“CHP’de Kılıçdaroğlu sonrası kim etkili olacak” yarışı: İzmir’e neoliberal darbe

“CHP’de Kılıçdaroğlu sonrası kim etkili olacak” yarışı: İzmir’e neoliberal darbe
Yayınlama: 29.11.2021
Düzenleme: 29.11.2021 10:27
35
A+
A-

Gazeteci Serdar Öztürk Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olması ve seçilmesi durumunda kimin genel başkan olacağı tartışmalarını A3Haber’deki köşesine taşıdı.

 

“CHP’de Kılıçdaroğlu sonrası kim etkili olacak, yarışı: İzmir’e neoliberal darbe” başlıklı analizde Serdar Öztürk, yeni olmayan bu tartışmada CHP’nin içindeki “10 Aralık Hareketi”nin son kurultayda attığı adımlarla yerini ve adayını belli ettiğini ve bu ismin Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı olduğunu belirtti.

10 Aralık Hareketi’nin örgüt içinde en zayıf oldukları yerin İzmir olduğuna işaret eden gazeteci Öztürk’ün kaleme aldığı analitik değerlendirme şöyle:

“Her şey 10 Aralık 2015’te İstanbul Dedeman Oteli’ndeki toplantıyla başladı.
Toplantıya çağrı yapan DİSK eski Genel Başkanı Süleyman Çelebi.
Önerileri Türkiye’de uzun süre tartışıldı.
Kimileri 10 Aralık Hareketi’ne özgürlükçü sol derken kimileri de neoliberal olarak tanımladı.
AKP içindeki “Pelikancı” yapıya benzetenler oldu.

Aradan geçen zaman içinde 10 Aralık hareketi devam etmedi ancak CHP içinde hareketin önemli isimleri yer edindi.
Örneğin şu anda CHP’nin Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı 10 Aralık’ın liderleri arasındaydı.
CHP’nin tartışılan isimlerinden İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da 10 Aralık Hareketi’nin etkin isimlerinden.
Yine CHP adına anayasa kitapçığı hazırlayan İbrahim Kaboğlu, şimdilerde CHP milletvekili. Kaboğlu, Ergenekon operasyonlarını destekleyen bildiriye imza atanlar arasında da yer almıştı. Kaboğlu’nun ismini Anayasa değişikliği sırasında “Yetmez ama evetçiler” arasında da gördük.

10 Aralık Hareketi, CHP içinde istediği kadar olmasa da yeterince örgütlendikten sonra hedefine CHP eski milletvekillerinden Ercan Karakaş’ın kurucusu ve onursal genel başkanı olduğu Sosyal Demokrasi Vakfı’nı (SODEV) koydu.
Şimdilerde SODEV’in yönetimi de 10 Aralık Hareketi’nin elinde.
CHP içinde de 25’e yakın milletvekiline sahipler.

10 Aralık Hareketi yakın tarihte en büyük iki atılımını yaptı.
Bunlardan biri 2019 yerel seçimleri diğeri de 2020 CHP kurultayı.
İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere 11 büyükşehiri 2019 yerel seçimlerinde kazandı.
Her ne kadar adayların çoğunun 10 Aralık Hareketi ile ilgisi olmasa da, bu başarının önemli kısmını kendi hanelerine yazdırmayı başardılar.
Ve o başarı öykülerini kurultaya yansıttılar.
10 Aralık Hareketi 2020 CHP kurultayında isteği isimleri yönetime getirdi, istemediklerini ise parti meclisine bile sokmadı.

Kurultay’da elde ettiği başarı, 10 Aralık Hareketi’nin CHP il ve ilçe örgütleri için yeterli değildi.
Örneğin İstanbul.
Her ne kadar örgüt üzerinde Canan Kaftancıoğlu’nun il başkanlığı sıfatıyla etkiliymiş gibi görünse de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu aşamadılar.
Ankara, Adana, Mersin gibi örnekleri de buna ekleyebiliriz.
Asıl önemli olan ise İzmir.

CHP’nin uzun süredir yerel yönetimlerde tek temsilcisi olan İzmir’de CHP’nin “kazanmasının” parti politikalarından değil, İzmir’in AKP karşıtlığından olduğunu herkes bilir.
Bu karşıtlık da genelde şehrin “ulusalcı” damarlarından kaynaklanmaktadır.
Büyükşehir adayının kim olduğuna bakmaksızın İzmirli CHP’yi destekleyerek, neredeyse bir nevi AKP’ye direnç gösteren tek şehirdir.
Bunun böyle sürmesi elbette mümkün değildir.
O yüzden de 10 Aralık Hareketi bir süredir CHP İzmir örgütleri üzerinde de çalışmaktadır.
Bir süre önce Aydın’ın Kuşadası ilçesinde düzenlenen kadın toplantısından dönüşte CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu İzmir’e uğrayarak yemek yedi.
Yemekte CHP İzmir İl Başkanı yoktu.
Hadi onun mazereti vardı, il başkanını temsil edecek bir yönetici de yok muydu?
Yoktu.
Kimler vardı yemekte?
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kimi bürokratları ile yine büyükşehirin siyasi aktörleri.

Aradan birkaç hafta geçti.
CHP İzmir’de Bayraklı İlçe Başkanı Pınar Susmuş’un Ekim 2020 depremi sonrası yıkılan iş yeri için belediyeye verdiği dilekçeyi gerekçe göstererek 10 ilçe yöneticisi istifa etti.
İstifaların ardından ilçe yönetimi düştü.
Yeni atanacak yönetim 45 gün içinde Bayraklı’da yeniden seçim yaptıracak.

Siyaset gündemi atama ile kim ilçe başkanı olacak, yeni ilçe başkanı kim olacak tartışmasını sürdürürken bir konu unutuldu.
İlçe Başkanı Pınar Susmuş’un belediyeye verdiği dilekçeyi kim sızdırdı?
Bayraklı Belediye Başkanı Serdar Sandal bu kişi ya da kişileri buldu mu?
Bulduysa hangi cezayı verdi?
İl yönetimi bu belgeyi sızdıranı ya da sızdıranları disipline verdi mi?
Hepsinin yanıtı hayır.

Çok geçmedi.
Daha Pınar Susmuş’un başına gelenler sıcaklığını korurken bu kez ikinci olay Konak’ta patladı
Bu kez de Konak İlçe Başkanı Çağrı Gruşçu’nun iki yıl önce “gizlice” kaydedildiği anlaşılan ses kaydı gündeme taşındı.
Sonuçta Gruşçu da istifa etti.

Her iki ismin de istifaları sonrası yaptıkları açıklamalarda dikkat çektikleri konu, parti içinde “yasadışı yollarla” istifa ettirildikleri vurgusudur.
Pınar Susmuş belediyeden “sızdırılan” dilekçe, Çağrı Gruşçu ise “gizlice kaydedilen” ses kaydı sonucu istifa etmiştir.
Bu kadar rastlantı olur mu diye sormaktan kendimi alamıyorum.
Nedenini Çağrı Gruşçu’nun istifası üzerinden sorgulayalım öyleyse.

Gruşçu ilçe başkanlığından istifa ederken, “ihale peşinde koşmadığını, dosya takipçiliği yapmadığını, bulunduğu konumları kendi menfaatine kullanmadığını” söyledi.
Bir başka şey daha söyledi Çağrı Gruşçu; “görevde bulunan yol arkadaşlarıma zarar gelmemesi için…”
Vurguya bakarak aslında sorunun ne olduğu gayet iyi anlaşılıyor.

Çağrı Gruşçu’nun “yasadışı yollardan” kaydedildiği anlaşılan konuşmasının içeriği elbette tartışılabilir.
Bu ayrı bir konu.
Ancak elde ediliş biçimi, sızdırılma süreci, yayınlayarak yayınlamasına yardımcı olmak gibi sıfatları birbirine eklediğinizde istifa metnindeki iddiaların da ete kemiğe büründüğünü açık açık görebiliyoruz.
Çağrı Gruşçu son kongreyi büyükşehirin desteklediği adaya karşı kazandı.
Karşı listedeki önemli isimlerden biri de Muhsin Kurt.
Ne tesadüf ki, yasadışı kaydı yapan isim de Muhsin Kurt’a yakınlığı ile biliniyor.
Ve iki yıl bekledikten sonra kayıtlar piyasaya sürülüyor.

CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olması ve seçilmesi durumunda kimin genel başkan olacağı tartışması var.
Yeni olmayan bu tartışmada 10 Aralık Hareketi son kurultayda attığı adımlarla yerini ve adayını belli etti.
Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı.
Örgüt içinde en zayıf oldukları yer de İzmir.
Büyükşehirin örgüt üzerindeki etkisi neredeyse sıfır.
Bu yüzden de İzmir örgütünün dizayn edilmesi şart.

Kordon’da yenilen balık, belediyeden sızdırılan belge, iki yıl sonra ortaya çıkan yasadışı ses kaydı hep aynı planın parçası.
Ne zamana kadar sürecek?
CHP İzmir’in “ulusalcı” damarı kesip koparılıncaya kadar.
İzmir, 10 Aralık Hareketi’ne teslim edilinceye kadar.

CHP İzmir’de de olan biteni sessizce “izleyenleri” bekleyen tehlike budur.
Bugünün sessizliği, aynı zamanda yarının da sessizliğidir.
Bugün “yasal olmayana” karşı çıkmayanlar yarın kendileri de “tasfiye” edildiğinde yanlarında kimseyi bulamayacak.
Yaşadıklarımız bana Bosna’nın efsane lideri Aliya İzzetbegoviç’in sözlerini anımsattı.
“Ve her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.”

YENİ POSTA – İZMİR

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.