Almanya’da eleştirel düşüncenin bedeli: Ulrike Guérot nasıl “Devlet Düşmanı” ilan edildi?

Almanya’da eleştirel düşüncenin bedeli: Ulrike Guérot nasıl “Devlet Düşmanı” ilan edildi?
Yayınlama: 17.05.2025
9
A+
A-

Almanya’da yayınlanan eleştirel haber analiz portalı NachDenkSeiten’da yer alan çarpıcı bir analize göre, uluslararası alanda tanınan siyaset bilimci Ulrike Guérot’un yaşadıkları, modern Avrupa’da fikirlerini ifade eden akademisyenlerin karşılaştığı baskı ve dışlanmanın simgesi hâline geliyor.

Ulrike Guérot, yıllarca Almanya’nın ve Avrupa’nın en saygın siyaset bilimcilerinden biri olarak kabul edildi. Avrupa Birliği’nin geleceğine dair çalışmaları, “Avrupa Cumhuriyeti” vizyonu ve kamuya açık entelektüel müdahaleleriyle hem akademide hem de medyada geniş yankı uyandırdı. Ancak bugün Guérot, akademik kariyerinden koparılmış, medyada hedef gösterilen, “komplo teorisyeni” ve hatta “Putin sempatizanı” olarak etiketlenmiş bir isim. Peki ne oldu da, bir zamanların önde gelen akademisyeni artık devletin hedefinde bir figüre dönüştü?

İtalyan-İngiliz gazeteci Thomas Fazi’nin NachDenkSeiten’de yayımlanan ve kamuoyunda büyük ilgi gören analizine göre, Guérot’nun “günahı”, Almanya’nın pandemi politikalarına ve Ukrayna’daki vekâlet savaşına karşı kamuya açık eleştiriler getirmesiyle başladı. İlk kırılma noktası, 2020’nin sonlarında pandemi önlemlerine yönelik yaptığı eleştiriler oldu. Guérot, bu önlemlerin demokratik tartışma alanını daralttığını ve toplumda yeni bir otoriter “normallik” inşa ettiğini ifade etti. Bu çıkış, onu bir gecede sistem dışına itti.

Başta akademik çevreler olmak üzere, medya ve kamuoyu tarafından yoğun bir itibarsızlaştırma kampanyasıyla karşı karşıya kalan Guérot, pandemi sürecindeki eleştirilerini 2022 yılında yayımlanan ve büyük ses getiren “Wer schweigt, stimmt zu” (Sessiz Kalan, Onaylamış Sayılır) adlı kitabıyla kalıcılaştırdı. Kitap haftalarca çok satanlar listesinde kaldı, halktan büyük destek gördü. Ancak akademik çevrelerden gelen tepki daha da sertleşti. Artık Guérot, “aşırı sağcılarla aynı dili kullanan” bir figür olarak yaftalanıyor, üniversite çevresinde açıkça dışlanıyor ve konferanslardan davetleri geri çekiliyordu.

Bu yetmezmiş gibi, Guérot’nun Ukrayna Savaşı’na ilişkin eleştirileri – özellikle savaşın NATO ile Rusya arasında bir vekâlet savaşı olduğuna dair yorumu – Almanya’da adeta bir tabuya dokundu. Guérot’nun, diplomasi ve barış çağrıları medya tarafından “Putin sempatizanlığı” olarak sunuldu. Politikacılar ve gazetecilerden gelen topyekûn saldırı, onun yalnızca kişisel değil, profesyonel varlığını da tehdit etmeye başladı.

Yine Fazi’nin aktardığına göre, yazdığı yeni kitapla birlikte Guérot’ya yönelik organize bir karalama kampanyası başlatıldı. Bu süreçte medyada, kitaplarında yer alan bazı ifade ve alıntıların “plagiarizm” (intihal) olduğu öne sürüldü. Oysa iddialar, akademik ölçekte ciddi hatalar olmaktan çok uzak; çoğu, kaynak gösterme biçimindeki biçimsel eksikliklere dayanıyordu. Buna rağmen Bonn Üniversitesi, Guérot’yu 2023’te hiçbir resmi uyarı yapmadan görevden aldı. Almanya’da böyle bir gerekçeyle görevden alınan ilk akademisyen olarak tarihe geçti.

Ancak belki de en çarpıcı iddia, Guérot’nun istihbarat kurumlarının radarına girdiğine dair. Fazi’nin haberine göre, bir Alman istihbarat görevlisi eski dostu olarak Guérot’yu uyarıyor: “Sana karşı bir yıkım operasyonu yürütülüyor. Dikkatli ol.” Wikipedia sayfasına yapılan müdahalelerden, basında eş zamanlı çıkan haberlerin organize yapısına kadar birçok detay, bu sürecin spontane bir akademik tartışmadan çok, siyasi saiklerle yönlendirilmiş bir itibar suikasti olduğunu düşündürüyor.

Ulrike Guérot bugün hâlâ yasal haklarını arıyor. 16 Mayıs 2025’te Köln Eyalet İş Mahkemesi’nde görülecek olan dava, sadece bir akademisyenin kişisel onuru için değil, Almanya’da fikir özgürlüğünün sınırları için de belirleyici olabilir.

Bu süreç, yalnızca Guérot’nun değil, fikir beyan eden her akademisyenin, gazetecinin ve entelektüelin kendine sorması gereken bir soruyu gündeme getiriyor: Demokratik bir toplumda eleştiri ne zaman “devlet düşmanlığı”na dönüşür?

Not: Bu yazı, Thomas Fazi’nin NachDenkSeiten’da yayımlanan kapsamlı analizinden derlenmiştir. Orijinal metin İngilizce olarak Fazi’nin Substack platformunda yayımlanmış, Maike Gosch tarafından Almancaya çevrilmiştir.

YENİ POSTA – STUTTGART

KAYNAK: https://www.nachdenkseiten.de/?p=132967

FOTO: Heinrich-Böll-Stiftung from Berlin, Deutschland – Creative Commons Attribution-Share Alike 2.0