmasını arzu ediyor.
ARMİN LASCHET, ÇİFTE VATANDAŞLIK VE AB ÜYELİĞİ
Almanya seçimlerinin Türkiye açısından önemine bakmak gerekirse, iki ülke arasındaki ekonomik, kültürel ve siyasal bağların yoğunluğu düşünüldüğünde, Berlin’de kimin Başbakan olacağının Ankara açısından hayli önemli olduğunu vurgulamam gerekiyor. CDU’nun koalisyonun büyük ortağı olarak kalması, Almanya’nın Türkiye politikasında büyük değişiklikler olmayacağı anlamına gelecektir. Unutulmamalı ki, CDU Başbakan adayı Armin Laschet, Almanya’daki Türklerin çifte vatandaşlığa geçişini uygun görmeyen, Türkiye’nin AB üyeliğini istemeyen bir siyasetçi kimliğine sahip.
EN UYGUN MODEL: SPD-YEŞİLLER VE SOL PARTİ KOALİSYONU
Yeşiller’in koalisyona girecek olması ise Türk-Alman ilişkilerinde ciddi kırılmalara yol açabilir. Türk-Alman ilişkileri açısından en olumlu hükümet modeli, Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller Partisi ve Sol Parti koalisyon hükümeti olabilecektir. Yeşiller ve Sol Parti içinde Türkiye karşıtlığına karşılık SPD, koalisyonun büyük ortağı ve bir denge unsuru olarak görülebilir.
ALMANYA’DA SOL İKTİDAR OLABİLİR Mİ?
Son kamuoyu yoklamaları 15 yıl aradan sonra SPD’nin birinci parti olarak çıkacağını göstermektedir. Bu durumu oluşturan en önemli esas, yıllar sonra SPD’nin, emekçi kesiminin ve onların temsilcilerinin sendikalara yüzünü dönmesi, toplumsal adaleti sağlayacak sosyal devlet yapısını güçlendirmek istemesi, eğitimde eşitlik ve iklim gibi konulara ağırlık vermesidir. Bu başlıkların içini doldurarak siyasi reçetesini (seçim programını) topluma mal ettiğini görmekteyiz.
Yeşiller ve Sol Parti için de yaşanan yükselme ile 26 Eylül sonrası SPD önderliğinde bir ‘Sol Koalisyon Hükümeti’ söz konusu olabilir. Buna Almanya kadar, AB’nin ve dünyanın ihtiyacı olduğunu düşünmekteyim.”
YENİ POSTA – KÖLN
FOTO: A.A.