Vatikan’daki “Amerikan Aslanı”: Barış elçisi mi, Washington’un gölgesi mi?

Vatikan’daki “Amerikan Aslanı”: Barış elçisi mi, Washington’un gölgesi mi?
Yayınlama: 13.05.2025
7
A+
A-

Yeni Posta Gazetesi’nin YouTube kanalında gerçekleşen çarpıcı bir röportaj, Vatikan’ın tarihindeki en radikal dönüm noktalarından birini masaya yatırdı. İtalya’dan gazeteci-yazar Birgül Göker Perdisa ve İsveç’ten gazeteci Seda Şanlıer, Işın Ertürk’ün sorularına yanıt verirken, Amerikan pasaportlu ilk papa, Papa 14. Leo’nun seçilmesinin küresel siyasetteki sarsıcı etkilerini derinlemesine irdeledi. Bu, sadece bir dini liderin tahta çıkışı değil; Atlantik’in iki yakasını, barış arayışını ve savaş çığırtkanlığını aynı anda sarsan bir jeopolitik deprem.

Papa 14. Leo, yani Robert Francis Prevost, Vatikan’ın kutsal koridorlarında bir devrim. Fransız, İtalyan ve İspanyol kökenli ailesiyle, Kuzey ve Güney Amerika’yı, Avrupa’yı ve Latin dünyasını birleştiren bir figür. Augustinian tarikatından gelen ilk papa, Peru’da misyonerlik yapmış, yüksek tahsilli, tenis tutkunu bir “halk adamı”. Ancak bu renkli kimlik, masum bir tesadüf mü, yoksa küresel güçlerin ince ince işlenmiş bir hamlesi mi? İlk konuşmasında, “Barış silahsızdır” diyerek Avrupa’nın silahlanma yarışına ahlaki bir tokat atan Papa, İngilizce yerine İtalyanca ve İspanyolca’yı seçerek Washington’a net bir mesaj verdi: “Ben sizin elçiniz değilim.” Almanya’nın Der Spiegeli, bu duruşu “diplomatik bir denge oyunu” olarak tanımlarken, soru açık: Papa 14. Leo, barışın kükreyen aslanı mı olacak, yoksa Trump’ın gölgesinde bir figüran mı?

VATİKAN’IN KARANLIK SIRRI: İKİ BAŞLI PAPALIK VE BENEDİKT’İN GÖLGESİ

Birgül Göker Perdisa, Vatikan’ın yakın tarihine cesur bir kazma vuruyor: Papa Benedikt’in (Ratzinger) 2013’teki istifası, bir istifa değil, küresel elitlerin zorbalığıydı. Latince metninin tahrif edildiği iddiaları, Benedikt’in izole edilip susturulduğunu gösteriyor. Bu, Vatikan’ın “çift başlı” bir kaosa sürüklendiği dönemin başlangıcıydı. Papa Francesco, bu kaosu barışçı duruşu ve sade yaşamıyla yumuşattı, ancak Benedikt’in gölgesi hâlâ Vatikan’ın koridorlarında dolaşıyor. Perdisa’ya göre, Francesco’nun sevgi patlaması, onun soykırım karşıtı çıkışları ve kadın vali atamasıyla perçinlendi. Peki, Papa 14. Leo, Francesco’nun mirasını taşıyabilecek mi, yoksa Amerikan rüzgârına kapılıp savrulacak mı?

Avrupa’nın Aşırı Sağ Dalgası: Papa’nın Mesajı Duvarları Yıkar mı?

Papa 14. Leo’nun “silahsız barış” çağrısı, Avrupa’da yükselen aşırı sağ dalgasına bir meydan okuma. İtalya’da Meloni, Trump’la dans ederken, Lega’nın faşist lideri Salvini, Papa’nın savaş karşıtı duruşunu alkışlıyor. Perdisa, bu ironiyi çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor: “Aşırı sağ dediklerimiz, savaşa hayır diyerek halkın nabzını tutuyor.” Almanya’da AfD, “aşırı sağ” damgasına rağmen barış yanlısı söylemlerle büyüyor. Ancak İsveç’te, seküler bir toplumun kayıtsızlığı dikkat çekiyor. Seda Şanlıer, İsveç’in Vatikan’ı bir “yüzey meselesi” olarak gördüğünü, sağcı partilerin ise göçmen karşıtlığıyla sınırlı kaldığını belirtiyor. Papa’nın mesajları, Katolik Kilisesi’nin trilyon dolarlık serveti gölgesinde ne kadar etkili olabilir? Şanlıer’in cevabı net: “Savaşlar, Papa’nın sözlerinden değil, küresel güçlerin satranç hamlelerinden şekilleniyor.”

15 MAYIS İSTANBUL ZİRVESİ

Röportajın çarpıcı bölümlerinden biri de, 15 Mayıs’ta İstanbul’da yapılacak barış görüşmeleri. Putin’in “İstanbul’da buluşalım” çağrısına Zelenski’nin “Gel, seni bizzat bekliyorum” restiyle yanıt vermesi, küresel sahnede bir poker oyunu. Perdisa, bu hamlenin Putin’den geldiğini, Zelenski’nin ise Avrupa’nın savaş çığırtkanlarından bıkarak resti gördüğünü savunuyor. Şanlıer, Zelenski’nin bu “dayılanmasının” Avrupa liderlerinin desteğiyle güçlendiğini, ancak asıl kazancın kamuoyunda Ukrayna’nın haklılığına puan yazmak olduğunu vurguluyor. Trump’ın katılım ihtimali, görüşmeleri bir dönüm noktasına taşıyabilir. Türkiye, Erdoğan’ın arabuluculuğunda jeopolitik bir zafer peşinde, ancak Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’deki demokrasi eleştirileri bu “barış tiyatrosunda” görmezden geliniyor. İstanbul, tarihi bir anlaşmaya mı ev sahipliği yapacak, yoksa bir kez daha kenara mı itilecek?

PAPA 14. LEO’NUN KÜRESEL MİSYONU: KÖPRÜLER Mİ KURACAK, DUVARLAR MI YIKACAK?

1.4 milyar Katoliği temsil eden Papa 14. Leo, sadece bir ruhani lider değil; Vatikan’ın devlet başkanı, Hristiyan dünyasının pusulası. Yakın zamanda Türkiye’ye, İznik Konsili’nin 1700. yıl kutlamaları için gelmesi bekleniyor. Müslüman ve Ermeni liderlerle buluşacak olan Papa, “köprüler kuracağım” vaadini burada test edecek. Yapay zeka çağının sosyal sorunlarına karşı duruşu, kadın liderlere kapı aralaması ve barışçı söylemleri, onu çağdaş bir reformist gibi gösteriyor. Ancak Perdisa’nın uyarısı kulaklarda: “Papa, Trump’la uyumlu bir çizgi izleyecek, ama göçmen politikalarında eleştirel bir ses olabilir.” Şanlıer ise daha karamsar: “Katolik Kilisesi’nin serveti, Papa’nın yoksulluk söylemlerini gölgeliyor.”

Papa 14. Leo, Vatikan’ı bir barış kalesine mi dönüştürecek, yoksa küresel güçlerin satranç tahtasında bir piyon mu olacak? Röportaj, bu soruya net bir yanıt vermiyor, ancak bir gerçeği haykırıyor: Barış, sadece Papa’nın sözleriyle değil, halkların iradesiyle kazanılır. Filistin’deki soykırımın durdurulması, Ukrayna’daki savaşın bitmesi ve insanlığın ortak sorunlarına eğilmek için Papa’nın kükremesi yetmeyebilir. 15 Mayıs, İstanbul’un ve Papa 14. Leo’nun tarih yazma şansı. Ama asıl soru şu: Bu tarih, barışın zaferi mi olacak, yoksa güç oyunlarının yeni bir perdesi mi?

YENİ POSTA – STUTTGART